Ramazan geldi hoş geldi
İçimiz içimize sığmıyor bugün...
Sevinçliyiz, mutluyuz, coşkuluyuz: Çünkü bir ramazana daha girdik...
Mübarek gecelerde yapılan tövbelerle arınıp inşallah pir ü pâk hale gelmiş ruhumuzla karşılayacağız ramazanı...
Son ramazanımızmış gibi dolu dolu yaşayacağız...
Her iftarı “büyük cihad” (Efendimiz’in buyruğuna göre cihadın büyüğü nefisle yapılandır), her sahuru neşveli bir bayram, her anı kalbî dua olup Haktealâ’ya ulaşacak.
Herkes “eski ramazanlar”dan söz edecek yine, televizyonlar “Ah nerede o eski ramazanlar!..” serenadıyla dolacak...
Halbuki yaşamak için en doğru an yaşanan andır!
Ramazanların en güzeli ise, henüz yaşanmamış olandır.
Çünkü sadece onu yaşama şansımız var...
Eskiden daha mı derin yaşanırdı ramazanlar?..
Daha büyük bir neşeyle mi karşılanırdı?
Sanmıyorum.
Eski ramazanlar nostaljik durumdan dolayı rağbette: Kısacası herkes kendi çocukluğunu özlüyor.
Gerçek şu ki, bu topraklarda dün de bugün de sevinçle karşılanıyor ramazanlar...
Tabii şartlar çok farklı: Eskiden marketler olmadığı için, ramazana on, onbeş gün kala ramazan alışverişi yapılır, kiler ramazanlıklarla doldurulurmuş.
Osmanlı insanının “Yürek Müslümanı” olduğu dönemlerde, Osmanlı Devleti de yürekleşmiş, “Yürek Devleti” olmuştu. “Yürek Devleti” olduğu ölçüde büyümüş, gelişmiş, zenginleşmiş, güçlenmiş, geniş bir hayır müessesesine dönüşüp her inançtan insanı sevgiyle kucaklamıştı...
İspanya’dan kovulan Musevîler Osmanlı Devleti’nde soluklandı... Bolşevik İhtilâli’nden kaçan Beyaz Ruslar, ancak İstanbul’da hayata yeniden başlama şansına kavuştu... Rumlar, Ermeniler özgürce yaşadılar aramızda, yüzyıllar boyu. Sonra politik ve ekonomik nedenlerden dolayı yürekler öldürüldü. Sevgiler yok edildi. Yerine düşmanlık tohumları ekildi.
Şimdi zaman zaman yüreğimiz, yakın tarihte ürettiğimiz ve öncelikle başka renklere yönelttiğimiz düşmanlıklara takılıyor... Zaman zaman sevgisizlikten boğuluyoruz!..
Hep böyle olur: Sizden olmadıklarını varsaydıklarınızdan başlattığınız nefret seferiniz, git gide sizden olanların limanına ulaşır...
Nihayet sıra size gelir, size de bulaşır ve yüreğiniz çöle dönüşür.
Ramazan-ı mübarek, ramazanlaşıp “Yürek Müslümanı”na dönüşmek için büyük bir fırsattır...
Onbir ay boyunca konuştuğumuz Ergenekon, şike, siyaset, askeriye, terör konularına ara verip ramazana yoğunlaşmak, ramazanı duyumsayıp içsellemek herhalde daha akılcı bir yaklaşım olacaktır.
Zira siyaset bildiğine giderken, biz hızla kendi kabrimize doğru gidiyoruz! Ramazan kabir ötesinde bize eşlik edebilecek donanımlar getirir.
Mübarek olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.