PKK İslam İçin mi Savaşıyor?
Eğri oturup doğru konuşalım, bu PKK savaşının amacı ne?
Baştan söyleyelim, bir savaş Allah içinse, kime karşı verilirse verilsin, haklı buluruz. Destekleyip desteklememe ayrı bir durumdur. Gerekirse destekleriz. Burada genişçe yazdık. Bilindiği gibi Ebu Hanife Zeyd bin Ali'nin ayaklanmasına hem sözle teşvik ederek hem de mal ile destek vermiş, ama bilfiil katılmamıştır. Çünkü O’nun ordusuna güvenmemektedir ve hazırlığını galibiyet için yeterli görmemektedir.
Bu görüşün dayandığı kaide, "iki zarar bir araya geldiğinde, ehveni, yani daha az zararlı olanı tercih edilir" ilkesidir.
“Emr-i bi’lma’ruf, nehy-i ani’l münker” adına kötülükleri önlemeye ve düzeltmeye çalışanlar, eğer zalim idarecinin iş başında kalmasının zararını, ona karşı ayaklanarak kuvvet yoluyla düzeltmeye girişmekten hasıl olacak zarardan daha büyük görürlerse, ona karşı ayaklanarak savaşmayı vacib görürler. Değilse, hazırlık yaparak zaman ve zeminini beklerler. Öyle her önüne gelenin “Ben Allah için savaşıyorum” sözüne aldanmazlar. Aldanıp da ümmetin canını, malını, ırzını ortaya atmaz, boşu boşuna harcamazlar.
Şimdi tekrar soralım: PKK savaşının amacı ne? İslam mı? Allah rızası için mi savaşıyor PKK?
Eğer “Evet, İslam için savaşıyor” denilse bile oturup değerlendirir, öyle bir tavır alırız. Savaşmak ciddi bir iştir. Şartları oluşmuş mudur? Gerçekten gerekiyor mudur? Sulh yoluyla savaş sebepleri izale edilemez mi? Bunlar çok önemli değerlendirmelerdir. Savaş istenmez, zira hoş bir şey değildir. Savaş en son çaredir. Ama mecburiyet varsa da kaçılmaz, Allah için şehadete kadar savaşılır. Sabredilir, dayanılır, direnilir ve netice alınır; ya zafer, ya şehadet. Sonuçta ikisi de güzeldir.
Kime?
Müslümana…
Fakat kim “PKK İslam için savaşıyor” diyebilir? Bizim hoca kılıklı zavallı bile bunu söyleyemedi. Ama bana mailler geliyor yazılarım üstüne bir sürü böyle söyleyen…
Açıkça söylüyorum, sefihlerden, düşünce kabiliyetini kaybetmişlerden başkası bunu söyleyemez. Onlara da itibar yoktur zaten.
Artık bilinmektedir ki PKK egemen devletlerin taşeronudur. Sözde davası dinsiz, imansız, laik, batıcı, kafir kanunlarına dayalı bir Kürt Devleti kurmaktır. Marksistlerin kafir olduğunda şüphe mi var? Bir Marksiste “Müslüman” desen, sana “hadi oradan cahil gerici” der, üstüne alınmaz. O da beyinsiz değilse tabi. Bunu bilmeyen, görmeyen hem cahildir, hem de basiretsizdir. Ahirette nasıl hesap verir acaba?
Peki, bir savaşta Allah rızası yoksa, o savaş küfür davası içinse, bir Müslüman o savaşı destekleyebilir mi?
Asla!..
Bu yüzden bu harekete girmiş veya sempati duymuş Müslümanların derhal tövbe etmesi ve o tövbenin şartlarını yerine getirmesi gerekir.
Şöyle denilebilir: “Birileri kafir ama mazlum ise, zalime karşı onları desteklemek gerekmez mi?”
Evet, gerekir. Ama önce sulh yoluyla. Önce yargı yoluyla. Önce kan dökmeden mesele halledilecek imkanlar varken, öyle halledilmeli. Zalim kabul etmiyorsa, zalime müşterek karşı gelinir ve barışa zorlanır. Yok, bu sefer mazlum yanında destek görünce aşırı gider de sulha yanaşmazsa, kan dökerse, o takdirde o mazlum da zalim olmuştur, o da desteklenmez.
Biz bu ölçüleri şu ayetten alıyoruz:
“Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.
Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”(Hucurat 9-10)
Buna göre soralım, tamam, PKK’nın davası İslam değil, ama o mazlum Kürtlerin haklarını silahla alma davasında haklı değil mi? Yani biraz önce anlatıldığı gibi mazluma sahip çıkmak gerekli değil mi?
Cevabı gelecek yazıda.