Ramazan'da Fitneciler
Ramazan denince ne gelir Müslümanın hatırına?.. Oruç gelir, namaz gelir, ezan iftar sahur teravih gelir. Nefsini açlık ve susuzlukla terbiye... Dua niyaz... Günahlardan tövbe... Fakirlere ve miskinlere (hiçbir şeyi olmayan) yardım gelir... Zekat, fıtır sadakası, hayır hasenat gelir... İlim irfan, vaaz nasihat gelir... Zikrullah gelir... İhlas gelir... Öteki dünya gelir, hesap kitap gelir...
Ülkemizdeki milyonlarca Müslüman böyle ulvî düşünce ve hatıralarla oruç tutuyor. Ramazanları mübarek olsun, Allah ibadetlerini kabul buyursun... Amin âmin âmin...
Maalesef bazıları bunları pek düşünmüyor veya ikinci plana atıyor ve Ramazan denince birtakım dünyevî etkinliklere, şenliklere yöneliyor. Camide yatsı ve teravih kılınırken onlar vur patlasın çal oynasın gel keyfim gel oh kekâh Ramazan şenlikleri yapıyor.
Bazıları Ramazan denince açlığı, tevazuu, alçak gönüllüğü hatırlamıyor, lüks ve israflı iftar ziyafetleri tertipliyor. Lüks ve israf insanı (o farkına varmasa da) gurura, kibre götürür. Gurur ve kibre kapılan Mevlâ'sını değil, belâsını bulur.
Ramazan barış, kardeşlik, vifak ve ittifak ayıdır.
Ramazan insanlık, insaf, ahlak, fazilet, hikmet ayıdır.
Bazıları Ramazan'da bir sürü fitne ve fesat çıkartıyor.
Bu bazılarının bir kısmı bozuk Müslümandır, bir kısmı ise dinden çıkmışlardır.
İslam'da teravih namazı yokmuş... Peygamber teravih namazını yasaklamışmış... Buyurun size iki fitne.
Açın muteber ve güvenilir fıkıh ve ilmihal kitaplarını, onların hepsinde teravih namazı diye bölüm bulursunuz.
Dinde olmayan bir kurum ve değer din kitabında anlatılır mı? Var ki anlatılıyor.
Yoktur diyenler fitnecidir.
Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona) Ashabına Ramazan'da teravih (gece) namazı kıldırmış, sonra farz olur da ümmetim kaldıramaz diyerek yalnız kılmış.
Peygamberimizin vefatından sonra, din tamamlandığı, artık farz olma ihtimali kalmadığı için Hz. Ömer cemaatle kıldırmış.
Hem Peygamber ne demiş:
"Benim ve Râşid Halifelerimin sünnetine uyunuz."
İşte biz teravih kılarak hem Efendimizin, hem de Râşid halifelerinin sünnetine uyuyoruz.
Şu nev-zuhur reformcu ilahiyatçılar mı İslam'ı daha iyi biliyor, anlıyor, uyguluyor, yoksa Hazret-i Ömer Fâruk mu?
Başka Ramazan fitneleri de var:
Toplumu gerecek, Müslümanları töhmet altında bırakacak, sosyal barışı yıkacak asparagas haberler...
Sözde otobüse binen kısa şortlu, seksî kız rahatsız edilmiş. Müslümanlar tahammülsüzmüş.
Yalan yalan yalan...
Hepsi uydurma, hepsi düzmece, hepsi yalan dolan.
Maksat fitne fesat çıkartmak.
Gencecik bir kızın toplu taşıma vasıtasına kısacık şortla girip ayaklarını uzatıp teşhircilik yapması ayıptır. Hiç kimsenin vatandaşların cinsel duygularını tahrik etmeye hakkı yoktur.
Müstehcen kıyafetler, seksî provokasyonlar bir tür şiddet hareketidir.
Müslüman halkın, yasal sınırlar içinde bunları protesto etmesi gerekir ama halk uyuşturulduğu, pısırık hale getirildiği için bunu bile yapamıyor.
