Bölgemiz için iftar ve demokrasi vakti
Halkı kendini yönetmekten aciz bir kitle olarak gören zihniyet için dün kara bir gündü.
Modern Mısır’ı en uzun süre yöneten devrik başkan Hüsnü Mübarek, 83 yaşında yargıç önüne çıktı.
Sağlık durumu nedeniyle mahkemeye sedyeyle getirilen devrik başkan, yolsuzluk ve Tahrir Meydanı’ndaki protestocuları öldürtmekle suçlanıyor.
Mahkeme salonunda babalarına, ellerinde Kuran’ı Kerim olan 2 oğlu da sanık olarak eşlik etti.
Sadece 600 kişinin alındığı salonda Mübarek güvenlik nedeniyle bir kafes içine konuldu.
Geçen yıl söylense kimsenin inanmayacağı bir tabloydu bu, hele de Arap dünyasında.
İçlerinden biri olan Hüsnü Mübarek’i bu koşullarda adalet önüne çıkarmak zorunda kalmanın Mısırlı generaller için can sıkıcı bir durum olduğunu belirtiyor uzmanlar.
Generallerin umudu Mübarek’in hakim önüne çıkmadan ölmesiydi ama bu beklentileri gerçekleşmedi.
Bu gelişme, yıllardır çektikleri acının hesabının sorulmasını bekleyen, bu uğurda can veren Mısır halkı için bir zafer, diktatörler için bir felaket habercisi.
Mısır’ın Türkiye benzeri bir demokratik gelişmeye ulaşmasına daha yıllar var gibi görünüyor çünkü orada ordu hala ipleri elinde tutuyor.
Ancak dünyadaki hızlı gelişme ve Mısır halkının cesareti bu durumun çok da uzun sürmeyeceğinin habercisi.
Yıllardır dünyadaki gelişmelerden kopuk yaşayan Ortadoğu’da halk ‘’Artık yeter’’ diyor.
Bunu Türkiye’de sandık yoluyla söyleyen kalabalıklar Arap dünyasında bu şansları olmadığı için meydanlarda can verme pahasına söyledi.
YAŞ toplantısındaki fotoğrafın anlamını okuyamayanlar, generallerin istifalarını doğru değerlendiremeyenler, Balyoz ve Ergenekon davalarına karşı çıkanların tarihin gelişimini görmekten aciz oldukları bir kez daha ortaya çıktı.
Bölgemiz için hem iftar, hem demokrasi vakti...
İçki özgürlüğü!
Türkiye’de CHP’ye gönül vermiş orta sınıfın en büyük sorunu, temel hak ve özgürlükler arasında bir sıralama yapmaları ve en başa da içki içme özgürlüğünü ortaya koymaları.
Diğer hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasıyla fazla ilgileri yok.
İçki özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik bir adım olarak gördükleri başörtüsünden rahatsız oluyorlar, bu yüzden yasaklanmasını istiyorlar.
Asmalımescit’teki düzenlemede bu tavır yine ortaya çıktı.
Dünyanın hiçbir ülkesinde meyhaneler böyle pervasızca sokakları işgal edemez, kuralları vardır.
Türkiye’de kuralı uygulamak içki düşmanlığı olarak anlaşılıyor.
Daha Mayıs ayında Londra’da bir restoranda sigara içmek için dışarı çıkan arkadaşlarımızı kadehlerini bırakmaları konusunda uyardılar, çünkü sokakta içki içmek yasaktı.
Dünyaya bakışınız sadece içki özgürlüğünden ibaret olunca, burada konulan kuralı da, diğer hakları da ırgalamaz oluyorsunuz.
Kürtlerin hak taleplerini rahatsız edici, başörtüsüyle mesleklerini icra etmek isteyen genç kız ve kadınların bu talebini gerici buluyorsunuz.
Rakınıza karışmayan bir diktatörlüğe razısınız aslında.
İçinde bulunduğunuz açmaz da bundan kaynaklanıyor.
Oysa günümüzde içki firmaları bile reklamlarında ne diyor?
Sorumlulukla için...
Bunun için askerci oluyorlar
Başbakanlık Teftiş Kurulu Mehmet Haberal’ın Başkent Üniversitesi’ne verilen kredide usulsüzlük tespit etmiş.
Efendim Mehmet Haberal üniversitesini kurarken Avrupa Sosyal Kalkınma Fonu’ndan 25 milyon dolar kredi almış ama ne faizini, ne de anaparayı ödemiş.
Bunun üzerine Hazine devreye girmiş ve borca kefil olup yapılandırmış.
2002’de herkese 10-12 ay vade yapan Halk Bankası da Haberal’a yüzde 30 faizle 110 ay vade yapmış.
Bu para için bugüne kadar hiç ödeme yapılmış mı, haberlerde göremedim. Eski düzen böyleydi, karargahtan bir telefonla istediğiniz krediyi alıp ödemeyebilirdiniz.
Onun için Ankara’da herkes askere yakın dururdu...
Atatürkçü ol, canımı da ye, paramı da muhabbeti...