İman Tehlikededir
Yaşadığımız devir ne devridir biliyor musunuz: İmanı kurtarmak zamanıdır. Hem kendi imanını, hem çoluk çocuğunun imanını, hem de toplumun...
İmanlar tehlikededir!..
Sultan Abdülhamid'in devrilmesinden sonra Selanikliler, Jön Türkler, ateistler halkın ve gençliğin bir kısmını imansız hale getirmişlerdir.
Kötü resmî ideoloji,
Kötü ve berbat eğitim,
Egemen azınlıkların tahribatı,
Vesayet rejiminin baskı ve terörü...
Uzun yıllardan beri çocuklara ve gençlere, "evrim" küfür teorisini gerçekmiş gibi öğrettiler. Evrim teorisinin doğru olduğuna inanan dinden çıkar.
Tağut güçleri, Deccal ve Süfyan taraftarları, kezzablar bazen açıkça, bazen sinsice Türkiye halkının imanına kastettiler.
Okullarda mecburî din dersleri varmış. Pöh!.. Güldürmeyin beni. Onlar birer aldatmacadır.
Beş yüz imam hatip mektebinde gürül gürül İslam ilimleri okutuluyormuş... Ben böyle dolmaları yutmam!.. İmam Hatip okulundan yeni mezun olmuş yüz genç bulalım. Küçük ve basit bir sınav yapalım. Sorulardan biri şu olsun: "Allah'ın sıfatlarını sayınız." Yüz genç içinden acaba kaçı Allah'ın on dört sıfatını sayabilecektir.
Küfür güçleri, Diyanet konusunda bile çok ağır ve sinsi baskılar yapıyor. Diyaneti Ehl-i Sünnet kurumu olmaktan çıkartıp mezhepler üstü yapmak istiyorlar.
Derin Devletin, vesayet sisteminin, resmî ideoloji Brehmenlerinin isteği ve hedefi şudur: Türkiye'de dinî bir değişim olsun, o eski Ehl-i Sünnet İslamlığı gitsin, yerine Fazlurrahman İslamlığı gelsin. Nedir bu Fazlurrahman İslamlığı?
Kur'an'daki yüzlerce kesin, emir, yasak, hüküm tarihseldir, bugün geçerli değildir diyen korkunç bir bid'at cereyanıdır.
Yine Peygamberimizin (salat ve selam olsun ona) mütevatir ve sahih hadislerinin bir kısmı bugün geçerli değildir. Mesela AB standartlarına ve feminizme aykırı hadisler "ayıklanmalıdır" tezini savunmaktadır.
Fıkıhsız ve Şeriatsız bir İslam türetilmesini istemektedir.
Bir İslam Protestanlığı oluşturulmaya çalışmaktadır.
Din vicdanlara hapsedilmelidir.
Toplum alabildiğine seküler, yani dinden arınmış hale getirilmelidir.
Bu saydıklarım Ehl-i Sünnet İslamlığına göre küfürdür.
Milyonlarca halk bir koşuşturma içinde... Dinî konuları düşünmeye vakit ayıramıyoruz.
Eskiden halkı uyaran, bilgilendiren, aydınlatan, yönlendiren icazetli Ehl-i Sünnet âlimleri varmış, şimdi onların sayısı da çok azaldı. Etkileri pek kalmadı.
28 Şubat post-modern darbesinden sonra Selanik basını, İslam ile Şeriatı ayırmaya kalktı. İslam'a bir şey demiyorlardı ama Şeriata karşıydılar. Şeriat nedir?.. Açın bütün lügatleri ve ansiklopedileri, göreceksiniz ki Şeriat, Kur'an'dan, Sünnetten, icma-i ümmetten çıkartılmış din hükümlerinin tamamına verilen isimdir. Bir insan Şeriatı red ve inkâr ederek Müslüman kalabilir mi? Böyle bir şey mümkün değildir. Ben Şeriatı istemiyorum diyen bir Müslüman namazı, orucu, zekâtı ve diğer İslamî şartları da inkâr etmiş olur.