Asıl provokasyoncular mübarek Ramazan'da böyle asparagas haberler yayınlayan Selanik medyacıları ve benzetilmişlerdir.
Otobüste genç delikanlılar var, onlar kısa şortlu, çıplak bacaklı bir kızın müstehcen, aşırı seksî, kışkırtıcı kıyafetinden elbette rahatsız olurlar.
İffet ve hayâ denilen ahlakî bir değer vardır... İffetsizler ve hayâsızlar yoktur deseler de vardır...
Ramazan'da teolojik fitneler çıkartan,
Müstehcen ve provokatif kıyafetler sergileyen,
Teşhircilik yapan,
Çoğunluğun din ve mukaddesatına saldıran,
Sosyal barışı dinamitleyen kötü ve aykırı niyetli sahte ilahiyatçıları, kötü medyacıları protesto ediyor ve Allah'a havale ediyorum.
Müslümanları da yasal sınırlar içinde tepki vermeye çağırıyorum.
Müslümanların tepkisizliği de çok büyük bir fitnedir.
*(İkinci yazı)
Uzun Tutukluluk Müddeti
Birtakım gazetecilerin, subayların, yazarların iki sene, üç sene tutuklu olarak cezaevinde bekletilmeleri doğru mudur?
Elbette doğru değildir.
Peki niçin böyle oluyor?
Bizim hukuk ve yargı sistemimiz böyledir de ondan.
Bunların hukuku, yargıyı, siyaseti aşan gaybî boyutları vardır.
CHP oligarşisi, Selanikliler, Kemalistler, darbeciler yıllar boyu Sünnî Müslümanları ezdiler, onlara kan kusturdular.
Uyduruk Yüce Divanların zalimâne ve celladâne kararlarıyla halkın göz bebeği bir başbakanı ve iki bakanını astılar.
Elde bin kesinleşmiş mahkeme kararı olmasına rağmen suçsuz Nurcuları yine mahkemeye verdiler, yine tutukladılar.
CHP oligarşisi, Kemalistler, egemen azınlıklar, Selanikîler âdil yargı prensiplerine riayet etmediler.
Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini ayaklar altına aldılar.
Korkunç işkenceler yaptılar.
Şiddet içermeyen en mâsum dini inançları, fikirleri, görüşleri, uygulamaları suç saydılar ve cezalandırdılar.
Tutukluluk kurumunu ceza kurumuna döndüren onlardır.
Sonra rüzgar tersinden esti onlar için.
Men Dakka dukka oldu.
Etme bulma dünyası.
Çalma kapıyı çalarlar kapını.
Sen Adnan Menderes'i asar mısın, asanları alkışlar mısın?
CHP zamanında, darbeler devrinde böyle konforlu cezaevleri de yoktu.
Ben Gerede cezaevinde iken ziyaret gününde İstanbul'dan saatlerce otobüs yolculuğu yaparak gelen yakın dostlarıma görüşme izni vermemişlerdi de zavallılar ağlaya ağlaya geri dönmüşlerdi.
Sağmalcılar cezaevinden başka bir cezaevine nakl edilirken bileklerimi bir zincirle sıkıca bağlamışlar, zincire bir kilit takmışlar, mahkum arabasındaki tahta sıralarda oturan 25 mahkuma müşterek sevk zinciriyle bağlamışlardı. Ne bir yudum su, ne bir lokma ekmek, ne ilaç, ne de tuvalet ihtiyacını görmek.
Bendeniz nisbeten ucuz atlatmıştım yine. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun çektiklerini bir nebze anlatsam üzüntüden kahrolursunuz.
Hayır beni yanlış anlamayınız. Tutukluluk müddeti uzasın da uzasına taraftar değilim.
Sadece men dakka dukkaya dikkat çekmek istedim.
Dün mâsum, suçsuz Müslümanlara... Bugün darbe zanlısı Kemalistlere...
Müslümanlara attıkları bumeranglar döndü dolaştı kendi başlarına çarptı.
Alma mazlumun âhını çıkar aheste aheste.