Her adımda tuzak
Dünyayı buhranlara sürüklemekten zevk alan ‘ifsat şebekeleri’ ekonomi silâhını kullanarak bu emellerine ulaşmak istiyorlar. Kurdukları ‘düzen’e halel gelmemesi için bazen devletleri, bazen de milletleri batırmayı dahi göze alıyorlar.
Öyle ki, dünya barışını temin etmek ve sürdürmek için kurulduğu ilân edilen BM gibi kurumları bile menfaat savaşlarına perde ediyorlar. ‘Kötü’nün iyi, ‘iyi’nin kötü gibi sunulduğu bu sistemden insanlar bir an önce kurtulmak istiyor, ama yoğun propaganda sebebiyle bu şimdilik mümkün olmuyor.
Yeri geliyor ülkelerin ‘zengin’likleri kabahat olarak görülüyor, yeri geliyor ‘bağımsız davranma’ları suç kabul ediliyor. Bütün dünyayı görünmez zincirlere vurmak isteyen büyük devletler, kendileri için hak olarak gördükleri davranışları başka ülkelerin sergilemesini kabul etmiyorlar.
Uluslar arası ekonomik sistemi dizayn eden ‘sistem kurucu’lar, oluşturdukları ‘sıfırcı hoca’lar sayesinde ülkeleri ‘iyi’ ve ‘kötü’ olarak sınıflandırıyor ve bunu yaparken de adil davranmıyorlar. Meselâ, sıkıntıları olmasına rağmen en azından bazı komşularından daha iyi durumda olan ülkemizi, “yatırım yapılamaz” gibi kategorilere koyuyor ve bu şekilde muhtemel yatırımları engelliyorlar. Türkiye’nin çok defa maruz kaldığı bu durum, şimdi Avrupa Birliği ülkelerini de tehdit eder duruma gelmiş.
Avro Bölgesi’ndeki borç krizinin İtalya ve İspanya’ya sıçramasını engellemeye çalışan Avrupa Birliği, uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşlarını hedef almış. İç pazardan sorumlu AB Komiseri Michel Barnier, önde gelen kredi derecelendirme kuruluşlarının ABD ve İngiltere’nin menfaatine kararlar aldığını ima ederek, hazırladıkları yeni bir tasarıyla bu alanda şeffaflığı arttırmayı hedeflediklerini söylemiş. (AA, 12 Temmuz 2011)
Hatırlanacağı üzere AB; Yunanistan ve Portekiz gibi üye ülkeler dolayısıyla sıkıntıda. Uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşlarının bu ülkelerle ilgili “kritik anlarda şüphe uyandıran not indirimleri” yaptığı düşünülüyor. Krizde olan bir ülkeye belli mahfillerin kontrolündeki kredi derecelendirme kuruluşlarının olumsuz not vermesi muhtemel yatırımların bu ülkelerden kaçmasına sebep oluyor. Sonrasında ‘güvenilirliği’ni kaybeden ülkelerin dik durabilmesi iyice imkânsız hale geliyor.
Uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşlarının çoğu zaman Türkiye hakkında olumsuz notlar verdiği, buna karşılık bazı ülkeler ‘iflâs’ ettiği halde onlara “geçer” not verdiği olmuştur. “Nasıl oluyor da oluyor?” sorusu ise şimdiye kadar cevapsız kalmıştır. Aynı dert, AB üyesi ülkeleri de etkilemeye başlayınca, ülkelere ‘not’ veren bu kuruluşların sahip olduğu sermaye yapısı tartışma konusu oldu. Evet, her taşın altından çıkan ‘şey’ bu şirketlerin sermaye yapısının altından da çıkıyor. Bu tesbiti ‘senaryo’ ya da ‘komplo teorisi’ olarak görenler olabilir, ama gerçek durum böyle...
AB’nin öncülük yapmaya çalıştığı yeni sistem hayata geçirilebilirse, Türkiye de bu durumdan istifade edebilir. Çünkü en çok Türkiye bu ‘not’lardan sıkıntı çekmişti. Yeni plana göre, derecelendirme kuruluşları keyiflerine göre ülkelere ‘not’ veremeyecek, daha şeffaf olmaya mecbur kalacaklar.
Ekonomik, sosyal ve siyasî yollarla insanlığı boğmaya çalışan ‘ifsat şebekeleri’ne karşı gösterilen uluslar arası tepkinin artmasında fayda var. İnşaallah ‘iyi’lik ‘kötü’lüğe galebe çalacak...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.