Amerika ‘ah’a çarptı!
Uzun yıllardan beri, ekonomik ve siyasî anlamda dünyaya nizamat veren Amerika ciddî bir ekonomik kriz içinde. Şimdiye kadar “Siyasette bir gün uzundur” denilirdi, ama görüldü ki ‘bir gün’ sadece siyasette değil, yeri ve zamanı geldiğinde ‘ekonomi’de de uzundur. Nitekim, bir ekonomi derecelendirme kuruluşu olan S&P’un yaptığı bir açıklama başta ABD olmak üzere bütün dünyayı vurdu, sarstı, yaraladı.
Sarsıntı sonrası dünya borsaları toplamda 4 trilyon dolar değer kaybederken, bu rakam İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) için 30 milyar TL’ye yaklaşmış. Yani, borsalarda kazanmak isteyen ‘oyun’cular, ciddî para kaybetmiş. Bu rakamları ‘zarar’ hanesine yazmak kolay, ama neticelerini hazmetmek kolay mı?
Tabiî ki sarsıntının nerede duracağını tahmin etmek de zor. Ünlü spekülatör Jim Rogers, ABD’nin borcunu ödeyebilmesinin muhtemel olmadığını söylemiş. Rogers, “ABD’nin borcunu ödemesi bana fizikî, insanî olarak imkânsız geliyor. Borcu çevirebilirler ve saçmalığı oynamaya devam edebilirler, ancak ABD aslında iflâsta” demiş. (Sabah, 9 Ağustos 2011)
Dikkat edelim, ‘iflâsta’ olduğu ifade edilen ülke Sudan, Somali ya da Eritre değil! Düne kadar sarsılmaz, devrilmez, iflâs etmesi değil akla; hayale bile gelmez olan Amerika!
Elbette seviniyor değiliz, ama bütün yöneticilerin düşünmesi gereken bir nokta var: Amerika bu hale nasıl düştü?
Başka sebepler de vardır, ama en büyük sebep ‘demokrasi ihraç etme’ iddiasıyla çıktığı yolda bütün dünyaya zulmetmesidir. Bunun en çarpıcı misalleri, Afganistan ve Irak’ta yaşananlardır. Nitekim, Irak ve Afganistan savaşlarının ABD ekonomisine çok pahalıya mal olduğu ve Amerika Hazinesinin bu iki savaşın maliyetini karşılayamadığı ifade ediliyor. (Bkz.: Süleyman Yaşar’ın yazısı, Sabah, 9 Ağustos 2011)
Elbette bu tesbit, hadisenin maddî yönünü ortaya koyuyor. Bir de para ile ölçülemeyen yön var ki, kanaatimizce Amerika’yı batıran, iflâsa sürükleyen asıl sebep odur. Amerika, uzun yıllardan beri mazlûmların ‘ah’ını aldı. Haddizatında, tarih şahittir ki bu ‘ah’lar ABD’nin kuruluşu sırasında ‘yerli’ halklardan da alınmıştı. Sonrasında da “Ben zenginim, ben dünyanın jandarmasıyım, ben ne istersem onu yaparım” düşüncesi ve bu düşünceye uygun ‘yanlış’ davranışlar dünya devini uçuruma sürükledi.
Gerek Irak ve gerekse Afganistan’da yapılanlar sırasında da bütün dünya Amerika’ya itiraz etti. Afganistan ve Irak başta olmak üzere dünya ‘insan’lığı her fırsatta ABD’ye ‘ah’ gönderdi. Ne yazık ki Amerika, bu ‘ah’ları ve ‘vah’ları duymadı, dinlemedi ve kulak tıkadı. Oysa “Alma mazlûmun ‘ah’ını, çıkar aheste aheste” diye; hadiselerin tasdik ettiği bir atasözü var. Ayrıca, “Mazlûmun ‘ah’ı, yıkar padişahı” da yine tasdik edilen bir sözdür. Mazlûmların ‘ah’larını alan Amerika, gelip iflâs duvarına dayanmıştır.
Çok değil, bir yıl önce “Amerika bu gidişle ‘ah’a çarpacak” diyenlere kimse kulak vermiyordu. İşte sosyal hadiseler böyledir. Biriken ‘ah’ların ne zaman ve nerede hangi ‘zalim’i yıkacağı belli olmaz. Amerika’nın yaşadığı kriz de aslında böyle bir krizdir. Maddî anlamda bu krize çare bulunsa bile, yanlışlardan ve zulümlerden vazgeçemezse gelip dayanacağı yer yine yıkımdır, krizdir.
Fert ve devlet olarak ‘ah’ almamaya çalışalım, vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.