Asıl provokasyon dağda eli silahlı adam tutmaktır!
13 askerimizin ölümüyle ilgili Kürt kesiminden başlayıp yayılan bir kuşku havası var.
BDP’liler bu eylemin barış sürecine darbe indirmek isteyen Silahlı Kuvvetler tarafından gerçekleştirildiğini ima ediyor.
Fırat Haber Ajansı’ndaki bir analizden yola çıkan Türkiye medyası da olayın nasıl gerçekleştiğini sorguluyor.
Zaten Türkiye’nin Kürt siyasetinden hızla ayrıştığı nokta burası, kendi silahlı bürokrasisi dahil, herkesi sorgulayabilmesi, eleştirebilmesi.
Kürt cenahında, daha doğrusu Kürtler’in PKK’ya yakın siyasi çizgisinde ise ne bu güç, ne de cesaret var açıkçası.
Velev ki Kürtler haklı, 13 askeri Kobra helikopterlerinden atılan bombaların çıkardığı yangın öldürdü.
Bu durum, asıl provokasyonu yapanın, yani asker kaçıran, işçi kaçıran ve sitelerinden ‘’Bu nasıl devlet? Kaçırılan askerinin peşine düşmüyor’’ diye yayın yapan örgüte ait olduğu gerçeğini değiştirmez.
Türkiye’de kamuoyu Dağlıca ve Aktütün karakolu baskınlarını sorguladı. Ama Kürt cephesinde ‘’İşbirlikli karakol’’ baskını konusu hiç gündeme gelmedi, getirilmedi.
Hala sadece tek taraflı suçlama var ama sorgulama yok ne yazık ki.
Abdullah Öcalan’ın Barış Konseyi önerisini ortaya attığı, görüşmelerin müzakere aşamasına geldiğini ilan ettiği bir ortamda, bu tip eylem ve söylemlere girişmek provokasyondur.
Üzüntü duyduklarını açıklayan Kürt politikacılar var, bu yetmez, dağdaki silahlı gücün sınırdışına çıkmasının gereğini de seslendirmesi gerekir.
Silahlı mücadele döneminin bittiğini ilan eden Osman Baydemir, Öcalan tarafından fırçalandığında arkasında durmayan BDP’liler bugün kimseyi eleştiremezler.
BDP şu haliyle silahların gölgesinde, şiddet tehdidiyle siyaset yapan bir parti konumunda.
Böyle bir partinin yemin boykotu demokratik sürece fazla bir şey kaybettirmez.
Olağan Şüpheliler!
Diyalog ve barış yolunda önemli adımların atıldığı bir döneme denk gelen saldırıların arkasında her zamanki 3 olağan şüpheli var bence:
1) Türkiye’nin ekonomik olarak hızla güçlenmesinden rahatsızlık duyan ve bu amaçla bugüne kadar PKK’ya destek veren kimi komşu ve Avrupalı ülkeler.
2) Barış sürecinin kendilerini önemsiz ve etkisiz kılacağına inanan ve belki de bu amaçla Türkiye’nin çeteleriyle işbirliği yapan PKK kadroları.
3) Şiddetin sahneden silinmesinin vesayet sistemini tamamen ortadan kaldıracağına inanan ülke içi güçler.
Sırrı Süreyya Önder şimdi de konuşmalı
Murat Belge ortaya bir tavır koydu, Sırrı Süreyya Önder buna karşı eleştiri getirdi.
Belge ilk günden beri şiddete, içine şiddet bulaşmış sokak eylemlerine karşı çıkıyor.
Eylemin kendi başına kutsal bir şey olmadığını vurgulayıp eylemcilerin amaçlarını sorguluyor.
Önder bu tavrı solcu bulmuyor.
Sırrı Süreyya şimdi BDP çatısı altında yemin etmeyen bir milletvekili.Sürekli barışa vurgu yapıyor.
13 askerin öldürülmesinin barışa nasıl bir katkı yapacağını da anlatsın bize, öğrenelim.
Vakıfbank’a bravo
Voleybol Türkiye’de giderek yükselen bir spor dalı. Özellikle Fenerbahçe Acıbadem’in art arda gelen başarıları bu spora olan ilginin herkesimde artmasını sağladı.
Bu sayede Türkiye sadece futbolun popüler olduğu bir ülke olmaktan çıkmaya başladı. Şimdi Vakıfbank bu yolda önemli bir adım attı ve A Bayan Voleybol Milli Takımımızın yanı sıra Genç ve Yıldız Bayan Voleybol Milli Takımlarımızın da ana sponsorluğunu üstlendi.
VakıfBank Genel Müdürü Süleyman Kalkan, son yıllarda büyük ivme kazanan bayan voleyboluna basının ilgisinin Türkiye’de henüz istenen düzeyde olmadığını belirterek bu konuda basının desteğini istedi.
Bu konuda haklı, zira maalesef futbol hala basın için tek spor konumunda.
Oysa hükümetin aşırı kiloya savaş açtığı, sporun en etkili tanıtım aracı haline geldiği bir dönemde tüm spor dallarına şans tanımak gerek.
Vakıfbank bu yolda elini taşın altına koydu, tebrikler...