Sağcı Türkiye!
HANGİ araştırmada Prof. Yılmaz Esmer imzasını görsem güvenirim. Dünya da güvendiği için “Dünya Değerler Araştırması”nı Türkiye’de Prof. Esmer yapıyor yıllardan beri.
Basının ve TV’lerin dikkatini çeken sonuç, Türkiye’nin sağcı, muhafazakâr, hoşgörüsüz bir toplum olduğudur.
Sağcılık ve muhafazakârlık beni rahatsız etmez... Fakat bir eğilimin aşırı güçlenip diğerlerinin mecalsiz kalması ve hoşgörüsüzlük beni çok rahatsız eder.
Çünkü otoriterliğe yol açar, yaratıcılığı, yeni fikirleri engeller.
Bizde acaba böyle mi?
Hayır, Türkiye’de o boyutlarda değil.
Medyanın dikkatini çekmeyen birkaç bulguya bakalım.
Neden Ak Parti?
Türkiye’de hükümet kurumuna güvenin yüzde 29 gibi akıl almaz derecede düştüğü yıl, 2001’dir.
Kriz ve koalisyon dönemi!
Aynı yıl umutsuzların oranını da yüzde 41’e çıkararak tavan yapmış!
2002’de kurulan AKP’nin temel şansı buydu: Kriz ve koalisyon mevcut partileri vurmuştu!
AKP’nin muhafazakâr olması, geniş kitlelerle iletişim kurmasını ve özdeşleşmesini kolaylaştırdı sadece.
2006’da hukümete güven yüzde 76’ya çıkmış: Ekonomik büyümenin en iyi dönemiydi çünkü...
Bugün hükümete güven yüzde 61... Küresel kriz yüzünden biraz azalmış ama krizin “teğet” geçmesi, “Bunlar ekonomiyi iyi yönetir” görüşünü yerleştirmiş.
Bugün kendini mutlu hissedenlerin oranı yüzde 77’dir.
İktidarın yüzde 50 oy almasının şifreleri buralardadır.
Demek ki Türkiye’deki sağ “pragmatik” niteliktedir. 1950’den beri böyledir.
Ve demek ki, muhalefet partileri daha çok ideoloji yaparak değil, ekonomiyi daha iyi yönetecekleri güvenini vererek oylarını artırabilirler ancak.
Cemevlerine destek
Esmer’in araştırmasına göre, halkın yüzde 58’inin cemevlerinin de “camiler gibi” ibadethane olarak kabul edilmesini istemesidir.
Dahası, devletin Sünni Müslümanlara yaptığı gibi, Alevi Müslümanlara da bir bütçe ayırmasından yana olanların oranı yüzde 73 gibi ezici bir çoğunluğu oluşturuyor.
Sünni ve muhafazakâr çoğunluğa sahip bir toplumda bu sonuçlar sevindiricidir. Eminim, Aleviler ve Sünniler karşılıklı önyargılarının yanlış olduğunu gördükçe bu oranlar daha da yükselecektir.
Demokrasi açığı
Yılmaz Esmer, bulguları yorumlarken, “Toplumun rejim tercihi tartışmasız demokrasidir” diyor. Ancak ayrıntılara girince sorunlar çıkıyor:
Demokratik hükümetler yerine uzmanlar veya güçlü bir lider tarafından yönetilme özlemi gibi seçeneklere sıcak bakanların oranı yüzde 64’e kadar çıkıyor!
Fakat Prof. Esmer uyarıyor:
- Avrupa’da da benzer eğilimler var. Almanların yüzde 63’ü, Belçikalıların yüzde 61’i de ‘uzmanlar hükümeti’ne demokratik hükümetlerden daha sıcak bakıyor!
Toplumsal eğilimleri dikkate almayan bir “bilgililer yönetimi”nin sorunları çözeceğini zanneden yaygın bir yanılgının eseridir bu görüşler.
Şüpheci toplum
Basında pek yer almayan bulgulardan biri de, birbirimize güvenmeyen bir toplum olduğumuzdur.
Hatta Esmer’in çıkardığı tabloda, en güvensiz toplumlar arasında yer alıyoruz.
Yüzde 51’imiz, telefonlarımızın dinlendiği, mail mesajlarımızın okunduğu görüşünde!
Bunda son olayların etkisi var, ama o kadar şüpheci olmasak bu oranlar olmaz.
Dinle ilgili olabilir mi?
Ama Müslüman Endonezya’nın güven grafiğinde yeri iyi...
Otoriterlikle ilgili olabilir mi? Olabilir, ama bizim kadar bile demokrasi tecrübesi olmayan Çin’in yeri de bizden iyi.
Komplo teorilerinin bizde saplantı haline gelmiş olması bu kültürel hastalığımız yüzündendir ve esef vericidir.
Utanılacak bulgular
Utanmamız gereken sonuçlar, kadının ‘ikinci sınıf’ görülmesiyle ilgili “erkek egemen” kültür bulgularıdır.
Prof. Esmer’in bulguları, kadına yönelik yaygın şiddeti ve vahşi cinayetleri üreten hastalıklı bünyenin röntgenidir!
Düzeltme ve özür: Sayın Nihat Ergün’ün soyadı dünkü yazımda dizgi hatasıyla “Ergin” olarak çıkmıştır. Düzeltir özür dilerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.