Sevgi Saygı ve İtaat Hakkı
Önce Diyarbakır’da cereyan eden menfur olayın faillerini ve arkasındaki karanlık güçleri kınıyor, şehit düşen ana kuzularına rahmetler diliyorum.
Son zamanlarda artan terör olaylarını iyi anlamak ve kavramak gerekir. Hatırlayalım, Bingöl’de otuz üç erimiz çok garip bir sevkiyatta silahsız olarak PKK baskınına uğramış ve şehit düşmüştü. Sonra bunun PKK’yı bitirecek anlaşmayı bozmak için yapıldığı anlaşıldı. Bu artan terör, sivil Anayasa’ya ve kardeşlik prolesine bir darbe vurmak için olmasın? Hele tam da Habur’dan yeni terörist teslimi başlarken?
Teröre, ırkçılığa ve bölücülüğe lanet ederken dikkati elden bırakmamalıyız.
Şimdi biz gelelim asıl konumuza. Hak ve hukuka uymayan bir İslam Devlet Başkanı ve idarecilerinin itaat hakkı olmadığı gibi sevgi ve saygıya da hakkı yoktur, görmeyeceği de malumdur. Yine kendi aralarında hak ve hukuka uymayan bir toplum veya ümmetin sevgi, saygı, şeref ve izzetini kaybedeceği de malumdur.
Ne var ki bir toplum, bir ümmet, kendisine böyle davranılmasından rahatsız olmuyorsa, buna kalpleriyle, dilleriyle, eylemleriyle tepki koymuyorsa, hiç şüphesiz o toplum, o ümmet de saygınlığını kaybetmiş demektir.
Böyle bir toplumun başına, elbette işte böyle bir idareci geçecek ve işte öyle yönetecektir. Sevgili peygamberimizin "Nasılsanız öyle yönetilirsiniz" sözü, hakikaten manidar ve hikmet dolu, gerçek doludur. (Ali Muttaki, Kenzul Ummal 6/89 (14972) )
Yüce Allah'ın da "Bir millet, özünde olanı onlar değiştirmedikçe, Allah'ın kendilerini değiştirmeyeceği”( Rad,11; Enfal ,53) gerçeğini bildirmesi, aynı zamanda tarihin, sosyal bilimlerin, din ve ahlakın ortaya koyduğu denenmiş bir temel yasanın açık bir ifadesidir. Öyle ya, insanı, evreni ve kanunlarını yaratan Allah değil mi? Allah, yarattığını bilmez mi?(Mülk, 14)
Sevgili Peygamberimizin buyururlar ki: "Aralarında hak ile hükmedilmeyen ve eza, cefa çekmeden zayıfın kuvvetliden hakkını alamadığı bir ümmet, takdise, saygı ve ikrama layık değildir."( Hafız Bezzar ve Tebarani’den, Münziri, et- Tergip Vet Terhib, 3/454; Celal Yıldırım , Ahkam Hadisleri, 6/663 (1046))
Allahu Ekber!
Bu hadisini her okuduğumuzda Allah'a hamd ve sena, Hz. Peygambere saygımız ve sevgimiz artıyor. Bununla beraber müslüman idrakine hayranlığımızın artması oranında, ümmetimiz adına içinde bulunduğumuz kötü durumdan utancımız da artıyor:
İbn Hacer, Taberi'den sahih bir senedle şu rivayeti kaydeder: Hz. Ali'den rivayet edildiğine göre, Hz. Ali, Haricilerden bahisle der ki: “Eğer onlar adalet sahibi bir imama karşı gelirlerse, onları öldürün. Eğer onlar, zalim bir imama karşı gelirlerse, onlarla savaşmayın, zira onların söz hakkı vardır."
İbn Hacer, buna binaen şu hükmü zikreder: "Kim zalim imama, onun malına, canına veya ehline galebe çalmak istemesinden ötürü itaattan vazgeçerse, bu kimse mazurdur, onu öldürmek helal olmaz. Onun, imkanı nisbetinde malını, canını ve ailesini müdafaa etmek hakkı vardır."( İbn Haceri Feth'ul Bari, 15/331 den naklen, İbrahim Canan, Anarşi, s. 267)
Evet, meşru müdafa ve kendini savunma bir hak olduğu kadar bir zarurettir de.
Bundan ibret alacak zümrelerden ilki, böyle bir imamın maiyetinde memur olarak çalışan sivil veya asker müslümanlardır. Diğeri de, şüphesiz bütün müslümanlardır.
Şayet bir kısım insanlar, zalim imama isyan etmişlerse, önce onlara niçin isyan ettikleri sorulmalı, araştırılmalıdır. Eğer haklılarsa ve bir fayda verecek ve hayırlı netice alınacaksa, onlara yardım edilmelidir. Yok eğer böyle bir fayda umulmuyor, aksine zarar görülüyorsa, karışmamak, yardımda bulunmamak gerekir.( İbrahim Canan, a.e.g. s. 268, Abdulkadir Udeh, İslam Ceza Hukuku ve beşeri Hukuk,. 4/98; Ayrıca bkz Hucurat 9)
İbn Abidin de "Camiu’l Fusuleyn”den şöyle nakleder:
"İmama karşı çıkanlar İmamın kendilerine yaptığı zulümden dolayı karşı çıkmışlarsa, onlar "ehli bağy" değildirler. İmam, zulmü terketmeli ve onlara insaflı davranmalıdır. İnsanların, bunlara karşı imama yardım etmeleri gerekmez. Çünkü burada, zulme yardım vardır." O imama karşı çıkanlara da yardım etmeleri gerekmez. Çünkü orada da, o imama ayaklanmaya yardım vardır."( Haşiyet’ü İbn-i Abidin, 4/261)
Sonuç itibariyle sevgi, saygı ve itaatta üç temel madde vardır:
1-Ulu'l emre itaat vacibtir. Onda görülen hoşlanılmayan haller veya şahsa karşı yapılan haksızlıklar veya zulümler itaat vazifesini kaldırmaz, isyan hakkı getirmez.
2-İmam masiyeti, günahı, haramı emredecek olursa, itaat hakkını kaybeder. Zulme maruz kalmak başka, masiyet emrine maruz kalmak başka şeydir. Ulu'l emr dinen günah sayılan bir şeyi mesela içki içmeyi, namaz kılmamayı, tesettürü terketmeyi emretse, itaat edilemez.
3-Ulu'l emr, İslamdan çıkarak küfre düşerse, kendiliğinden azledilmiş olur. Müslümanlara yöneticilik hakkını kaybeder.
Bütün bunlar İslam Hukukunun konularıdır. Bugün laik bir devlette yaşıyor olmamız, bunları öğrenmemize ve özel hayatımızda yaşamamıza mani değildir.
İslam fıkhı ve hukuku’nu öğrenme ve yaşamanın önündeki en büyük engel, kendi nefsimizdir. Başka engeller de vardır hiç şüphesiz, ama önce en yakından başlamak hem aklî hem de vicdani ve ahlakî bir önceliktir.