“Yandaş, Yalaka, Yağcı, Dalkavuk” İthamlarına Cevap
Öteden beri zalim yöneticilere nasihat, tavır koyma, buğzetme, hatta imkan olursa başkaldırıdan bahsettikten sonra bir önceki yazımızda adil idarecilere dua ve yardımdan söz etmiş, bunun delillerini ve seleften örneklerini görmüştük.
Ama burada şöyle bir görüş de ortaya çıkabilir: Devlet yöneticilerine bu dua ve destek, kimileri tarafından “yandaş, yalaka, yağcı, dalkavuk, besleme” gibi suçlamalar maruz kalabilir, nitekim kalıyor da. Bundan kaçınmalı değil miyiz?
Hayır! Yapmaktan kaçınacağımız şey, İslam’a aykırı olan işler içindir. İslam’ın emrettiği veya güzel gördüğü konular sebebiyle birisi bizi böyle kelimelerle itham etmiş, ayıplamış ve kınamış, hiç önemli değildir. Delilimiz şu ayettir:
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kafirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir.”(Maide 54.)
“Bunlar Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar, hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar.”
Müslümanların en temel özelliklerindendir bu haslet. Ama o kadar önemli olmasına rağmen, bu çağda en fazla yıpranan ve kaybolan bir özellik. İman, her zaman kahraman kılar insanı. Sevgi, saygı, ikram, hizmet ve efendilik başka bir şeydir ama Allah Teâlâ’ya hakkıyla iman edenin kimseye minneti ve eyvallahı olmaz. Kimseden korkusu da olmaz. O yüzden Müslümanın semtine uğramaz yalakalık, dalkavukluk. Asla…
Bir yorumcu kardeşimizin (Tata Tonga) oruç başına vurmuş galiba (şaka şuka), zalimlere onca sözümüzden sonra, sanırım bize (başka bir yorumcuya mı diyor diye bir daha baktım, ama öyle olduğunu anlayamadım. Öyle olsaydı araya girmezdim.) diyor ki: “kötü idarecilere nasıl dua edelim? onu da öğretmelisiniz. "ömrün uzun olsun, saltanatın güçlü olsun, koltuktan hiç kalkma, ez bizi, pestilimizi çıkart. biz sabredelim. bu dünya ve bu dünyadaki saltanat senin olsun, ahiret ve oradaki saltanat da bizim olsun" böyle mi dua edelim?”
Lafı örneklerle boşuna uzatmışsın sevgili kardeşim. Zalim kardeşine de, tıpkı mazluma ettiğin gibi yardım ve dua edeceğini hadisten öğrenmedin mi? “Zalime yardım nasıl olur?” diyen sahabiye Peygamber Efendimiz ne diyordu? “Onun zulmüne mani ol, bu da ona yardımdır.”
Tata Tonga, benimle dalga geçeceğine zalime “Allah seni ıslah etsin” diye dua etsen olmaz mı? “kötü idarecilere nasıl dua edelim? onu da öğretmelisiniz" sözünüze binaen, serde hocalık var ya, hadi bunu da öğretmiş olalım. Kıymetimi bil, hakkımı inkar etme, oruçlu ağzınla benim için de dua et, olur mu?
Her neyse, esas mevzuya devam edelim. Fudayl b. Iyaz şöyle dermiş: "Beytü’l mal’dan bir miktar para alıp helalinden güzel bir yemek hazırlayarak salih insanları ve faziletli adamları davet edip onlara ikram ettikten sonra şöyle dersen güzel olur: ‘Gelin hep birlikte Cenab-ı Allah'a yöneticimizi ve başımızda bulunan herkesi başarılı kılması için dua edelim.’”(Said Havva, İslam’da Yönetim Ve Yönetici, s.14.)
İşte size bu tavrı yansıtan bir fetva örneği:
"Soru: İnanan sultanlara ve devlet adamlarına dua etmek caiz midir?
Cevap: Caiz, meşru ve oldukça da lüzumludur. Hatta Fudayl b. Iyaz Hazretleri: "Eğer dünyada kabul edilecek bir tek dua etmeye nail olsam, o duayı yalnızca müslümanların idarecisinin hayrına yaparım. Zira bir idarecinin iyiliği ve başarısı bütün alemin ıslahına sebep olur" demiştir.
Bütün müslümanlar için, özellikle de sultanlar ve idareciler için dua etmek lüzumludur. Hatta onlara dua etmek bütün mü'minler için vaciptir dersek yanlış olmaz. Çünkü o mü'minlerin emiri ve müslümanların temel direğidir. Dualar sayesinde bir müslüman idareci hırıstiyan bir melikten yedi defa daha kuvvetli olur. Aksi halde biz hıristiyanlara karşı nasıl dayanabiliriz? Onlar bu gücünü dinden ve mü'minlerin hayır duasından almaktadır." (Fetâvâyı Halilî’den Ömer Ziyauddin Dağıstani, Tasavvuf ve Tarikatlarla İlgili Fetvalar, s.191)
Bütün bunlar öncelikle İslam Devletindeki idareciler için söz konusudur. Hatta demin Tata Tonga ile latifeleşirken anlattığımız hakikate binaen niye Obama başta olmak üzere bütün kafir idareciler için iman, akıl, fikir, hikmet, vicdan, ahlak istesek Rabbimizden, zararlı mı çıkarız, yoksa kârlı mı?
Eğer devlet, çoğunluk olarak Müslüman milletin yaşadığı bir memlekette İslam’ı reddeden “laik” bir devlet ise, yine de oradaki idarecilere, İslam Devletindeki yöneticilere vaat edilen türden sevaplar var mıdır?
Soruya soru ile cevap verelim: o devlet ve o devletliler, sevaba inanırlar ve isterler mi?
Cevap “evet” ise, Hz. Yusuf (as) örneği var karşımızda. Buna göre kafir bir ortamda İslam’a ve Müslümanlara hizmet imkanı yakalamış olanlar, iyi niyetli bu iyiliklerinin karşılığını fazlasıyla görürler inşallah. Çünkü ahirette “miskal ağırlığında” hayır veya şer işleyen, karşılığını görecektir. (Zilzal Suresi.) Yok, cevap “hayır” ise, hayırdan zırnık bile yoktur onlara!
Önemli olan orada olmalarının maksadı nedir? İslam ve Müslümanlar için içlerinde nasıl bir duygu taşımaktadırlar?
Bu önemli bir meseledir. Çünkü “ameller niyetlere göredir.” Eğer oralarda olmak, herkese olduğu gibi Müslümanlara da haklarını vermek ve İslam’ın yaşanmasını sağlamak ise, neden olmasın?
Böyle insanlara dua edildiğinde ve destek verildiğinde kimileri “yandaş, yalaka, yağcı, dalkavuk, besleme” dermiş, hiç önemli değildir. Çünkü şahsiyetli bir Müslüman, dininin gereğini yaparken kınayanın kınamasından asla korkmaz.