Hayır, biz bunları kabul ediyoruz ama toplumsal hükümleri istemiyoruz diyenler büyük bir çelişki içindedir. İslamiyet adaleti, güvenliği sağlıyor. Bir Müslüman bunlara karşı olabilir mi?..
Ehl-i Sünnet kökenli Müslümanlara hitap ediyorum. İmanınızı korumak istiyorsanız, Ehl-i Sünnetten kıl kadar ayrılmayınız ve yine Ehl-i Sünnetten zerre kadar taviz vermeyiniz. Aksi takdirde dininizi yitirebilirsiniz.
Ehl-i Sünnet ne diyor?
1. Allah'ın kitabı Kur'an'daki bütün muhkem emirler, yasaklar, öğütler, yönlendirmeler doğrudur, haktır.
2. Resulullah'ın mütevatir ve sahih hadislerinde bildirilen bütün emirler, yasaklar, öğütler haktır, doğrudur. Peygamberimizin sünneti, cehalet ve dinsizlik karanlıklarını aydınlatır ve kendisine sarılanları ebedî mutluluğa götürür.
3. Doğrunun, iyinin, güzelin ana kaynağı dindir, Kur'an'dır, Sünnettir, Şeriattır. Tek başına akılla doğru, iyi, güzel bulunamaz. Bulunsaydı, akıllı insanlar bugünkü çekişmelere ve çelişkilere düşmezlerdi.
4. Bu dünya geçici bir sınav yeridir. Hiçbir insan burada kalıcı değildir. Dünyada yapılanların hesabı ahirette sorulacaktır. İman edip iyi işler işleyenler Allah'ın lütuf ve keremiyle Cennete konulacak, ebedî mutluluğa nail olacaktır. İman etmeyenler, kötü işler işleyenler, zalimler, yeryüzünde fesat çıkartanlar cezalandırılacaktır.
5. Hazret-i Muhammed'in Peygamberliğini ilân edişinden sonra bu daveti duyup da red, inkar ve tekzib edenler ve küfür üzere ölenler için necat ve Cennet yoktur.
6. İslam adalet dinidir.
7. İslam can, mal, ırz, namus, mezhep, din güvenliği sağlar.
8. Gerçek ve tam dindarlık, güzel ahlâkla olur. Ahlâkı güzel olmayan bir kimse gerçek dindar değildir.
Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında gerçek ulema, gerçek fukaha, gerçek şeyhler, gerçek mürşitler vardı. Onlar insanların imanını kurtarmak için çalışıyorlardı. İslam medreseleri ve tasavvuf tekkeleri kapatılınca, bu iman kurtarma faaliyetine büyük darbe vuruldu.
Bozuk fırkalar, hizipler, cereyanlar (akımlar) Ehl-i Sünnet İslamlığını yıkmak için seferber olmuşlardır.
Kâfirler, Müslümanları esaret ve zillet altında idare edip sömürmek için Ümmeti yüzlerce fırkaya ayırmıştır.
1924'ten bu yana İslam dünyasının başında bir İmam-ı Kebir bulunmamaktadır.
Manevî tahribat yüzünden halkın yüzde 90'ı İslam'ın temeli ve ana direği olan beş vakit namazı terk etmiştir. Terk etmiş ve şehvetlerine uymuştur.
Kur'ana, Sünnete, Şeriata aykırı en korkunç günahlar ve isyanlar aşikâre işlenmektedir.
Selanik medyası, halkın ve gençliğin imanını dinamitleyen programlarla yüklüdür.
Ehl-i Sünnet İslamlığını mihraptan yıkmak için birtakım sözde ilahiyatçılar türemiş ve türetilmiştir.
Küfür artık kalenin içine girmiştir.
İnsan ekmeksiz, susuz, yemeksiz yaşayamaz. Elbette dünya geçimi için çalışılacak ama her şeyin başı imanı kurtarmaktır.
Ey Müslüman!
Arada bir pikniğe git ama iman işlerini unutma...
