Yöntemler değişirken
Terörle mücadelede temel yanlışlıklar yapıldığı herkesin bildiği ve yıllardan beri dile getirilen bir durum. Az sayıda da olsa bu mücadeleyi yürütenler de yanlış yaptıklarını zaman zaman ifade ettiler. Diyarbakır’ın Silvan ilçesi ‘kırsal’ında meydana gelen saldırıda 13 ‘er’in vefat etmesi sonrasında bu yöndeki ifade ve beyanlar çoğaldı. Terörle mücadelede yapılan yanlışların en birincisi, bu mücadelenin sadece ‘silâhla’ yapılmaya devam ediyor olmasıydı. Maalesef, ‘Yanlış yaptık’ diyenler henüz ‘Başka vasıtalarla da bu belâya karşı mücadele edelim’ noktasında değil, ama yine de yanlışın kabul ve ifade edilmesini atılan müsbet bir adım olarak görebiliriz.
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, “Terörle mücadelede zaman içerisinde ve yakın zamanda yapısal ve yönteme ilişkin birtakım yenilikler ve değişiklikler olacaktır, olması gereklidir” demiş. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay da “Terör tabiî çok acı bir olay. Bizi çok üzdü. 13 şehidimiz Silvan’da. Ama şuna düşmemek lâzım, bu tür olaylar olduğunda bütün diğer boyutları bir kenara bırakıp tekrar güvenlik boyutlu politikalara yönelmekten kaçınmak lâzım. O boyutu öndedir, ama bütün boyutlarıyla birlikte bu konuyu yürütmek gerektiğine inanıyoruz” demiş. (AA, 22 Temmuz 2011)
Terörün sadece güvenlik tedbirleriyle sona erdirilemeyeceği doğru. Aynı zamanda uygulanan ‘güvenlik boyutu’nun profesyonellerce yürütülmesi gerektiği de tartışmasız. Zaten Türkiye’de yapılan itiraz bu değil mi? Her defasında, “Niçin acemi ‘er’ler, profesyonel teröristlerin üzerine sürülüyor?” diye soruluyor. Ama bu sorunun ikna edici bir cevabı verilebilmiş değil. “Tamam bundan sonra profesyonel ekip kuracağız, acemi ‘er’ler ile terör mücadelesi yapmayacağız” deniliyor, ama uygulamada bir değişiklik yok. Silvan’da da yaşanan bu olmadı mı? Bazı ‘yetkililer’ öyle açıklamalar yaptı ki, şaşmamak mümkün değil. Neymiş, ‘kırsal’ alana jandarma bakıyormuş da, onun için oraya ‘profesyonel’ler gönderilememiş! Saldırı sonrası bir yazara açıklama yapan rütbeli ‘yetkili’ bilmânâ böyle demişti! [Genelkurmay’a, “Neden birliğin tamamı profesyonel değildi?” diye sordum. Aldığım yanıt şu: (...) Kırsal kesim, jandarma sorumluluğunda olduğu için jandarma alayından birlikler bu operasyonda görev almışlardır. (Fikret Bila, Milliyet, 16 Temmuz 2011)]
Terörle mücadelede ‘yöntem’ler, metotlar değişiyorsa; mutlaka hadisenin sosyal yönü de ele alınmalı. Metod değişikliği sadece silâhlı mücadeledeki değişikliklerle sınırlı kalırsa yine kalıcı çare bulunmamış olur. Teröre karşı yürütülen maddî mücadele mutlaka profesyonelce yapılmalı, ama bununla da sınırlı kalmamalı. Unutmamalıyız ki temelinde ‘insan’ları kazanmayı, onları iknâ etmeyi hedef almayan metodlar kalıcı olamaz.
Nasıl ki teröre karşı verilen silâhlı mücadele uzun yıllar alıyor, eğitim konusundaki mücadele daha da uzun sürebilir. Bu bakımdan, “Çalıştık, ama olmadı” dememek lâzım. Tabiî ki eğitim denildiğinde de kimsenin aklına “uçaklardan atılan âyetli, hadisli bildiriler” gelmemeli. Sözden çok icraat önemli olduğuna göre, vatandaş, yöneticilerini kendi yanında görebilmeli. Terörün zemin bulduğu yerler, iller ve ilçeler; hem ‘sürgün yeri’ olmamalı, hem de öyle görülecek şekilde uygulamalar da olmamalı.
İnanın bölgede görev yapan yönetici ve memurlar iyi seçilse, terörün ateşi mutlaka söner. Belki de bunu istemeyenler, o illerimizi ‘sürgün yeri’ haline getirmiş ve devamından da menfaat umuyorlar. Temennimiz “yöntem değişikliği”nin silâhlı mücadele şekli ile sınırlı kalmaması...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.