27 Mayıs bayramınız kutlu olsun!

27 Mayıs bayramınız kutlu olsun!

27 Mayıs 1960, demokrasiye darbe vurulan tarihtir; milli iradeye yönelik bürokratik başkaldırının başlangıcı... Demokrasimiz hâlâ bu darbeyi atlatabilmiş değil. Sivil siyasetin içini kemirmeye devam ediyor. Ne Demokratlar unutabiliyor başbakanlarının katledilmesini ne de idamlara sevinenler izin veriyorlar unutmaya. Tehditler savuruyorlar krizler çıkarıp. Seçilmiş başbakanlar da 'idamlık gömlek'leriyle geldiklerini haykırıyorlar. Yani kimse unutmadı 27 Mayıs'ı... Demokratlar için travma, darbeciler için nadir bir zafer anı...

Siyasal sistem üzerinde de bütün ağırlığıyla duruyor 27 Mayıs'ın mirası, seçimlerde askerî rejimlere net siyasal mesajlar veren milli irade beyanlarına rağmen. Nasıl kurtulabilirdik ki? Demokrasinin içini boşaltanlar, milli irade üzerinde vesayet kuranlar baştacı edildi darbeden hemen sonra. Darbecilerden cumhurbaşkanları seçtiler, kontenjan senatörleri atadılar. Bu darbenin ardındadır ki her cumhurbaşkanlığı seçimi bir krize dönüştü, meşhur ifadeyle askerî okullara giren her öğrenci mesleğinin en yüksek kariyeri olarak genelkurmay başkanlığını değil cumhurbaşkanlığını gördü. 1961 Anayasası'yla milli iradenin üzerine bürokrasiyi 'kuma' olarak getirdiler. Egemenlik artık salt milletin ve Meclis'in değil 'yetkili devlet organlarının'dı, yani atanmış bürokratların. Milletin egemenliğine ortak koşan bu anayasayı 'en özgürlükçü anayasa' olarak sundular. üstelik bu yalana sağın liderleri de sahip çıktı. '1961 Anayasası bize bol gelmişti' Süleyman Demirel'in ifadesiyle. 12 Mart rejimiyle iş tutup daha da 'daralttılar' özgürlükleri.

'Fazla özgürlükçü' olan 27 Mayıs anayasasıyla devletin başına MGK'yı getirdiler. Milletin temsilcileri ile 'devletin bürokratlarını' eşitleyip vesayet demokrasisini iyice kurumsallaştırdılar. 1960 darbesi bu ülkeye TSK İç Hizmet Kanunu'nu da hediye etti. Darbe yapanlar, darbe yapacaklara kılıf hazırladı bu yasanın 35. maddesiyle... Cumhuriyeti 'korumak ve kollamak' gibi lastikli bir ifadeyle demokrasinin ve sivil siyasetin tepesine Demokles'in kılıcını astılar. Keyifleri estiği zaman bu kılıcı alıp vurdular demokrasinin başını. Siyaset kurumu da seyretti... Bırakın 1961 Anayasası'nı, onun 1982 versiyonunu bile tümüyle değiştirmeye kalkışan 'reformist' ve demokrat hükümet, TSK İç Hizmet Yasası'nın en azından 35. maddesini değiştirmek gerektiğine ilişkin bir öneri getirdi mi? Biliyorum, böyle bir değişikliği CHP ve MHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini ve mahkemenin de TSK 35'i tümüyle kaldırmayı veya değiştirmeyi Anayasa'nın 'değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez' hükümleriyle ilişkilendirip iptal edeceğini. Her gün darbe sözünün edildiği, 'ordu göreve' pankartlarının açıldığı bir ülkede darbenin hukuksal zemini olarak 1960 darbecilerinin kurduğu bir düzenek tartışılmaz mı en azından? Peki, 1960 darbesine kadar Milli Savunma Bakanlığı'na bağlı olan Genelkurmay Başkanlığı'nın yeniden eski hiyerarşiye dönmesi söz konusu mu? 'Teklif dahi edilemez' sözlerini duyar gibiyim. Neden, biliyor musunuz? çünkü, bu ülke gerçekte 27 Mayıs darbesinden hiç kurtulamadı, 27 Mayıs'ın kurduğu vesayet demokrasisinden hiç çıkamadı.

Geri dönersek... Menderes'in mirasını yiyenler Menderes'in idamından daha bir ay sonra darbeci komutanların önüne oturup Gürsel'in cumhurbaşkanlığını, Demokratların affedilmeyeceğini, Yassıada kararlarının eleştirilmeyeceğini kabul etmeselerdi sivil siyasete üç-beş yıl gecikmeli geçerdik ama geçtiğimiz şey demokrasi olurdu, milli egemenliğin üstünlüğü olurdu. 'Meclis'i açmazlar, seçimleri geçersiz sayarlar' tehdidine boyun eğerek demokrasinin içini boşalttılar. Miraszedeler 'sizin demokrasiniz böyleyse biz yokuz' diyebilselerdi, cuntacıları CHP ile baş başa bıraksalardı, kaç yıl daha gidebilirdi ki ordu gözetimli CHP iktidarı... Ama öyle yapmadılar; 'paşa paşa' imzaladıkaları protokol aslında vesayet demokrasisinin 'vesikası'ydı.

Pragmatist sağ siyasetçiler 1960'larda demokrasiyi kevgire çevirdiler. Merkez sağ, Demokrat Parti'ye ve Menderes'e yapılanı 'sineye çekmeseydi' bürokratik vesayet milli iradeyi çökertemezdi. 'Bildirici' yargıçların 27 Mayıs 'coşku'suna 'diğerleri' de katılmalı...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi