Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

Ayasofya’da sabah namazı Bağcılar’da fetih konferansı

Ayasofya’da sabah namazı Bağcılar’da fetih konferansı

17 Mayıs'ta; saat 18'de Mehmet Başar kardeşimle AGD'nin Şişli İlçesi Kadın Kolları tarafından tertiplenmiş: "Anneler Günü ve Fetih Ruhu" adlı konferansın hatibi olarak, Mecidiyeköy Kültür Merkezi'ne vardığımızda çoğunluğunu hanımefendi kızlarımız ve onların ebeveynlerinin doldurmuş bulunduğu salonla karşılaştık. Güzel hazırlanmış, şiir, gösteri ve bilhassa ortaokul çağındaki evlatlarımızın sergilediği anne sevgisi figürleri göz yaşarttı.
Sıra bize geldiğinde, Veysel Karani'nin (r.a) anne sevgisinin örnek alınması gerektiğini anlatan konuşmamız, peşinden de Sultan Fatih, Akşemseddin, büyük mühendis ve kale komutanı Saruca Paşa anlatımımız ve çok Macar Dökümcü Urban'ı anlatan konuşmamız büyük ilgi gördü. Şeref misafiri Taylan Beyefendi, derneğin bizim için hazırlattığı plâketi takdim ederken, pek bahtiyardım. Kadın Kolları gerek Saadet Partisi'nde, gerekse AGD'de faaliyet ve gayrette her çeşit takdirin üzerinde performans sahibidir. Bu gayretin boşa gitmeyeceğini ümit ediyorum.
Ayasofya'nın müze yapıldığı tarihten bu tarafa Sultan Fatih'in hakikat kıldığı ve fetih sonrasında olması gereken hale, yani cami olarak kullanılmasına dönük istekler ve gayretler sergilendiği, milli ve manevi meselelerle meşgul zevatın hatırındadır.
1980 öncesinde 1973 ile 1980 12 Eylül'üne kadar devam eden Milli Görüş'ün unutulmaz hizmet ve mücadelesi sonunda 2.MC hükümeti, Ayasofya Müzesi'nin bir bölümünde namaz kılınabilecek bir bölüm tahsis etme yolunda tasavvurları kamu oyuna duyurmuştu. çoğunluk, böyle localar benzeri bir tahsisin olamayacağını ileri sürmüş, bu teklife sıcak bakmamış, "Ayasofya açılsın, zincirler kırılsın.." sloganını seslendirmeye devam etmiştik.
Sanıyorum; itidal sahipleri bir müddet sonra bu tahsisi yeterli görmüş ve namaza icabet etmişlerdi. Daha sonraları da Mahmut Toptaş Hocaefendi'nin oraya imam olarak tayin olduğunu öğrenmiştik. Fakat; ya hep, ya hiç konusunda hassas olduğumuzdan mı; yoksa ülkede kritik hale gelmiş, öldürmeler, vurup kırmalar, dikkatleri bu meseleden uzaklaştırmış olmalı ki; Ayasofya meselesi; Mayıs fetih programlarının bitimiyle birlikte bırakılır olmuştu. Hele hele 12 Eylül darbe-i meclis ve hükümeti vukuu bulduğunda, kimse Ayasofya'yı aklına getirmez oldu.
Propaganda nasıl hızla koşarsa, hakikatin de o kadar yavaş yürüdüğü bir vakıadır. Ancak, bu yavaş yürüyen hakikat, bir gün gelir, propagandanın getirdiği ahvali yaşanır duruma getirir. Bu mesele de bu esasa oturmuş, ehl-i salât orada tahsis olunan mekânda namaza devam etmişler. Perşenbe akşam üstü, değerli yazarlarımızdan Handan özduygu Hanımefendi, geçtiğimiz Cuma sabahı Ayasofya'ya gelip gelemeyeceğimi sual ettiler. Ben de tamam dedim. Saadet Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı Yaşar Kangel kardeşimi aradım. Yaşarım; dedim, ben yarın sabah namazını Ayasofya'da kılmak istiyorum. Ancak buradan oraya erişme imkânım yok.. İstanbul'da belediye vasıtaları saat 6'dan sonra hayata geçiyor. Bu bakımdan akşamdan Rumeli yakasına geçmem gerekir. Ben nerede sabahlayacağım? Sorusunu tevcih ettiğimde alacağım cevabı biliyordum. Hocam dedi, siz hemen yola çıkın; Okmeydanı otobüs durağında inin, ben sizi gelip duraktan alacağım ve geceyi fakirâne de evvelâ Kurtlar Vadisi'ni seyrederiz, sonra biraz istirahat ederiz. 