Faruk Çakır

Faruk Çakır

Reklâmları izlediniz!

Reklâmları izlediniz!

Tanıtım ve reklâm, üretim yapan herkesin öncelikle müracaat ettiği bir alan. Her ne kadar dünya küçülüp bir ‘köy’ haline geldiyse de, elindeki ürünü tanıtmayan, en az üretim kadar tanıtım ve reklâma pay ayırmayanlar ‘piyasa’da kendilerine yer bulmakta zorlanıyor. Yaşanan hadiseyi tarif için asrımıza, ‘cilâlı imaj devri’ bile deniliyor.

Üretim ve tüketim olduğu sürece reklâm da olacak. Reklâm ve medya vasıtaları arasında da çok yakın bir irtibat, işbirliği ve birbirlerine bağlılık var. Öyle ki çoğu zaman reklâmlar, medya vasıtalarının belkemiği, en büyük gelir kaynağı olabiliyor. Ahlâkî olmasa da “Ne kadar reklâm, o kadar haber” sistemi uygulayanlar bile var.
“Çok satan medya”nın reklamlar konusunda sınıfta kaldığı bellidir. Hazırlanan her hangi bir reklâmı, “Bu bizim yayın anlayışımıza uymaz, Türkiye’nin gerçekleriyle örtüşmez” diye geri çevirdiklerine pek rastlanmaz. “Reklâm, (dolayısı ile para) gelsin de ne olursa olsun” anlayışı genellikle baskın çıkar ve gazeleter ‘müstehcen reklâm’larla dolup taşar.
“Çok satan dedya” için durum böyleyken, “duyarlı medya”yı da tehlike bekliyor. “Duyarlı medya”nın da son 10 yılda bu noktada çok fazla ‘taviz’ verdiği ve gitgide reklâm verenlere mahkûm hale geldiği söylenebilir. Keşke izlemeseniz, ama izlediğiniz “duyarlı TV kanalları”nda bugün yer alan reklâmlar, 5 ya da 10 yıl önce yer alabilir miydi? Tabiî ki bu noktada dün yapılan ve “müstehcen” reklâmlara engel olan anlayış doğruydu. Bugün yapılan ve hemen her türlü müstencen reklâmlara izin veren anlayış ise yanlış. “Bundan birşey çıkmaz, bundan da birşey çıkmaz” diyerek 10 ya da 20 yıl önce geri çevrilen reklâmlar artık TV kanallarını parsellemiş durumda. Bu kanalların “para”ya çok mu ihtiyacı var? Peki, bu “para” bereketli ve faydalı bir para mıdır?
Mütedeyyin insanların sahip olduğu firmalar da bu noktada büyük sorumluluk altında. Bir yönüyle bakıldığında hazırlanan reklâmlar ‘teknik’ anlamda da hatalı. Şunun için: Çok azı müstesna, bu reklâmlara bakanlar Türkiye’de bütün kadınların başlarının açık olduğunu düşünebilir. Reklâmlarda niçin hedef olarak sadece başı açık hanımlar alınır? Milyonlarca tüketici arasında başı örtülü hanımlar yok mu? Hem hangi ailede başörtülü yok ki, reklamlarda yer alan “aile” fotoğraflarında bunlar hiç yer almaz, alamaz. Böyle bir reklâm hazırlanca “irtica” mı hortlar? Başı örtülü hanımlar tüketici değil mi?
Tabiî ki reklâm alan medya kuruluşları da bu noktada reklâm veren firmalarla ‘pazarlık’ yapabilir ve yapmalı. Meselâ her hangi bir firmaya şöyle diyebilir: “Benim reklâm yayınlama hususunda şöyle şöyle kurallarım var. Lütfen hazırladığınız reklâm filmleri buna uygun olsun.” Keşke firmalar Türkiye gerçeklerini görse ve böyle ikazlara ihtiyaç kalmadan uygun reklâmlar hazırlasa. Ama maden firmalar bunu düşünmüyor, reklâmları yayınlayanlara iş düşmüş demektir.
Aslında bu hiç yapılmıyor da değil. Geçenlerde bunun iki örneğini gördük. “Burgu kuleler”i yapan bir inşaat firması, hem gazetelere hem de TV’lere “çok müstehcen” reklâmlar vermişti. Sonra bir gazetede aynı reklâmın “paten kayan figür”süz reklâmları yer aldı. Kıyamet kopmadı, iyi de oldu. Benzer şekilde başka bir inşaat firması da hazırladığı proje için “kadın”lı ve “kadın”sız reklâm örnekleri hazırlamıştı. Farklı gazetelerde, farklı reklâm materyalleri yayınlandı. Firmalar, bu değişikliği gazetelerden talep gelmeden yaptıysalar onları tebrik ederiz. Yok, gazeteler böyle bir taleple firmalara gittiyse, onları da tebrik ederiz. Her ikisi de bunu uygun gördüğüne göre her ikisini de tebrik gerek.
Aynı hassasiyetin bütün reklâm materyallerinde gösterilmesini talep ediyoruz. Reklâmlar, müstehcenliği yaymak ve masum göstermek için vesile ve vasıta yapılmasın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi