Temel problemimiz: Bilgi çok, amel yok!
“Vefa, gavr-ı in’idama çekildi. Tûfan-ı gadir feverana başladı.
Kavl ve amel ortasında uzun bir mesafe açıldı.”1 Bu veciz cümleler şöyle tercüme edilebilir:
Dostluk ve sevgide vefa, devamlılık kalmadı, yokluk çukuruna çekildiler. Dostluklar menfaat üzerine kuruldu. Başkasının sırtından geçinmek, sömürü, asalaklık almış başını gidiyor. İnsanlar bildikleriyle amel etmiyor, bildiklerini pratiğe geçirmiyor, hayatına yansıtmıyor. Veya konuştuğu başka, yaptığı başka.
Şimdilik “Kavl ve amel ortasında uzun bir mesafe açıldı.” teşhisinin açılımını yapacağız. Sanırım Bediüzzaman bu mananın bir parçasını, Saf Suresi’nin 2. âyetinden aldı. Meâli şöyledir:
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?”
Günümüz insanın en büyük problemi, bilgiyi uygulamaya geçirememesidir. Bilgi çok, amel yok. Her taraftan sesli, görüntülü ve yazılı bilgiler akıyor. Takvim yaprağı, gazete, dergi, kitaplar… Radyo, tv, video, sinema, özel kameralar, internet vs. Her an, istediği bilgiye ulaşabiliyor. Hatta geçmiş devrelerin de…
Ne var ki, problemimiz bildiğimizle amel etmek meselesinde. Biliyoruz, çok biliyoruz, çok iyi biliyoruz, ancak bildiklerimizle amel etmiyor, hayatımıza yansıtamıyoruz.
Bilginin yalnız başına kifayet etmeyeceği, ancak ihlâsla pratiğe geçirilmesi hâlinde faydalı olabileceği belirtilir bir hadiste:
“İnsanlar helâk olur, ancak bilenler hariç. Bilenler de helâk olur, ancak bildiklerini yaşayanlar hariç. Bildiklerini yaşayanlar, uygulayanlar da helâk olur, ancak ihlâs sahipleri hariç. İhlâs sahiplerine gelince, onlar da onu her an kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadırlar.”2
Demek bilmek yetmez, uygulamak gerekir. Uygulamak da yetmez, ihlâsla pratiğe geçirmeli. Üzerimize sel gibi yağan olumsuzluklar, ihlâsı da her an kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya bırakıyor bizi.
Mesela, çeşitli ilmî araştırmalarla sigaranın zararları kesinlikle tespit edilmiş. Hatta, Avustralya’nın Sidney Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada, içinde binlerce zararlı kimyevî maddenin yanında, tüm dünyada sigara filtrelerinde domuz kanında bulunan bir hemoglobin kullanıldığı ortaya çıktı.3 Sigaranın zararlarını en iyi bilen doktorlardır. Ama Türkiye’de yapılan başka bir araştırmada ve anketlerde de en çok tüketen yine onlar.
Bunları bilmeyenimiz, duymayanımız, tahmin etmeyenimiz yok. Ne var ki, türküde söylendiği gibi, “Mahvedecek biliyorum, bile bile içiyorum!”
Demek bilmek yetmez, uygulamak gerekir. Uygulamak da yetmez. Uygulamak için de, ihlâslı eğitim ve terbiye şarttır. Telefonumuzu kullanabilmek için şarj etmemiz gerektiği gibi, ihlâsı kazanmak ve muhafaza etmek için en az 15 günde bir İhlâs Risalesi’ni ve ara sıra İktisat Lem’a’sını ailece veya sohbet ortamlarında topluca okumalı, birlikte müzakere ve mütalâa etmeli. Eski zamanlarda tekke ve zaviyelerde gerçekleştirilen nefis terbiyesi, günümüz şartlarında ancak böyle sağlanabilir.
Dipnotlar: 1-Bediüzzaman Said Nursî, Muhakemat, YAN, Temmuz 2006., s. 133.; 2-Keşfü’l-Hafa, 2:312.; 3-Daily Mail/31 Mart 2010/SIDNEY, (DHA)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.