Askeri “sır”lar
Bir şeyi çok merak ediyorum: “Askeri sır” kavramı hâlâ geçerliliğini koruyor mu?.. Hâlâ toplantı odalarının kapısında “Çok gizli” ışığı yanıyor mu?.. “Kozmik Oda”larda hâlâ “sır avı”na çıkılıyor mu? Uzun zamandır her şey ortada: Ne “gizli” toplantıların gizliliği kaldı, ne gizliliğin çekiciliği. Herkes değil, ama bu işe merak saranlar her yere ulaşabiliyor, her şeyi öğrenebiliyorlar. Ne darbe toplantıları sır olarak kalıyor, ne askeri disiplinsizlikten yakınmalar... Yine de son “skandal”dan ürktüm doğrusunu isterseniz... Korktum da: Ben Genelkurmay Başkanlarının daha dikkatli olduğunu, ser verip sır vermediklerini düşünürdüm. Öyle ya, eldivenler, gözlükler, apoletler, madalyalar içinde çok ciddi bir görüntüleri var. Gülmezler de; çünkü gülmenin askeri ciddiyeti bozduğuna inanırlar. O kadar yani... Onların da bizim gibi zaaf gösterebildiklerini, yerli yersiz konuşabildiklerini, zaman zaman gevezelik edebildiklerini fark edince yıkıldım! Generaller o kadar da “çelikten” değilmiş meğer. Etten kemiktenmişler... Bunu Genelkurmay eski Başkanı Org. Işık Koşaner’e ait olduğu iddia edilen (hukuki kesinlik olmadığı için böyle yazmak zorundayım) sözlerinin internete düşmesiyle anladım... Anlamaz olaydım!.. Ben askerleri yakınmaz, sakınmaz bilirdim... Emir-komuta zinciri içinde verilen her emir sorgulanmadan yerine getirilir diye düşünürdüm... Ordumu “çelik disiplin” altında yetişmiş bir ordu olarak görürdüm... Koşaner o ses bandında “Öyle değil” diyor... “Emir komuta birliğini sağlayamıyoruz. İHA’dan görüntü almak gibi bir nimet var, koordine edemiyoruz. Zamanında müdahale edemedik. Tim komutanı silahını bırakıp kaçıyor.” Bu konuşmada “zaaf” adına ne ararsan var. Beceriksizliğin ve başarısızlığın itirafı gibi duruyor. “Kendi askerimizi bile vurduk” deniyor. Subayların tabansızlığı vurgulanıyor. PKK ile kırk yıldır neden başa çıkılamadığı böylece anlaşılıyor... Ordu ne istemişse siyaset temine çalıştı. Yemedik, içmedik ordumuzu yedirdik içirdik, en modern silahlarla donattık. “Yerim dar”, yok “yenim dar” diyebileceği bir pozisyon yok. Ama terör de devam ediyor. Banttaki ses disiplinsizlikten, beceriksizlikten yakınıyor. Demezler mi adama, yıllar boyu başörtülü subay eşi kovalayacağınıza sorumluluğunuzda olan orduyu disipline etseniz... Ve PKK ile doğru düzgün savaşsanız... ¥ Derken çok beklemedik ikinci kaset de arz-ı endam eyledi. Bu da en az birincisi kadar vahim unsurlar ihtiva ediyor. “Ordu artık darbe yapmaz” sözüne de pek inanmıyorum. Bir şeyler gizlemeye çalışan herkes ortalığı karıştırmak ister. Derken ikinci kaset de piyasaya çıktı. Bu kasetteki sesin sahibi, polisin askeri tutuklaması karşısında, gerekirse ortalığı ayağa kaldıracaklarını söylüyor... Hukuka saygıyı “enayilik” gibi görüyor... Gazetecilerin menfaat için babalarını bile satacaklarından söz ediyor (ki, sesin sahibine aynen iade ediyorum)... Subayların erlere askerlik yaptırmak yerine it dolaştırttıklarını, kimisinin de evlerini boyattıklarını söylüyor... Şehit yakınlarıyla hafiften dalgasını geçiyor... Astların genelkurmay karargâhına yalan söylediklerini vurguluyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.