Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Engelli ama dengeli

Engelli ama dengeli

Kim bilir kaçıncı “Engelliler Haftası”nı da geride bıraktık…
Her zamanki gibi yine insani yaklaşımlardan söz ettik…
Yardımlaşmaya vurgu yaptık…
Ne var ki, toplumun engellilere bakışını değiştiremedik.
“Sakat” kavramı hâlâ ürkütücü geliyor insanların çoğuna. İnsanı gerçek anlamda “insan” yapan özellikler yerine şekilci yaklaşımlar belirleyici oluyor.
Düşünebilsek ki, “engelli”, yahut “sakat” dediğimiz insanların “sağlam” saydığımız insanlarla ortak noktaları ayrıldıkları noktalardan çok daha fazla.
özellikle beyin gücü, duygu yoğunluğu, şefkat, bilgi, ilgi, cesaret ve başarı bağlamında kimi “engelli” insanların “engelsiz” insanlardan çok daha ileride olduklarını görebiliyoruz.
Ben onlardan bazılarını tanıdım ve insanoğlunun gelişme kabiliyetine tam mânâsıyla hayran oldum.
Fakat maalesef çoğunluk benim gibi düşünmüyor.
Rehabcenter ve Pi Grup Araştırma Şirketi’nin, toplumun engellilere karşı tutum ve davranışlarını ölçmek için yürüttüğü anket çalışmasında 714’ü erkek ve 507’si kadın olmak üzere, toplam 1221 katılımcıyla görüşmesi sonucu oluşturduğu ankete göre; toplumumuzun yüzde 40.58’i bir engelliye aşık olabileceğini kabul ediyor, ancak evlenmeyeceğini söylüyor.
“Sokakta engelli biriyle karşılaşınca nasıl davranırsınız?” sorusuna yüzde 35.56’sı "Yolunu nasıl bulduğunu uzaktan izlerim" diyor. Yüzde 6.12’si ise “Acıma duygusu” hissedeceğini söylüyor.
Cevapların en vahimi ise, engellilerin sadece bir birleriyle evlenmeleri gerektiğinin savunulması…
“Sizce engelliler kiminle evlenmeli?” sorusuna yüzde 35.72’si “Sevdiği biriyle” derken, yüzde 56.94’ü “Kendisi gibi engelli biriyle” diyor.
Engelsiz birinin engelli birine âşık olabileceğini ve onunla evlenmek isteyebileceğini çoğumuz kabul etmek istemiyoruz.
Bir anlamda gönlümüzü hayatın dışına çıkarıyor, mantığımızı devreye sokuyoruz. Ama hayat mantıktan ibaret değildir!
Bu konuda tek tesellimiz, aşkın engelleri aşacağını savunan yüzde 35.72’lik kesimin varlığı…
Bu kesim günümüzün yüz akı, geleceğimizin müjdesi olabilir.

Düşünün ki, Avrupalılar, 19. yüzyıla kadar zekâ özürlüleri ve ruh hastalarını “Şeytanın işbirlikçisi” olarak gördüklerinden, “Fani bedenlerini günahlardan arındırmak için”, diri diri ateşe atıyorlardı.
Hattâ engellileri Hıristiyan saymıyor, “Anadan doğma sağırlar iman sahibi olamazlar, çünkü iman, dinlenilen sözlerden gelir” (354-430 yılları arasında yaşamış Hıristiyan düşünür St. Agustinus’un kararı) diyerek dışlıyorlardı.
Bırakınız eski çağları, daha dün denebilecek kadar yakın bir tarihte, Plevne’nin düşmesi (1877) sürecinde katlettikleri yaşlı ve sakatlar tüm Batı tarihinin yüzünü kızartmaya yeter.
19. yüzyıl öncesine kadar Avrupa’da cüzamlılar, hastanelere alınmayıp genelde kaderleriyle baş başa bırakılırken, Selçuklular (tâ 13. yüzyılda) ve Osmanlılar, (kuruldukları andan itibaren) cüzzamlıları hem tedavi ediyor, hem de barınmalarını sağlıyordu. (Konya’da Sırçalı Sultan Zaviyesi/ Miskinler Tekkesi, Anadolu’da bilinen en eski “Cüzzam Tedavi ve Barınma Merkezi”dir.
Konya’da akıl hastalarının ve zeka özürlülerinin tedavi edildiği bimarhâne, Kayseri’de Gevher Nesibe Darüşşifası ve Sivas’ta İzzeddin Keykavus Darüşşifası (13. yüzyıl) hizmet veriyordu.
özellikle akıl hastalıklarının tedavisinde, bugün de kullanılan bazı yöntemlerin kullanılması şaşırtıcıdır. Bunlardan biri olan müzik, ruh hastalarını sakinleştirmede büyük yararlar sağlamıştır.
Bu zaruri karşılaştırmayı yaptıktan sonra, gözleri görmediği halde “Kitap okuma rekoru” kıran bir “engelli”nin haber sitelerine yansıyan başarısından söz edeceğim.
Haberin başlığı şöyle: “Görme Engelli Muhammed Hekimhan, İki Yılda 250 Kitap Okudu ve Bir de Kitap Yazdı.” (http://www.nethabercilik.com/haber’den aynen aktarıyorum)…
“Kırşehir'de 'Kütüphaneler Haftası' etkinlikleri çerçevesinde yapılan 'Kitap Okuma Yarışması'nda, görme engelli Muhammed Emin Hekimhan isimli vatandaş 250 kitap okuyarak rekor kırdı. İki yılda 250 kitap okuyan Muhammed Emin Hekimhan'ı ilk olarak Vali M. Lütfullah Bilgin tebrik ederken, ‘Muhammed Bey, herkese örnek olacak bir insan. Onun başarısını gururla herkese söylüyoruz’ diye konuştu.
“Muhammed Hekimhan da iki yılda 250 adet kitap okuduğunu ve bir de kitap yazdığını söyleyerek, ‘çağımızda bilgi güçtür. Gelişen bilgiyi takip eden insanlar dünyada ve kendi bulunduğu ortamlarda ileri gidecek, takip edemeyenler de mutlaka geri kalacaktır. Gelişen bilgiyi takip etmenin yolu da kitap okumaktan geçiyor. Kendimi geliştirmek için tüm imkânlarımı kullanarak kitap okumaya çalıştım. Son iki yılda 250 adet kitap okudum, hatta bir de kitap yazdım. Yakın zamanda yayınlanacak’ açıklamasını yaptı.”
NOT: Avukat M. Emin Hekimhan halen Kırşehir’de avukatlık yapmaktadır.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi