Medyanın imtihanı
Terör belâsından nasıl kurtulacağımız tartışılırken, medyanın da bu konuda kabahatli olduğu ifade ediliyor. ‘Haber’ adı altında yazılanlar ve çizilenler, maalesef bir yönüyle de terörün teşviki anlamına geliyor. Hele televizyonların aynı haberleri 122 defa tekrar etmesi, izleyenleri de çileden çıkarırken ‘sakin akıl’ ile düşünmeyi de engelliyor.
Tabiî ki televizyonların bu ‘yorucu’ haberleri kaç defa tekrarladığını saymadık. Çokluktan kinaye “122” dedik, ama istatistikî bir araştırma yapılsa bu sayının çok daha fazla olduğu ortaya çıkar. Niye böyle yaptıkları sorulsa, “Millet böyle istiyor. Bu haberler çok fazla ilgi çekiyor, izleniyor, yüksek izleme payı alıyor” diyecekler. Bu açıklamalar ‘teknik’ anlamda doğru bile olsa, temelde yanlıştır. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, her şey ‘izlenme payı’ ile ölçülmez. Hele mevzu, terör ve onunla mücadele olunca...
Şehit haberlerinin yazılı ve görsel medyada yer alış biçimini eleştiren Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Fidan, medyanın daha sorumlu davranması gerektiğini belirtip, “Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yayıncılık anlayışı yok. Yapılan haberler terörün ekmeğine yağ sürüyor” demiş. Fidan, terörü kınayalım derken özellikle görsel medyada şehit yakınlarının yürekleri dağlayan feryatlarını, bayıldıklarını göstermenin terör örgütünün propagandasını yapmaktan öteye gitmeyeceğine de dikkat çekmiş. (Cihan bülteni, 16 Temmuz 2011)
Hiçbir gelişmiş ülkede terör, şiddet ve cinayet haberlerinin bu açıklıkta medyada yer bulmadığını ifade eden Doç. Dr. Fidan, Türk medyasının terör gibi hassas konularda başarılı bir sınav vermediğini de söylemiş. Fidan, “Örnek aldığımız gelişmiş ülkelerde basın özgürlüğü, kamu düzenini koruma düşüncesi ve ‘ulusal çıkar’ kavramları gözetilerek oluşturulur. Genelde bu tür şiddet haberlerinin özgürce yayınlanması etik karşılanmaz. Avrupa’da bu tür görüntüler bu kadar açık bir şekilde yazılı ve görsel medyada yer bulmaz. ABD’de vurulan ‘İkiz Kuleler,’ Rusya ve bazı Avrupa ülkelerinde metro istasyonlarına düzenlenen terör saldırıları sonrası kan, gözyaşı medyada yer almadı. Türk medyası artık kendini sorgulamalı” şeklinde konuşmuş.
Elbette bu tesbitler ilk defa gündeme getirilmiyor. Daha önce de benzer ikazları yapanlar oldu, ama maalesef medya bu haklı eleştirileri pek de dikkate almadı. Tek tek sorulduğunda bütün medya mensupları yapılanın yanlış olduğunu söyler, fakat bu yanlışlar yine de devam eder. Bu haberleri en dokunaklı şekilde sabahtan akşama kadar (122 defa!) tekrarlayan bir TV ‘sorumlusu’na sorulsa, o da bu halden memnun olmadığını söyleyecek. “Peki, memnun olmadığınız, yanlış olduğunu kabul ettiğiniz bir uygulamayı niçin devam ettiriyorsunuz?” diye yeniden hatırlatılsa; “Ne yapalım. Rakiplerimiz de aynı şeyi yapıyor. Yarış halindeyiz” diyecek. O halde TV yayınlarını izleme ve ‘kontrol’ görevi olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) bu noktada görev düşüyor. TV kanallarının yöneticilerini bu yönde uyarmalı, belki de tamamının katıldığı toplantılar yapmalı. Bu toplantılarda ortak prensip kararları alınıp uyulması da temin edilmeli.
Hiç kimse böyle bir talebi ‘sansür’ diye de yorumlamamalı. Çünkü terörden herkes şikâyetçi. Bu şikâyetlerde samimî olanlar, yaptıkları yayınlarla terörün ekmeğine yağ sürmemeli.
Medya yöneticileri ya bu ikazlara ‘Yanlıştır!’ diyerek itiraz etsin, ya da yayınlarıyla terör ateşine benzin dökmesin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.