İslam’da Meşru İtaatin Yasal Dayanakları
İslam’da meşru itaatın yasal dayanakları Kur’an ve Sünnettir.
Kur’an’da itaat konusu geçmiş yazılarımızda çokça zikredildi. Şimdi de Sünnette anlatılan itaate bir göz atalım inşallah.
Bu konuda güzel bir derlemeye işaret edeyim isterseniz. Abdullah Parlıyan, “Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi”nde, konuyla ilgili hadislerin tercüme ve açıklamasına geçmeden evvel, hadislerden elde edilen faydaları topluca şöyle maddeleştirir:
“Bu bölümdeki bir ayet ve on bir hadis-i şeriften:
Allaha, Rasûlüne ve müslüman olan idarecilere itaat edilmesi gerektiğini,
günah işlemesi emredilmediği sürece müslüman idarecilere itaatin gerektiğini ve bu itaatin gücümüz yettiği kadar olacağını,
siyasi otoritesini kabul edip elini sıktığımız müslüman idareciye sebepsiz yere itaatsizlik edersek Allah’ın huzuruna tutunacağımız bir delil bulunmaksızın çıkacağımızı,
Müslümanların, müslüman olan devlet başkanlarına bağlılık sözü vermeden ölen kimselerin cahiliye devrinde ölmüş gibi muamele göreceğini,
İslam cemaatinden ayrılarak ölen kimsenin de yine cahiliye döneminde ölmüş gibi muamele göreceğini,
ırkı ve şekli ne olursa olsun tayin olunan müslüman yöneticiye itaatin gerektiğini,
İslam devletinin devamı için her durumda itaatin devam edeceğini,
İslami yönetimde birden fazla idareci ortaya çıkarsa ikincisinin başının vurulacağını,
idareci idarecilikten, idare edilenlerin de kendilerinden sorumlu olduğunu,
müslüman idarecilere karşı hakkımız gasp edilirse hakkımızı Allah’tan isteyeceğimizi,
müslüman devlet başkanına itaat edenin peygambere itaat etmiş gibi olacağını,
peygambere itaat edenin de Allah’a itaat etmiş gibi olacağını,
müslüman devlet başkanından hoşa gitmeyen bir şey görenin sabretmesi gerektiğini,
kim de devlet başkanına ihanet ederse Allah’ın onun cezasını vereceğini öğreneceğiz.” (Açıklamalı Tam Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 221)
Şimdi bu ön hazırlıktan sonra, itaatin gerekliliği konusuyla ilgili sevgili peygamberimizin bazı hadis-i şeriflerini görelim isterseniz. Bu tür hadisler, Rudânî’nin “Cem’u’l Fevâid” adlı eserinde toplu olarak görülebilir. (s.181-187.) Tercümeleri de oradan aldık çoğunlukla. Hadislerin geniş bir tahric’i aynı kitabın sonuna eklenmiştir.
"Başınıza, başı kuru üzümü andıran Habeşli bir köle bile geçse, aramızda Allah'ın kitabı ile hükmettikçe, onu dileyin ve itaat edin". (Buhârî, Ahkâm 4, Ezân 54, 56)
Hadis-i şerif, itaat konusundaki Peygamber Efendimizin hassasiyetini bildirmektedir. Çünkü dış görünüşü itibariyle çirkin, ictimai durumu itibariyle köle bir insan, normal şartlarda devlet başkanı olamaz. Bu, bir gerçeğin abartılı anlatımı demektir.
Gerçi halifenin Kureyşli olma şartını aramayanlar bu hadisi delil getirmiş olsalar bile, bu daha aşağıdaki bir görevi bildiriyor da olabilir. Her halükarda Peygamberimiz (aleyhi's selatu ve’s selam)’ın itaat konusuna verdiği önemi anlatmada harika bir beyandır.
"Kim bana itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur; Kim bana başkaldırırsa Allah'a başkaldırmış olur; Kim emîrime itaat ederse bana itaat etmiş olur. Kim emîrime başkaldırırsa bana başkaldırmış olur." ( Buhârî, Ahkâm 1, Cihad 109; Müslim, İmaret 33, (1853); Nesâî, Bey'at 27, (7, 154))
“Bir müslümanın, günah işlemesi emredilmediği sürece, sevdiği veya sevmediği bütün konularda devleti yöneten kimseye itaat etmesi şarttır. Bir günah işlemesi emredildiği zaman ise kimseyi dinleyip itaat etmez.”(Buhârî, Ahkâm 4, Cihâd 108; Müslim, İmâre 38. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 87; Tirmizî, Cihâd 29; Nesâî, Bey’at 34; İbni Mâce, Cihâd 40)
Evet, buraya kadar Kur’an ve Sünnetin “itaat” meselesine müsbet ve menfi yönleriyle nasıl baktığını gördük. Bundan sonra da Müslümanların büyükleri olan alimler ve velilerin olayı nasıl değerlendirdiklerine kısaca bir göz atalım inşallah, olmaz mı?