Defne Joy Foster, Ali Taran, Ayşe bilmem ne!..
Dans yarışmasında kucaklarda zıplatılmak suretiyle şöhrete kavuşturulan ve elendikten sonra da “sap” gibi ortada bırakılan zavallı Defne Joy Foster, şimdilerde yine gündemde.
Defne Joy Foster’ın, bir medya cinayetine kurban gittiğini yazdığımız için şahsımzı “mesaj bombardımanı” altında bırakın “it-kopuk takımı” da yeni bilgilerin ortaya çıkmasının ardından, kuyruk kıstırmış durumda.
Defne aşkları yalanmış, Defne onlar için paparazzilerin servis ettiği “frikikleri” ile yalnızca bir “fantezi ürünü” imiş!..
Bizim içinse, bir kurban...
“Defne Cinayetini” ele almak suretiyle gençlere verdiğimiz mesaj:
“Popüler kültürün etki alanından çıkın. Adam gibi işinize, gücünüze, derslerinize asılın. Kalıcı başarılar peşinde koşun; şarkıdır, türküdür, danstır, maçtır... Yer bitirir adamı!..”
Bitirir ve dönüp arkasına bakmaz bile!..
İşte zavallı “maktul” Defne Joy Foster’ın son gelişmelerle daha da “acıklı” hale gelen serüveni...
Son gelişme; hani “evli barklı” ve de “çoluklu çocuklu” Defne’nin gece yarısında evine gittiği Kerem Altan diyordu ya:
“Aramızda duygusal yakınlaşma oldu, daha ileri gitmedik!..”
Bu “duygusal yakınlaşma”nın kaç kişilik bir “grup” arasında gerçekleştiği belirsiz...
Kadıköy Cumhuriyet Savcısı Davut Dağ tarafından yürütülen soruşturma acayip bir noktaya gelmiş durumda.
Adli Tıp Kurumu’nun raporu, “duygusal yakınlaşma”nın meydana geldiği evde, iki kişinin daha bulunduğunu ortaya koymuş.
Artı iki kişi; biri erkek biri dişi!..
Şimdi; Kerem Altan’ın “doktor bulmak için” çılgınca koşuşturmaları bir yanda ve o gece evde iki kişinin daha bulunduğunun tespit edilişi diğer yanda!..
O gece, “iki erkek iki dişi” dört kişi arasında neler yaşandı?
O “artı” iki kişi; “doktor arama” faaliyetine niçin destek vermedi?..
Bize tepki yağdıran “it-kopuk” takımı, Defne Joy Foster’ı gerçekten seviyor olsaydı, “en az dört kişilik” olayın aydınlanlanması için baskı yapardı..
Hayır dertleri o değil.
Biz o yazımızda bu zavallıların suratlarına ayna tuttuk; nasıl kullanıldıklarını ve popüler kültürün kendilerini nasıl karanlığa sürüklediğini gördüler.
“Dönüş için çok geç” olduğu zannıyla, aynayı tutan bendenize saldırdılar...
Şimdi ise, “gruplar” halinde bir araya geldikleri evlerinde, hayatlarının en çılgın, en ölümcül zevklerini yaşıyorlar!..
Ah bu magazin dünyası; al işte bir sakat durum daha...
Ali Taran denilen “Yetenek-siz”, kendisine boyunca evlâtlar veren kanser hastası Karısı Selma Hanım’a tekmeyi bastıktan sadece 18 gün sonra, evlâdı emsâli bir “kız” (!!!) ile evleniyor...
Ayşe Özyılmazel denilen şarkıcı-yazar (!!!) ile aşkları bir zamandır, gökyüzünden habersiz devam ediyormuş.
Bu “ilişki”yi mutlu sona bağlamak istemişler...
Muhteşem bir düğün, sosyete orada!..
Ali Taran’ı yıllarca omuzunda taşıyan, kanser hastası olduğu anlaşılır anlaşılmaz da terk edilen zavallı kadın diyor ki:
“Ayşe’ye tavsiyem dikkat etsin, benim gibi hastalanmasın!..”
Ayşe mi?..
O bu durumdan mes’ut; elinde “kanser” olmayacağına dair sağlam bir senet bulunduğundan pek rahat!..
Eğitimi de sağlam; babası meşhur ve de ileri yaşlı Şarkıcı Neco da, kendi durumundaki bir “kızla” evlilik yapmıştı!..
Ne güzel misaller değil mi?..
Bu tablo karşısındayken tam da...
Atmaz mıyım o meşhur sloganımı...
Atayım ne olacak:
Türkiye laiktir laik kalacak!..