Deprem Katilleri
Çürük binalar inşa eden, bu binalar depremde yıkılan yahut deprem falan olmadan durup durduğu yerde yıkılan müteahhitler katildir.
Böyle binalara oturma ruhsatı verenler katildir.
Deprem bölgesinde, kanunların ve nizamların izin vermemesine rağmen bin türlü alavere dalavere ile fazla kat çıkılmasına izin verenler katildir.
Depremde yıkılacak çürük binalara af çıkartanlar katildir.
Deprem beklenen bir bölgede, ilk depremde yıkılacak ve içindekilere mezar olacak binalarda oturulmasına izin veren, göz yumanlar katildir.
İlk şiddetli veya orta şiddetli depremde yıkılacak binalarda çoluk çocuğuyla umursamazca oturanlar intihara niyet etmişlerdir.
Fay hattının tam üzerine bina yapımına izin verenler canidir.
İstanbul'da on binlerce binanın zemin katlarındaki kolonlar kaldırılmış, geniş mekanlar açılmış; dükkanlar, lokantalar, pastaneler, iş yerleri yapılmıştır. Bunlar ilk şiddetli zelzelede çökebilir, çökecektir. Bunları yapanlar, bunlara izin verenler, bunlara göz yumanlar bir tür katildir, canidir.
12'nci yıldönümünü idrak ettiğimiz büyük 17 Ağustos zelzelesinde on binlerce bina yıkıldı, kimisi yassıkadayıf gibi çöktü, kimisi yana yattı, elli bin vatandaş öldü, büyük facialar oldu. (Gerçek ölü sayısı 50 bindir...) Bunca facianın, ölünün, yıkılan binanın suçlusu olarak Veli Göçer adında bir müteahhit tutuklandı, hapse mahkum edildi. Böylece adalet yerini buldu. Adalet adalet adalet!... Ah adalet!..
İstanbul büyük depremini bekliyor.
Marmara bölgesi büyük depremini bekliyor.
Deniz kumuyla yapılmış çürük binalar yıkılmayı bekliyor.
Kaçak katlı binalar yıkılmayı bekliyor.
Alt katlarındaki kolonlar kaldırılmış binalar yıkılmayı bekliyor.
Deprem kuşağında depreme dayanıklı olarak yapılmamış bilcümle binalar yıkılmayı bekliyor.
Bütün deprem uzmanları koro halinde büyük olacaaaak diye bağırıp duruyor.
Bilinçaltımızda küllenmiş deprem korkusu var ama aldırmıyoruz.
Japonya'da sık sık deprem oluyor, orada bütün tedbirler alınmıştır. Bardaklar bile depremde kırılmayacak şekilde muhafaza edilmektedir.
Son tsunami felaketinde Japon halkının sabrı, metaneti, disiplini, ahlakı, feragati, azmi, fazileti bütün dünyayı hayran bıraktı.
Biz Japonlar gibi miyiz?
İstanbul halkı için bir "Deprem Andı" metni yazılmalıdır. Herkes her sabah bu metni okumalıdır. Milyonlarca nüshası görülecek yerlere asılmalıdır.
"Ben bir İstanbulluyum... Yaklaşan büyük depremi bekliyorum... Tedbirsizim... Hazırlıksızım... Vurdum duymazım... vs vs..."
*(İkinci yazı)
Haram Kazanç ve Zenginlik Felâket Getirir
İman edenlerle iman etmeyenler arasındaki temel farklardan biri helal ve haram kazanç kavramıdır.
Mü'mine göre Allah ticareti helal, ribayı haram kılmıştır.
Helal ticaretten elde edilen gelir ve servet (zekat ve sadaka verilmek ve azgınlık yapılmamak şartıyla) hayırlıdır, bereketlidir, uğurludur.
Bir adam ribayla Karun kadar zengin olsa o servet onun için belâdır, âfettir, felakettir, ateştir, uğursuzluk kaynağıdır.
Allah ribadan başka şeyleri de yasaklamıştır.
İçki... Kumar... Yasal veya gizli, vesikalı veya vesikasız, KDV'li veya KDV'siz karı satmak, halka zararlı gıda maddeleri yedirmek, dana eti diye domuz eti, hileli ve mağşuş mallar...
Adam turistik otel yaptı, içinde içki satılıyor. Geliri haramdır.
Vitrine nefis döner bulunur diye yazdı ama döner nefis değil, berbat, onun kazancı da haramdır.
Malının kusurunu söylemeden sattı, ticareti haramdır.
Türkiye'de turizm patlaması var, her yıl ülkemize birkaç on milyon turist geliyor ve bundan büyük gelir elde ediliyor. Bu turistlerin bir kısmı temiz insanlar. Bir kısmı ise İslamî ölçülere göre ahlaksız. Bu turistler içiyor, zina yapıyor, bin türlü çıplaklık ve ahlaksızlık sergiliyor. Onların yaptıkları sadece İslam'a değil, kendi dinlerine göre de günahtır, ayıptır ama aldırmıyorlar.
Bu tür turistlerden ve turizmden kazanılan para haramdır ve ne kazananlara, ne ülkeye, ne devlete bu kazançtan bir hayır gelir.
İçki konusunda sadece içen değil, sâkilik yapan da günahkardır.
Faize aracı olan, faizin kâtipliğini yapan da günahkardır.
TC vesikalı, KDV'li, yasal ve açık fuhşa rıza gösteren herkes günahkardır.
Ülkemize dış ülkelerden bir ordu kadar fahişe geliyor, bunlar yoğun fuhuş yapıyor, bol para kazanıyor, bazısı fuhuş çetelerinin eline düşüyor, bir genel rezalet ki, sormayın.
Devlet bunları bilmiyor mu sanıyorsunuz?
Müslüman bir toplumda ahlaksızlık sereserpe açık hale gelirse.
Yaygın, genel ve yoğun olursa.
Tabiî görülürse.
Yüzde iki üç sınırını aşar yüzde elli olursa.
Memlekete bir meyhane-i kübraya dönerse.
Turizm sektöründe döviz gelecek diye her halt yenirse.
Müstehcen neşriyat azdıkça azarsa.
Milyonların seyrettiği dizi filmlerin zina sahnelerinde oyuncular kameralar önünde gerçekten çiftleşirse.
On milyonlarca vatandaş, çoluk çocuk hepsi bunları izlerse.
Bazı kısa etekli donsuz turist karıları Sultanahmet camiinin merdivenlerinde sere serpe oturur, bilmem nerelerini fütursuzca teşhir ederse.
Böyle bir ortamdaki gelir bolluğu ve servet uğur değil uğursuzluk getirir.
Saadet değil, felaket getirir.
İlgilileri, sorumluları, halkı uyarıyorum.