04.30'da evden çıkar, Ayasofya'ya gideriz. öyle yaptık. Saat 5'de sâbâh makamından gönüle hitab eden ezan sesleri hem Mâvi Câmi minarelerinden, hem de civar câmi minarelerinden âsumana yayılıyordu. Biz namazın kılınacağı bölüme geldiğimizde Handan hanımefendi kızımız, kıymetli eşleri ve aile dostları arabalarından yeni inmişlerdi. Biz ve onlar 6 kişi olduk ki; civar insanları da 1'er 2'şer gelenlerle takriben 15-16 kişiyi bulduk sanıyorum. Hocaefendi çok nefis kıraatı ile sabah namazının yüceliğini gönüllerimize o güzel sâdası ile adetâ nakşetti. Yaşar Kangel ile birlikte Eyüb Sultan'a geçtik. Orada bir kahvaltı için oturduk. Şişli Belediye Reisi Mustafa Sarıgül'ün dillere destan olan ahaliye yaklaşımına uzaktan şahit olduk. Eyüp Ensar lokantasında, sakallı, sakalsız, tesettürlü, tesettürsüz hatta biraz da dekolte hanımların bulunduğu insanlar, namaz kıldıkları Eyüb Câmii'nden gelip oturdukları masalarda kahvaltılarını yaptılar. Şişli muhtarlarının adına bir konuşma yapan muhtar, en küçük bir propaganda yapmadan katılımcılara teşekkür etti ve duadan sonra dağıldılar. Az sonra Sevgili Kangel hepimizin hesabını ödedi.
24 Mayıs Cumartesi ise, Eminönü AGD'nin tertiplediği Fetih programı tam vaktinde saat 18.00'de başladı. Yine hanımefendiler salonun dörtte üçünü kaplamışlardı. Pek güzel konuşmalar yapılarak ecdada olan bağlılık ve hayranlığımız bir defa daha kavileşti. Biz İstanbul Fethi'nin başlama noktasının Hz. Muhammed'e (s.a.v) ilk âyetin inmesiyle olduğunu ifade ettik. Müjde Peygamberi'nin Hendek Savaşı'nda ifade edildiğini, bu hadis-i şerifi İstiklâl Savaşımız esnasında, İstanbul'umuzun Beşiktaş semtinin MİM teşkilâtını Kur'an ve idare eden Alasonyalı Hacı Cemal (öğüt) merhumun, Eyüb Sultan Câmii'nin cemaati hanımefendilerinin, aralarında topladıkları para sayesinde neşrettiği "Eyyüb Sultan" adlı o muazzam eserinde, Bişr'ûl Ganevî (r.a) olduğunu, Ahmed İbni Hanbel'in Müsned adlı eserinden naklettiğini hazirûna anlattık. Sebebi de 1970'li yılların ortalarında hadisler üzerine birtakım gölgeler düşürmek isteyenlerin, bu hadis-i şerifi bilhassa dillerine dolamalarına iştirak etmediğimizi ve edilmemesi gerektiğini hatırlatmak gayesiyle.. Düşmanın silahının fevkîinde silahla silahlanmak hadis-i şerifini de hatırlatıp, 1969'dan sonra siyasi hayata dahil olan, Milli Görüş ve lideri Erbakan'ın, ülkemizde başlattıkları, ağırsa nayii, milli harb sanayi hamlelerinin bu hadisin gereği olduğunu hatırlattık. Şimdi ise bu gayretlerin 1983'den bu tarafa terkedilmekte olduğunu ifade eyledik. Geçtiğimiz yıllarda, insansız uçağı bir kurumumuz yapmakta iken, bu yapımın İsrail'e ihâle edilmesine akıl erdiremediğimizi söyledik.
Efendim; son olarak da, 25 Mayıs Pazar günü, Küçükçekmece AGD ve onun atom karınca gibi çalışkan reisi Hacı Hafız Nevzat Bakır kardeşimle dernek lokalindeydik. Hazirûna söze şu cümleyle başladım:
Değerli kardeşlerim! Pek kederliyiz. Milli Görüş dâvasının 20. asırdaki siyasi Müceddidi Muhterem Erbakan; 11 ay sürecek, ülkemizde ilk defa evinde hapis yatma günleri bu gece saat 24'den itibaren başlayacaktır. İnsanlar hangi tür suçlanmayla olursa olsun, cezaevlerine girdiklerinde, oradakiler tarafından ‘Allah Kurtarsın..’ temennisiyle karşılanırlar. Bu bakımdan biz de bu temennimizi Hoca'mıza yapalım dedim ve hep birlikte dile getirdik. Burada da, fethin ve fâtihin, dünya harp târihinin top inkılabının bizim ecdadımızda olduğunu, Sultan Fâtih'i ve Saruca Paşa'yı anlattık. Kocatepe şehitlerimizden, üsteğmen Necâti Gürkaya'nın, Kocatepe'yi terket emri veren sayın Erkaya'nın, ‘Oğlum yeleği şişir, öyle denize atla..’ uyarısına, talimatname denizde şişecek diyor ve atlıyor; ancak boynuna asılı telsiz cihazının ağırlığı, şehidimize yeleği şişirme şansını vermediğini görüyoruz. İşte; Aselsan'ın kuruluş sebeplerinden biri. 50 kg.'lık cihazın yaptığını, 5 kg.'lık cihaza yaptırma düşüncesinden kaynaklandığını ifade ettik.
Değerli okurlarım; SP Beyoğlu İlçe Merkezi'nde 2 Haziran akşamı divân toplantısında siyasi konuşma bölümünde, kapatılmış RP Mardin eski İl Başkanı, trilyonluk duruşma safahatıyla alakalı bir konuşma irad buyuracaktır. Teşriflerinizi istirham ederiz. Fiemanillah.
[email protected]


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi