Prof. Dr. Şaban Şimşek

Prof. Dr. Şaban Şimşek

“Kürt Sorununda Çözüm Yakın.” Neden? (2)

“Kürt Sorununda Çözüm Yakın.” Neden? (2)

Altıncısı;
Kürt insanının geneli de diğer bütün insanlar gibi daha iyi yaşamak istiyor. Kendileri için, çocukları için iş, aş, barış, huzur, refah diliyor. Ve bunları mamur bir coğrafyada, yerleşik bir düzende, sükûnet içerisinde yaşarken elde etmek istiyor. Maceraya, sıra dışılığa, vurdukırdıya sıcak bakmıyor.
Özerklikten başlayarak varılacak bağımsız bir devletle(!), ki kanımca nihai hedefleri budur, İstanbul’dan, Bursa’dan, Ankara’dan, Antalya’dan, Mersin’den, Yalova’dan vs vazgeçmek istemiyor. Doğu’nun, Güneydoğu’nun kısır coğrafyasına mahkûm olmayı alternatif olarak görmüyor.
Yedincisi;
Kendilerinin de ortak olduğu Türkiye giderek güç kazanıyor; ekonomisiyle, dünya siyasetindeki yeriyle, özellikle Ortadoğu ve İslam coğrafyasında artan ağırlığıyla, demokrasi yolunda kat ettiği mesafeyle ve de (hakkını teslim etmek gerekiyor) herkesin büyüklüğünü kabul etmek durumunda olduğu lideriyle...
Bütün dünyanın (belli etmeseler de) gıpta ettiği, saygı duyduğu böyle bir ülkenin eşit-onurlu (bana göre anahtar kelimeler bunlardır ve yeni anayasada mutlaka yerini bulmalıdırlar) bir ferdi olmak yerine etrafı yoksulluklarla, imkânsızlıklarla, savaşlarla çevrili bir farazi devletin üyesi olmak hangi aklın kârı olabilir ki?
Sekizincisi;
Barışa her yaklaşıldığında ortaya çıkan o melun eylemler, bundan böyle inşallah olmayacak ya da çok daha az olacak. Çünkü artık TSK birtakım derin ilişkileri olan mensuplarından temizleniyor. Operasyonlar sivil denetime tabi tutuluyor ve komutanların sorumluluğu sorgulanıyor. Uçmayan Heronların, kayıtları silinen radarların, değerlendirilmeyen istihbaratların hesabı soruluyor.
Bundan sonra barışa doğru atılan adımların önü bu karanlık güçler tarafından kolay kesilemeyecek, şok eylemlerle siyasilerin barış sürecindeki iradesi zayıflatılamayacak, inisiyatif Asker’e veya bir başka güce devredilmek zorunda kalınmayacaktır. Buradaki en büyük güvence şüphesiz, Asker’in büyük ölçüde demokratik çizgiye çekilmiş olmasıdır.
Dokuzuncusu;
Bütün bu yaşananlara rağmen Türkler ve Kürtler birbirlerini seviyor ve birlikte yaşamaya devam ediyor. Mesela benim Kürt kökenli arkadaşlarıma karşı duyduğum sevgi, muhabbet ve güvende hiçbir azalma olmadı. Pek çok tanıdığımda da öyle. Dahası iş ortaklıkları bozulmadı, kız alıp vermeler devam ediyor, akrabalıklar daha da güçleniyor.
Şu an Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde ve dışında böyle on binlerce aile var. Nasıl ayrılacak bunlar? Ayrılmazlarsa, her gün kendi kanlarından yakınlarını yitirirken, karşı kandan (!) akrabalarıyla nasıl birlikte yaşayacaklar? Ayrılıkçılık mantığını kabul eden insanlar için mümkün olabilir mi bu hiç?..
O halde buna doğrudan ya da dolaylı olarak sebep olan PKK hareketini ve onun siyasal uzantılarını neden desteklesinler? Ne verecek bütün bu ayrılıklar onlara? Dinsel ve kültürel anlamda kendilerine dağdakilerden çok daha yakın duran Türk kardeşleriyle niçin ayrı düşsünler?
Onuncu ve sonuncusu;
Halktan yeterince taban bulamayan hareket, silahlı eylemlerine devam ettikçe kendi aydınını da kaybediyor. Ki bu silahlar sustuğunda konuşacak şeyleri kalmayacaklarına, uzun vadede fikirdaş bulamayacaklarına işaret ediyor. Dahası etnik olarak farklı gruplardan olan pek çok liberal, demokrat solcu aydın da desteğini yavaş yavaş çekiyor.
Şimdi bu düşüncelerimi destekleyen iki örnek vermek istiyorum.
1- Kemal Burkay... (Gazeteler)
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, 31 yıl aradan sonra Türkiye’ye dönen yazar ve siyasetçi Kemal Burkay ile Taksim Hill Otel’de bir araya geldi.
Burkay, “Yaşadığımız bunca acıdan sonra gerçekten yeni bir anlayışa ihtiyacımız var. Ben 1980’de ülkeyi terk ettim. Şimdi daha farklı bir ortam var. O zaman konuşamadığımız şeyleri şimdi çok özgürce konuşuyoruz. Uygarca bir diyalog ortamı var. Umarım ki bu anlayışı genelleştirebiliriz. Bütün ülkeye yayabiliriz. Bütün siyasi partilerin bu ortama destek vermesini istiyorum. Yani bu ülkeyi seviyorsak, halkımızı seviyorsak bir arada barış içerisinde, özgür koşullarda yaşamanın yöntemini bulmalıyız” dedi.
Burkay, silahları susturarak, diyaloga ve barış sürecine şans tanınması gerektiğini dile getirerek, “Ben silahta, şiddette ısrar etmenin ülkeye ve hiç kimseye bir iyilik olmadığı kanısındayım. Bunun yolunu bulmalıyız ve bunun için çaba göstermeliyiz. Ben ülkeme döndüm ve çok memnunum. Bundan sonraki çabalarım bu yönde olacak. Ne kadar katkı sunarım onu bilemem” diye konuştu.
2- Şivan Perwer, (09.03.2011 Taraf)
Türkiye’de militarist-darbeci kesimleri etkisizleştirmeye, Kürtlere, aydınlara, demokratlara kan kusturan Ergenekon gibi devletten beslenen yasadışı örgütlerden hukuk önünde hesap sormaya yönelik bazı olumlu adımlar atılıyor. Bu adımları destekliyorum. Hükümet kendisine karşı darbe yapmaya yeltenen askerleri daha çok yargı karşısına çıkarıyor.
Kürt halkı beni ihanetle suçlamıyor. PKK’ye yakın bazı çevrelerin yaptıkları bu ağır suçlama kendi ayıplarıdır.
Tekrar vurgulamalıyım ki devlet ve PKK ikilemi beni son derece rahatsız ediyor. Devletin ya da PKK’nin hesabı ne olursa olsun, irademi ipotek altına alıcı her yaklaşım beni incitir.
...O nedenle politik hesapların gölgesinden uzak, sanatımı özgürce icra edebileceğim koşullar oluştuğunda kuşkusuz döneceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Şaban Şimşek Arşivi