Deniz Feneri savcıları
Deniz Feneri Davası’na bakan savcılar değişmiş. Birileri kıyametleri kopartıyor.
YarSav’ın bilmemnesi yıkıyor ortalığı.. Niye? Çünkü savcıları değişen dava Deniz Feneri Davası. İdeolojik gözlükler gözünüzdeyken baktığınızda gördüğünüz manzara bu. Eğer bu davanın savcıları değiştiyse kesin bir yerlerden emir gelmiştir, kesin birileri araya girmiştir, kesin hukuk çiğnenmiş ayaklar altına alınmıştır, kesin mahkemeler tarafsızlığını yitirmiştir, kesin, kesin, kesin... Bas bas bağırıyordu Kılıçdaroğlu geçen gün yine. Kimi dava konusu olmuş-bitmiş meseleleri kimi savcılıkça dava konusu bile yapılmaya değer bulunmamış iftiraları sıralıyordu bir bir.. Ve sözü savcıların değişmesine bağlıyordu aklınca.. Ey Kılıçdaroğlu.. Mevcut siyasi irade, madem istediği savcıyı istediği davaya atayabiliyordu, madem Deniz Feneri Davası için savcılar üzerinde tasarruf yapacaktı, neden en başta istediği savcılara vermedi davayı? Neden 4 masum insanın F Tipi cezaevine konulmasını bekledi?
•
Bakmayın siz Kılıçdaroğlu’na.. Kimsenin ayrıcalıklı davranacak savcı istediği falan yok.. Hukuku işleten, adalete inanan, insan haklarına saygılı savcıların görevi alması kâfi. Ekstra kimsenin kıyağına falan ihtiyacı yok bu insanların. Bugün, hukukun çiğnendiğini, katledildiğini söyleyen Bay Kılıçdaroğlu, eski savcılar zamanında yapılan hukuk katliamını görmezden geliyor. Süreci başından beri dikkatle ve özenle takip ettiğini söyleyen CHP Lideri’ne sesleniyorum. Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi kararı üzerinde tahrifat yapıldığı ortaya çıktığında neredeydiniz? Hakimin “gerek yoktur” kararına rağmen, evrakta sahtecilik yapılarak, bu insanların, ortak oldukları şirketlerin mal varlıklarına, haksız şekilde tedbir uyguladığında hangi beyanatı verdiniz “hukuk katliamı” ile ilgili?.. Bugün sadece savcılar değişti. Oysa o savcıların böyle bir operasyon yaptığına ilişkin kanaat oluştuysa müfettişlerde, bu insanların hukuk diplomalarının ellerinden alınması gerekmez mi? Sadece davadan el çektirildiler. Oysa cübbe bile giymemeleri gerekir. Hatta şüpheliler aleyhine evrakta tahrifat yaptılarsa gerçekten, Türk Ceza Yasası’nın kamu güvenine karşı suçlar başlıklı dördüncü bölümünde düzenlenen, 204, 205 ve 206. maddelerinden yargılanması gerekmez mi? Var mı oralarda bir hukukçu? Bütün bu hukuk cinayetleri işlenirken sadece ideolojik olarak yaklaşıp görmezden gelenler, şimdi savcılar değişince kıyameti kopartıyor. Kandırmayalım birbirimizi beyler.
SİNCAN
Sincan Sapağı’ndan döndüğümüzde aklıma önce İsrail İşgali’nin protesto edildiği “Kudüs Gecesi” geldi. Daha sonra ise “balans ayarı” yapmak üzere yola çıkan “Tank”ların “Sincan Seferi”. O dönem ortaya konan cuntacı darbeci yapının, demokrasiyi askıya almaya çalışanların üzerine kararlılıkla giden bir de Kanal 7 televizyonu.. Zekeriya Karaman, Mustafa Çelik, İsmail Karahan ve A.Zahid Akman’ı ziyarete giderken bu denklem geldi gözümün önüne. Sincan’dan başlayan bir darbe harekatına verilen demokrasi yanıtının cezası yine Sincan’da çekiliyordu. Yukarıda, evrakta tahrifatı da anlattım size. Bugün Deniz Feneri meselesine bir de bu pencereden bakın. Mağduru olmayan, şikayetçisi olmayan bir dava yüzünden, 28 Şubat’ın demokrasi kahramanları, Sincan F tipi cezaevinde. Mübarek günlerde, ışıksızlıkla, tutsaklıkla imtihan ediliyor. Mustafa Çelik ve Zekeriya Karaman’la sarıldık, bayramlaştık. Zahid Abimin yüzünü kapı aralığından görebildim, el salladık birbirimize. İsmail Karahan, Harun Kapıyoldaş ve diğer tüm dostlara da selam gönderdim. O aslan yüreklerle birlikte bizim gönlümüz de F Tipi’nde. O insanlar cezaevinde yattığı müddetçe mücadeleye devam. 28 Şubat’tan beri hedefe koyduğunuz, dönemin başbakanının bizzat “Bitireceğim o kanalı, neye mâl olursa olsun” dediği Kanal 7’yi de deviremeyeceksiniz, Müslümanların dayanışma, yardımlaşma, kardeşlik bilincini de yok edemeyeceksiniz. Bu bayramı buruk karşılıyoruz. İyi insanlar cezaevinde. Kalbimiz onlarla birlikte. Selam olsun Sincan’a. Kalın sağlıcakla.