Çocukların sana Allah'ın emanetidir, onları imansız yetiştirme.
Oğlum, kızım okusun, ileride bol para kazansın, lüks ve müreffeh bir hayat sürsün diyen anne ve babalar, onlara en büyük hıyaneti yapmaktadır.
Müslüman bir anne ve babanın çocukları hakkında ilk endişesi şu olmalıdır:
Oğlum, kızım imanlı olsun, iyi Müslüman olsun, iyi insan olsun, Allah'ın rızasını kazansın, ileride (Allah'ın izniyle) Resulullah'ın şefaatine nail olsun, onların iyiliği ve hayr u hesanatı dolayısıyla biz öldükten sonra da amel defterlerimiz açık kalsın. Bizlere de sevap yazılsın.
Türkiye'nin, Ortadoğu'nun, İslam dünyasının yeni bir Halid-i Bağdadî'ye büyük ihtiyacı vardır. Rivayete göre, o hazretin en az 800 hatta başka bir rivayete 2000 halifesi varmış. Onun birinci amacı Şeriata uymak ve Şeriata hizmet etmekti. İkinci amacı, Resulullah Efendimizin Sünnetine sarılmak ve bidatlerden kaçınmaktı. Üçüncü amacı, Nakşî ve Kadirî tarikatlarının usulünde iyi Müslüman yetiştirmekti.
İstanbul'daki Şeyhülislam, Kafkasya'daki Şeyh Şamil, Cezayir'deki Emîr Abdülkadir bile Halid-i Bağdadî'nin halifeleriydi.
Onun mektuplarından birinde bir paragraf gördüm, bir dostundan yazma bir kitap istemiş, kitap gönderilmiş, dostu (kitapçıya veya hattata vermek için) ücretini talep etmiş. Halid-i Bağdadî Hazretleri cevabında, "Bir dirhem değil, bir mangırım bile yok. Borç almak istemiyorum, ilk fırsatta öderim" cevabını vermiş. İşte o muhterem zat, böyle çalışıyordu. Bağdat'taki dostlarına yazdığı mektupta Vali Davut Paşa'yı ziyaret etmemelerini öğütlüyor. Davut Paşa kimdi? Din ilimleri okumuş, kalem ve kılıç sahibi, çok salih bir Müslümandı. Hatta Halid-i Bağdadî'nin müridiydi. Buna rağmen Valinin huzuruna gitmeyin diyor... Anlayana...
Türkiye'de halkı ve gençliği bezdirmemek ve usandırmamak şartıyla çok genel bir davet, tebliğ, uyarma, aydınlatma, bilgilendirme seferberliği başlatılmalıdır.
Bunun birinci şartı, parasız, menfaatsiz, sadece Allah için yapılması olacaktır.
Bu hizmeti yapacak olanlar bir yemek bile kabul etmeyecekler ve yemeyeceklerdir. (Maddi kıymeti olmadığı için bir bardak çay içebilirler...)
Bu hizmetler Kur'ana, Sünnete ve icma-i ümmete uygun
Ehl-i Sünnet dairesi içinde yapılacaktır.
Bu hizmet hiçbir cemaate, tarikata, hizbe, fırkaya alet edilmeyecektir. Bütün Ehl-i Sünnet çeşitliliği bu hizmette el birliğiyle, kardeşçe çalışacaktır.
Bu hizmeti alet ederek para toplayanlar, menfaat devşirenler tart edilecek, uzaklaştırılacak, kovulacaktır.
Bu hizmetin en büyük ödülü Allah'ın yüce rızasını, Resulullah Efendimizin (Allah'ın izniyle) şefaatini kazanmaktır. Bundan daha büyük bir ödül olamaz.
Hadis-i şerif meâli:
"Allah'ın, bir kulunu senin vasıtanla hidayete erdirmesi, senin için üzerine güneşin doğduğu ve battığı her şeye sahip olmaktan daha hayırlıdır."
Yok mu böyle bir hayra vesile olmak isteyen âlim ve arif kişiler!..