Cemal Nar

Cemal Nar

Diyanet İşleri Başkanlığının Konumu 2

Diyanet İşleri Başkanlığının Konumu 2

Bir önceki yazımızda Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez’in, ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu Başkanı Leonard A. Leo ve beraberindeki heyeti makamında kabul ettiğinde onların sorularına verdiği cevapları söz konusu etmiş ve “şimdi Başkan’ın sorunlu bulduğumuz bu görüşlerini biraz irdeleyelim mi?” demiştik.

Hemen başlayalım isterseniz:

1-''Diyanet İşleri Başkanlığının hem dini kontrol altında tutmaya çalıştığı hem de laiklik baskısı altında olduğu'' iddialarına ve “Laik bir ülkede Diyanet İşleri Başkanlığının bir kamu kuruluşu olmasını hangi laiklik anlayışıyla açıklayabiliyorsunuz?'' sorusuna, bence doğru cevap şu olmalıydı: “Evet, böyle sıkıntılı bir durum veya görünüm var. Ama devlet yeni anayasa ve reformlarla bunu aşmaya çalışıyor.”

Aynen şöyle dediği gibi mesela: “Türkiye'nin ve Diyanet İşleri Başkanlığının, son zamanlarda din ve ifade özgürlüğü konusundan büyük mesafeler kat etmesinin önemli bir durum olduğunu vurgulayan Görmez…”

Bu sözün manası açık: “Geçmişte çok yanlışlar vardı, son zamanlarda telafisi için büyük mesafeler alındı, ama henüz bitmedi.”

Adam da bunu söylüyor işte, niye yalanlıyoruz ki?

2- Başkan, “Diyanet'in, özgür ve sivil olduğunu” vurguluyor. Hangi özgürlük? Sen daha kendi okulunu bile açamıyor, kendi personelini bile yetiştiremiyorsun. Bütün personelin denetim altında, her konuştukları kaydediliyor. Çocuklara kutsal kitabımız Kur’an okutman bile yasak. Bu nasıl bir özgürlük?

Sivilliğin alameti neymiş? “Türkiye'de 85 bin cami bulunması ve tüm camilerin halk tarafından yapılması”.

İyi de, bu camileri niçin halk yaptırıyor?

Devlet yaptırmadığı için. Bu kadar basit.

Peki, halk camileri yaptırıyor ama görevlisine ve çalışmasına bir dahli oluyor mu?

Hayır! Halk yaptırıyor ve devlete teslim ediyor. Artık “Allah’ın evi” bundan sonra “devletin malı”, bir başka deyişle “kamusal alan” oluyor. Kamudan başkası karışamaz artık. Bu nasıl sivillik?

3- Başkan Görmez, “Dini bilginin üretilmesi ve hizmete dönüşmesi sürecinde Diyanet'in kimseden talimat almasının mümkün olmadığını ifade ediyor.”

Mesela hac ibadeti dinin hizmete dönüşmesi şekillerinden birisidir. Kim karışıyor buna? Devlet. Mesela kara yolu ile hacca gitmek hala yasak. Kim koydu bu yasağı? Devlet. Diyanetin buna bir karşı duruşu var mı? Olabilir mi? Ne mümkün!

Türk hava kurumu zekât toplar. Caiz mi? Değilse, bunun için ne yapmıştır Diyanet bu zamana kadar?

Diyanet personelini kim atar? Devlet. Ölçüsü ne? Devletin ilgili okullarından diploma alması. Sivil okullardan diploma alanı, “işinin ehlidir” diye Diyanet atayabilir mi? Asla!

Örnekleri çoğaltabiliriz, ama gerekmez. Peki, nerde kaldı özgürlük ve sivillik?

ABD’li adamlar derdimizi dile getirerek bize iyilik ediyor, biz ise yanlış yapan devleti korumak için “devlet terbiyesi” adıyla adamları tersliyoruz. Bunun kime ne yararı var?

4- Gelelim şu “Laik bir ülkede Diyanet İşleri Başkanlığının bir kamu kuruluşu olmasını hangi laiklik anlayışıyla açıklayabiliyorsunuz?'' sorusuna.

İşte bu çok önemlidir. Buna Sevgili Başkan bulunduğu makamın nezaketi sebebiyle cevap veremez. Bizim sırtımızda yumurta kefesi yok. Öyleyse onun yerine biz cevap verelim.

Ama yazı çok uzadı, geleceğe bırakalım mı?





Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi