Erdoğan ve Tarkan
Biri siyasetçi, diğeri pop yıldızı, ne alaka diyebilirsiniz.
Ama gazetelerde Tarkan’ın konserlerinin topladığı kalabalığa ilişkin haberleri okursanız ortak noktayı bulursunuz.
Tarkan Anadolu’nun her yerinde verdiği konserlerde 35 ile 45 bin kişilik bir kitleye hitap ediyor.
Tarkan bu ülkede 20 küsur yıldır konser veriyor, televizyonlara çıkıyor.
Yine de halkın sevgilisi.
Recep Tayyip Erdoğan da bu açıdan bir star.
2000 yılından beri ulusal çapta bir siyasetçi.
İkiden az miting yaptığı il var mıdır, bilmiyorum.
Ama hala bütün mitingleri binlerce insanı bir araya getiriyor.
Her gün en az 2 miting yapıyor, her gece televizyona çıkıyor ama halk kentlerine geldiğinde onu görmeye koşuyor.
Bu siyasi başarının ötesinde bir sevgi.
Bu halkın sevdiğini ölümüne sevdiğinin bir göstergesi.
Aynı zamanda AK Parti’nin her seçimden oyunu artırarak çıkmasının sırrı.
Kanaat önderlerinin eleştirdiği tutum, tavır ve açıklamalar aslında halkın çok hoşuna gidiyor.
Erdoğan kitlenin içindeki enerjiyi ortaya çıkarmayı çok iyi beceriyor.
Bu anlamda muhteşem bir sahne sanatçısı.
Bu kirlilik bitmeli
Çocuğunuz bir okulun kurasına girdiğinde, çift torba varsa isyan edersiniz.
Her sabah yüzme antremanına götürdüğünüz oğlunuz hakem hatasıyla yarış kaybederse isyan edersiniz.
Bunun tersi de geçerli olmalı.
Çocuğunuzun hileli bir şekilde okul kurası veya yarış kazanmasına razı olmamanız lazım.
Türkiye’nin o noktaya gelmesi için daha çok zaman olduğu anlaşılıyor.
Çünkü herkes olaylara hala taraftar gözlüğüyle bakıyor.
Elbette tamamen objektif olmak, gelişmelerden hiç üzüntü duymamak mümkün değil.
Ama üzüntü, öfke veya başka herhangi türlü bir ruh hali bizi gerçeği görmekten ve temiz bir toplum istemekten geri koymamalı.
Kulüp yöneticiliği bir rant kapısı olmaktan çıkmalı.
Buna şike yapan kulüp yöneticisi de, bu gücünü kullanıp yasadışı çarşı yapanı da dahil.
Siyasetçi de kulüp başkanlarıyla ilişkisini buna göre ayarlamalı.
Bu ilişkilerde de çifte standart olmamalı.
CHP’nin yemini
Başbakan Erdoğan’ın yumuşatıcı tavrı, Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in devreye girmesi, Deniz Baykal’ın yanlışı göstermesi ve CHP’li Akif Hamzaçebi ve Aydın Ayaydın’ın girişimleri sonucu yemin krizi çözüldü.
Bu uzlaşma yeni dönem için bir umut ışığı.
Yemin krizini diyalogla çözen iki parti, yeni anayasa konusunda da bir uzlaşma sağlayabilir.
Kimsenin dediğinin olmadığı, herkesin ortak çıkar noktasında buluştuğu bir metin ortaya çıkabilir.
CHP ile AK Parti arasında yaşanan yemin krizi daha iyi bir Türkiye’nin sancısı olabilir.