Ali Ferşadoğlu

Ali Ferşadoğlu

Direk ve anahtar

Direk ve anahtar

İnsan hadsiz nimetlerle donatıldığına, sayısız ikramlara mazhar olduğuna, şuuruna varamayacağı ihsanlara gark edildiğine göre, elbette ibâdetini yapmalı, tefekkür etmeli, duâ etmeli, okumalı, şükretmeli, ilim tahsil etmeli değil mi?
Her iyilik, her ni’met teşekkür ister.

En büyük, en kapsamlı teşekkür ise, namazdır.
Namaz kulun mi'racıdır.
Namaz dinin direğidir. (Dinin direğini yıkan, dine hizmet ettiğini nasıl iddia edebilir?)
Mi'rac ulvî, direk sağlam gerek. Onu bir angarya gibi görmemeli, alelacele değil, kulluğun ve şükrün en geniş anlamıyla ihyâ etmeli.
Tabiî ki, arkasındaki tesbihatı yapmak teşekkürün ve şükrün ciddiyetini gösterir.
“Ey insan-ı müştekî [şikâyetçi insan]! Sen mâdum [yoklukta] kalmadın, vücut nimetini giydin, hayatı tattın, câmid [donmuş/cansız] kalmadın, hayvan olmadın, İslâmiyet nimetini buldun, dalâlette kalmadın, sıhhat ve selâmet nimetini gördün, ve hâkezâ... Ey nankör! Daha sen nerede hak kazanıyorsun ki, Cenâb-ı Hakk'ın sana verdiği mahz-ı nimet [tamamen nimet] olan vücut mertebelerine mukabil şükretmeyerek, imkânat [olabilirlilik] ve ademiyat [yokluk] nevinde ve senin eline geçmediği ve sen lâyık olmadığın yüksek nimetlerin sana verilmediğinden, bâtıl bir hırsla Cenâb-ı Haktan şekvâ ediyorsun ve küfrân-ı nimet [nimetleri inkâr] ediyorsun?” 1
***
Oruç ise, şükrün anahtarıdır. Oruç, İslâm şeairlerinin (alâmet, gösterge, bayrak, sembol, hüküm, işaretlerinin) en büyüklerindendir.
Bu zamandaki kısa yoldan kurtuluşun virdi (zikri, duâsı), Sünnete uymak; farzları işlemek, büyük günahları terk etmektir. Ve bilhassa, namazı tâdil-i erkân ile (kaidelerine uyarak) kılmak, namazın arkasındaki tesbihâtı yapmaktır. 2
Midemize olduğu gibi, diğer uzuvlarımıza da oruç tutturmalıyız.
“Madem Ramazan o bayramdır. Elbette bir derece süflî ve hayvanî meşagilden insanları çekmek için, oruca emredilecek. Ve o orucun ekmeli ise, mide gibi bütün duyguları, gözü, kulağı, kalbî, hayalî, fikrî gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktır. Yani, muharremattan, mâlâyâniyattan çekmek ve herbirisine mahsus ubudiyete sevk etmektir. Meselâ, dilini yalandan, gıybetten ve galiz tabirlerden ayırmakla ona oruç tutturmak; ve o lisanı, tilâvet-i Kur’ân ve zikir ve tesbih ve salâvat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek; meselâ gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur’ân dinlemeye sarf etmek gibi, sair cihazata da bir nevi oruç tutturmaktır.” 3

Dipnotlar:
1- Bediüzzaman, Mektûbât, s. 276-277.
2- Bediüzzaman, Sözler, s. 438.
3- Bediüzzaman, Mektubat, s. 391.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Ferşadoğlu Arşivi