Neyin habercisi?
11 Eylül 2001 komplosu… 2008’de dünyayı saran ekonomik kriz… Norveç canavarı Anders Behring Breivik’in 22 Temmuz 2011 tarihinde gerçekleştirdiği ve dünyayı dehşete veren katliâm… 2011 Ağustos’unun ikinci haftasında başlayan Londra’daki yağma ve yangın olayları… Ve şimdi tekrarlanmaya hazırlanan global kiriz neyin habercisi?
Avrupa’nın medeniyeti fazilet ve hüda üstüne tesis edilmediğinden, belki heves ve hevâ, rekabet ve tahakküm üzerine bina edildiğinden, şimdiye kadar medeniyetin seyyiatı hasenatına galebe edip ihtilâlci komitelerle kurtlaşmış bir ağaç hükmüne girdiğini1 ve pek yakın bir zamanda çökeceğini ve yerini İslâm medeniyetine bırakacağını göstermiyor mu? Şimdi uzmanların dilinden delillerini serdedelim:
“11 Eylül’le birlikte ABD’nin kimyasının bozulduğuna, gözü dönmüş boğa gibi sağa sola saldırdığına, moral önderliğini de, ekonomik gücünü de çarçur edip geri dönülmez bir çöküş trendine girdiğine, 2011 sonrasındaki savaşlarının maliyetinin 5 trilyon doları bulduğuna ve borç batağına saplandığına” dikkat çeker Sedat Laçiner.2
ABD’li bir araştırmacı, geçtiğimiz yıllarda şu tesbiti yapmıştı:
“Çöküşten söz edilecekse, bu ABD’nin ekonomik performansında, ya da uluslararası statüsünde değil, kendi ulusal değerlerinde, yaklaşımlarında, kaynaklarını tahsisinde ve kültüründe… Çöküş sendromumuzun kökleri de burada yatıyor. Giderek yaygınlaşan evsizlik, kötü beslenme ve alt sınıfların yabancılaşması, uyuşturucu kültürümüz, iflas etmiş infaz sistemimiz, bütün kentlerimizi egemenliği altına alan şiddet bu çöküşün en belirgin dışa vurumları. Problemler yalnızca altyapıda da değil. Nüfusumuzun yüzde 10’u, yani 20 milyon kişi okuma yazma bilmiyor. Gençlerimizin dörtte biri lise öğrenimini bile tamamlamış değil. Bütün bu tablo göz önüne alındığında bizim de Sovyetler ve Doğu Bloku ülkeleri gibi perestroika’ya ihtiyacımız var.”3
Korkutucu boyutlara ulaşan bu araştırmalar, intihar, hırsızlık, cinayet, gasp ve soygun, fuhuş ve serserilik Avrupa’yı kasıp kavuruyor. Kapitalizmin hâkim olduğu yerlerde insanlık iyilik, yardım, muhabbet, sevgi, diğergamlık gibi ulvî duygulara hasret!
Tam 100 sene öncesinden, komünizm sisteminin yıkılacağını ve Rusya’nın dahi dinsiz kalamayacağını, geri dönüp Hıristiyan da olamayacağını söyleyen Bediüzzaman Said Nursî, kapitalizmi de aynı akıbetin beklediğini haber vermiş: “Ey sefahet ve dalâlette bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış Avrupa! Deccal gibi bir tek gözü taşıyan kör dehan ile ruh-u beşere cehennemî bir haleti hediye ettin! Sonra anladın ki, bu öyle ilâçsız bir ilettir ki, insanı a’lay-i illiyyinden [en yüksek mertebeden] esfel-i sâfiline [aşağıların aşağısına] atar; hayvanatın en bedbaht derekesine indirir. Bu illete karşı bulduğun ilâç, muvakkaten ibtal-i his [duyguları iptal] hizmeti gören cazibedar oyuncakların ve uyuşturucu hevesat ve fantaziyelerindir. Senin bu ilâcın senin başını yesin ve yiyecek!”4 “Bil, ey ikinci Avrupa! Sen sağ elinle sakîm ve dalâletli bir felsefeyi, sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dâvâ edersin ki, ‘Beşerin saadeti bu ikisiyledir.’ Senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin ve yiyecek!”5
Dipnotlar: 1-Bediüzzaman, Hutbe-i Şamiye, s. 42-43.; 2-Star, 14.8.2011.; 3-Alfred Balk’ın, The Myth Of American Eclipse.; 4-Bediüzzaman, Lem’alar, 90-107.; 5-Bediüzzaman, Age, s. 119.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.