Kriz mriz
Cenâb-ı Hakk’a hamd ü senâlar olsun ki “yemin krizi” (!) dün çözüldü!
İnân olsun ki göğsüm iftiharla kabardı ve hamiyyetimden gözlerim yaşardı!
Evet, CHP ile iftihâr etdim, çünki o olmasaydı bu “kriz” çözülemezdi! Gerçi o olmasaydı kriz mriz de çıkmayacakdı ama artık o kadar derinine inmeyelim ve papuçlarımızı çıkarıp iskemlelerin üzerine fırlayarak CHP’yi uzun uzun alkışlayalım!
Bu ne hârikulâde vatanperverlik ve basîretdir! İnsan keşke diyor yeminlerini bozup sonra bir kere daha bu “krizi” çözseler ki bizler de aynı heyecânı tekrar yaşayarak âbâd olsak!
Bu cansiperâne gayretlerinden ötürü CHP’ye vakit geçirilmeksizin bir “Kriz Madalyası” verilmeli ve eğer böyle bir madalya yoksa derhâl ihdâs edilmelidir! Artık kriz “çıkarma” mı “çözme” mi madalyası olduğu ise muğlâk bırakılmalıdır.
Bu arada “cansiperâne” kelimesinin yanlış olduğunu ve aslının “cansipârâne” olması gerektiğini ekleyerek bugünki ukalâlık kontenjanımı kullanmış olayım. “sipahden” Farsçada fedâ etmek, esirgememek anlamına geliyor.
Asıl konumuza dönecek olursak ben bu CHP adlı politik formasyonun ne yapmak istediğini anlamakda gitgide daha fazla zorluk çekiyorum.
Değerli okuyucularım, bunlar niye yemin etmemişlerdi?
Çok ağır ithamlarla tutuklu bulunan ve haklarında ağır cezâlık dâvâlar yürüyen arkadaşları serbest bırakılsın diye değil mi?
Peki, şimdi o şahıslar serbest mi? Değil!
O halde Başbakan’ın, bence zerâfetden yoksun, ama çok yerinde bir tâbiriyle “tükürdüklerini yalayarak” paşa paşa, zâten başından beri bulunmaları gereken yere geldiklerini söylemek neden câiz olmasın?
Arada ne değişdi ki karârınızdan vazgeçdiniz?
Yoksa maaşlar tehlikeye girince mi aklınız başınıza geldi?
Oscar Wilde (1854-1900) der ki “Centilmenlik özür dilemeyi bilmek değil, özür dilenmesini gerektirecek duruma düşmemekdir.”
Şimdi bâzı meslekdaşlar diyorlar ki bir hatâdır işlediler. Fazla üzerlerine gitmeyelim! Ben aynı kanaatde değilim. Bu partinin arkasında on milyon seçmenin oyu var. Onlara bir soran çıkmayacak mı hangi cür’etle bu on milyon insanı hiçe sayıyorsunuz diye? Velev ki on milyon değil on kişi bile olsalar!
Sonra ben CHP’li olsam şunu da öğrenmek isterdim kendilerinden:
Sizler Türkiye’nin hâlihâzırdaki iç ve dış meselelerinden hangisi için hangi çözüm yolunu öneriyorsunuz?
Meselâ AB ile münâsebet(sizlik)lerimiz konusunda, Kıbrıs konusunda, Ermenistan’la, Sûriye’yle, Mısır’la ve netîceten bütün Arab Âlemi’yle ilişkilerimiz konusunda, yeni anayasa, yeni partiler yasası ve yeni seçim yasası konularında yâhut her kadına ayda 600 lira yetiştirecek para makinesini nerede sakladığınız konusunda acabâ lütfen bizleri azıcık bilgilendirmek lûtfunda bulunur muydunuz diye sorardım kendilerine.
“İdâre-i maslahatçılarla ihtilâl yapılamaz!” demişdi Atatürk.
Belli ki muhâlefeti sâdece her şeye hayır demekden ibâret sanan “qalîlü-l-aql”lar ile de politika yapılmıyor.
Bu sözün ne anlama geldiğini öğrenmek için de lütfen bi’ zahmet sözlüğe bakın!
Herşeyi benden beklemeyin!