Çöz prangaları!
Türkiye’nin yapması gereken çok işi var, ama gerçek anlamda yeni ve sivil bir anayasa bu işlerin en başında yer alıyor. Genel seçimler öncesi siyasî parti liderleri de bu konuda bir anlamda taahhütlerde bulunmuştu. Her ne kadar “yeni” ve “sivil”den herkes aynı şeyi anlamıyorsa da, mevcut anayasanın kesinlikle değişmesi konusunda bir ittifak var.
Hazırlanacak yeni, sivil ve eskisini aratmayacak bir anayasanın çerçevesi; siyasî partiler ve sivil toplum kuruluşlarınca konuşularak, tartışılarak çizilebilir. Hazırlancak yeni bir anayasada milletin talepleri yer almaz ve ‘millete rağmen’ anlayışıyla maddeler sıralanırsa o anayasanın sadece adı ‘yeni’ olur bu bilinsin.
Ayrıca, hazırlanacak yeni ve sivil bir anayasada bütün Türkiye’yi esir alan, isteyenin istediği gibi yorumlayabileceği tanımsız ve tarifsiz maddeler de yer almamalı. Tabiî ki maksat, Türkiye’nin önünü açacak bir anayasa yapmak ise. Yok, “iş olsun, liste dolsun” anlayışıyla milleten kopuk bir anayasa yapılacak olursa; tartışmalar bitmez, anayasa kabul edildikten hemen sonra “Bunu da değiştirelim” telepleri başlar. Bu yanlışa düşmemek için samimiyetle, milletin taleplerini dikkate alarak ve şimdiye kadar dile getirilen itirazlar masaya konulmalıdır. Bunlar yapılmadığı sürece sadece kendimizi kandırmış, mevcut problemleri ötelemiş ve ertelemiş oluruz.
Kocaeli Sivil Anayasa Platformu, konu ile ilgili olarak yaptığı basın açıklamasında şöyle demiş: “Herkes şunu iyi bilmelidir ki, içinde ‘değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ maddeler olan ve daha önceki anayasalara darbeciler tarafından konulmuş maddeler olan bir anayasa, asla ve asla halkın sivil anayasası olmayacaktır. Sivil anayasa kılıflı darbe anayasası olacaktır.”
Benzer bir ikaz da TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’dan geldi. Yeni anayasa ile ilgili tartışmalara katılan Hisarcıklıoğlu, ‘’Yeni bir Anayasa noktasında artık Türkiye’de konsensüs oluşmuş durumda. Bu çerçevede hızla önümüzdeki dönemde meclisten beklentimiz bu. Şimdi diyoruz ki ‘Bizim ayağımızdaki prangaları çözün.’” (Yeni Asya, 10 Temmuz 2011)
Peki, ‘pranga’ sadece mecut anayasa mı? 1982 ‘darbe anayasası’ başta olmak üzere çok sayıda ‘pranga’ ile ayağımız bağlanmış. ‘Muasır medeniyet koşusu’na katılmak için öncelikle bu prangaları çözmek, kırmak ve atmak yerine boş işlerle vaktimizi israf ediyoruz. ‘Pranga mahkûmları’nın maraton koşularını kazandığı nerede görülmüştür ki?
Anayasa dışında siyasî partiler kanunu ve seçim kunununda da ciddî değişiklikler yapılması lâzım. Bunlar da gerçek anlamda hür ve demokrat bir ülke olmaya yetmez, ama evet! Hayret edilecek bir nokta da şudur: Gerek sivil toplum kuruluşları ve gerekse Türkiye’de yaşayan milyonlar ‘menfaatimize’ olan bu değişiklikleri istediklerini her defasında beyan ettikleri halde, bu beyan ve niyetler niçin dikkate alınmaz? Eğer Türkiye’yi milletin seçtiği vekiller yönetiyorsa, söz sahibi olan TBMM ise bu talepler yerine getirilmeli. Yok, onların bu işlerde bir etkisi ve yetkisi yok ise; lütfen bu durum da apaçık bir dille millete anlatılsın. Anlatılsın ki millet kimlerin Türkiye’nin önünü tıkadığını ve ufkunu kararttığını öğrensin. “Öğrenip de ne yapacak?” diyenler olabilir. Hiç değilse kendisine zulmedenleri bilir, tanır ve duâ etmez. Belki de uyanır ve “buğz” eder. Unutmayalım ki, zalimlere, haksızlara ve adaletsiz yöneticilere “buğz” etmek de bir çaredir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.