Yargı reformu gerginlik politikalarına kurban edilmemeli
Artık herkes iyi biliyor ki Türkiye'de siyasetin en belirgin niteliği gerginliklerle sürdürülüyor olmasıdır. Bundan dolayıdır ki ülkemizde siyasetin bir gerginlik politikası olduğu herkesin ittifak ettiği bir olgudur.
Gerginlik politikasını besleyen temel argümanları bulmak hiçbir zaman imkansız olmamıştır. çünkü arandığında gerginlik konusu olabilecek pek çok sorun, konu ve unsurun bulunması hiç de zor değildir. Hatta siyasetin toplumsal tabanında gerginlik konusu olabilecek bir husus yoksa onun bir biçimde yapay olarak tasarlanıp üretilmesi de pekala mümkündür. Bu bakımdan siyaset üzerinde çeşitli hesap kitapları olan kesimlerin sürekli olarak bir gerginlik tasarımı çabası içinde olmaları fazla şaşırtıcı olmamalıdır.
Gerginlik politikası temelinde birbiri ardına olup bitenlerin hep kendi dinamizmi ve doğal gelişimi içerisinde ortaya çıktığını söylemenin ne kadar zor olduğunu sorunlara biraz daha bütüncül ve makro açıdan bakabilen herkes rahatlıkla görecektir. 2003-2004 darbe çabalarının başlattığı sarsıntı ve dalganın sebep olduklarını doğal toplumsal gelişmeler şeklinde değerlendirilmesi nasıl mümkün değilse ve bütün olup bitenler bir zihnin, ekibin ve çabanın ürünü ise, büyük ihtimalle, 2007'nin başından bu yana yaşadıklarımızın da bir tasarımın ve zihinsel çabanın sonucu olduğunu düşünmemiz gerekiyor.
En son yaşadığımız Yargıtay Başkanlar Kurulu tarafından adeta bir muhtıra üslubunda kaleme alınıp yayımlanan bildirinin bir tasarımın ürünü olmadığını söylemek elbette mümkün değildir. Böyle bir bildirinin çok somut amaçları, hedefleri ve stratejileri olduğu açıktır. Bu bildirinin siyasette ve toplum katmanları arasında yaratacağı tartışma ve gerginlikler tahmin edilmeden, düşünülmeden ve gözden kaçırılarak yayınlandığını söylemek mümkün değildir. Bu durumda bu ve benzeri bildirilerin yol açacakları gelişmelerin bir gerginlik politikasına hizmet edecekleri herkesçe malum bir husus olmalıdır. Dolayısıyla bunun farkında olanların gerginlik politikasına yönelik olarak adımlar attıkları ve bunun hedeflendiğini söylemek mümkün.
Bu çerçevede merak ettiğim çok basit bir konu var; o da şudur: Söz konusu bildirinin ana sebebini oluşturan veya üzerine oturtulan ana temel Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanıp Avrupa Birliği yetkililerine verilen YARGI REFORMU STRATEJİSİ TASLAĞI (2008) metni bu bildiriye imza koyanların yüzde kaçı tarafından baştan sona dikkatli bir gözle okunmuş, irdelenmiş ve değerlendirilmiştir?
Sorumu yadırgamanız mümkün, ancak kişisel kanaatim bu metnin hak ettiği ciddiyette irdelenmediği şeklindedir. Adından da belli olduğu gibi bu bir “taslak”tır ve tarafların tartışmasına açılmıştır. Nihai metin olmadığından dolayı gelecek eleştiriler, katkılar ve değerlendirmelere göre ileride son şeklini alacak ve YARGI REFORMU STRATEJİSİ haline gelecektir. Bildiriye imza koyanların metnin kendilerine danışılmadan, görüşleri alınmadan hazırlandığı ve kendilerinden önce Avrupa Birliği yetkililerine verildiği şeklindeki eleştirileri dikkate alınması gereken bir eleştiri olmakla beraber ülkenin siyasi sorumluluğu taşıyan otoritenin sorun olarak algılanan ve seçmenlerce çözümlenmesi istenen bir alanda reforma yönelik bir çalışma içerisine girmeleri ve bu çerçevede taslak veya nihai metin hazırlamalarından daha doğal ne olabilir?
Yargı alanına ilişkin sorunların ayyuka çıktığını herkes görüyor. Adalet mülkün temelidir, ancak mülkün temeli olacak adaletin temininde asla gözden ırak tutulmaması gereken ciddi sorunların olduğu açık. Dünyanın her toplumunda yargı camiası genellikle tutucu ve statüko yanlısıdır, ancak bu derece büyük dinamizmin olduğu ülkemizde yargının toplumda hiçbir şey olmamış gibi davranması ve devam etmesi mümkün değildir. Yargıya ilişkin memnuniyet derecesinin yüksek olmadığı açıktır. Dolayısıyla iktidarlardan yargıya yönelik ciddi bir reforma çabasının olması beklenmektedir. Kanaatimce hassas bir ekibin kılı kırk yararcasına hazırlamış olduğu intibaını veren YARGI REFORMU STRATEJİSİ TASLAĞI, her türlü kısır ve verimsiz tartışmalardan azade olarak sorunun taraflarınca büyük bir dikkatle ele alınıp incelenmeli, gerekli eleştiri ve katkılar yapılmalı ve son şekli verilmelidir. Türkiye yargısının içinde bulunduğu sorunlardan çıkabilmenin önemli bir yolu olarak görülmekte olan bu metnin, basit gerginlik politikalarına kurban edilmemesi ve Türkiye'nin bir kez daha kaybetmemesi gerekiyor. Lütfen ilgili taraflar önce bu metni büyük bir dikkat ve özenle okuyup değerlendirelim.