Müslüman - İsevî ittifakı ve 11 Eylül
2000’li yılların en önemli tesbit ve gelişmelerinden birisi, Alman ve Protestan Kiliseleri Ruhânî Meclis Başkanı Manfred Kock’un dile getirdiği şu gerçekti:
“Tek Allah inancımız aynı, ortak değerler etrafında birleşelim.” 1
ABD eski Başkanı Bill Clinton da, Müslüman toplulukların liderleriyle yaptığı bir Ramazan Bayramı kutlaması toplantısında, “Dünyada dört kişiden birisi Müslüman. Kur’ân’ın beni en etkileyen, ‘Ben sizi millet millet, kabile kabile yarattım, tâ ki, birbirinizle tanışasınız, yardımlaşasınız’ âyetidir. Birlik noktalarımız var” sözü de hayatî önem taşıyor. Ehl-i kitabın çağımızdaki seyrini de okuyan Bediüzzaman, şu tesbitte bulunmuştu:
“..Hıristiyanlık dini o hakikate karşı tasaffî edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek, mânen Hıristiyanlık bir nevî İslâmiyete inkılâp edecektir... İsevîlik ve İslâmiyet, ittihad neticesinde dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak.” 2
İslâmiyet, inançsız, müşrik ve ateistlere farklı baktığı gibi, kendini hurafelerden arındırmış / arındırmaya yüz tutmuş Hakikî Dindar İsevîlere de farklı bakıyor. Ortak noktalarımız:
* Allah’ın varlığı ve birliği (ortak kelime) * Adalet, hak ve hürriyetler. * Genel ahlâk. * İnsanî değerler. * İnsanın maddî-mânevî saadetini temin. * Felâket ve musîbetler karşısında yardımlaşma ve dayanışma.
Nitekim, demokratikleşme mevzuunda yoğun çaba sarf eden ve sözünü dudaktan sakınmayan Yargıtay eski Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk, AB yetkilileriyle yaptığı konuşmalarda, “Türkiye’nin AB’ye girişi sağlanırsa, Avrupa da önemli bir siper kazanmış olacak. Hilal ile Haç, ilk defa yan yana gelecek.” diyerek bu noktaya temas etmişti.
Bunlar ne anlama geliyordu ve neyin habercisiydi? Ehl-i kitapla, özellikle hakikî dindar İsevîlerle ittifakın, birlikte hareket etmenin ayak sesleriydi. Müşterek düşman olan dinsizlik ve ahlâksızlığa karşı birlikte hareket etmenin işaretleriydi.
Bu birliktelikten çekinen II. Avrupa, yani “dinsizlik, ahlâksızlık ve ifsat komiteleri”, 11 Eylül 2001’de, ABD’deki ikiz kuleleri yerle bir ederek bu ittifakı bozdu. Irak, Afganistan ve Libya’nın resmen; diğer İslâm ülkelerinin ise ticareten ve siyaseten işgal edilip dizayn edilmesinin temel sebeplerinden birisi bu değil mi?
Ortadoğu’yu ateş çemberine çevirip Irak, Afganistan, Mısır, Tunus, Suudi Arabistan, Körfez ülkelerine kukla liderler, başkanlar tayin eden küresel güçler, Ortadoğu’nun en önemli aktörü ve İslâmlaşmanın en yoğun ülkesi Türkiye’ye nasıl bir rol biçtiler, biçiyorlar? Yoksa kara kaşının hatırına hiçbir şey yapmıyorlar mı? Ne dersiniz, düşünmeye değmez mi; daha doğrusu düşünmek gerekmez mi? Ne kadar da az düşünüyoruz!
Dipnotlar:
1- Zaman, 10.1.2000.
2- Mektûbât, Yeni Asya Neşriyat, s. 60.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.