Osmanlı Ortak Pazarı

Osmanlı Ortak Pazarı

Türkiye Cumhuriyeti gerek 1. Dünya Savaşı sırasında ihanete uğradığına inandığı için, gerek İngiltere’nin bu bölgeden uzak durmasını istediği için, gerekse Soğuk Savaş koşulları nedeniyle Arap coğrafyasından uzak durdu.

Bu bölgeyi yok saydı.

Bu yaklaşım Cumhuriyet’in anti-Arap politikalarıyla desteklendi ve Türkiye’de Arap ırkçılığı temelinde kuşaklar yetişti.

Bugün bile Arapları aşağılayan köşe yazarları, kanaat önderleri ve siyasetçilerin varlığı bu sürecin sonucudur.

Aslında ekonomik ve siyasi olarak Arap dünyasına dönmenin anlamı da yoktu.

Onlar pazar, biz tedarikçi olma noktasına gelmemiştik, bu ülkelerin Türkiye’yi Stalin tehdidine karşı koruma gücü yoktu ve doğal kaynaklar üzerinde hak iddia edebilecek güçten uzaktık.

Buna rağmen Arap kültürünü tamamen inkar tarihi bir hataydı.

Benzer yanlış Rusya ile ilgili olarak da yapıldı. O yüzden bugün Arapça ve Rusça bilen insanımız İngilizce ve Fransızca ile karşılaştırılamayacak kadar az düzeyde.

Bugün bu yanlış düzeltiliyor çünkü koşullar bunu dikte ediyor.

Eğer henüz bilim ve teknoloji toplumu olma noktasına erişememiş, Batı’nın gözden çıkarmış olduğu sanayi toplumu olma durumundaysanız, pazara ihtiyacınız var.

İmrendiğiniz bilim toplumuna ulaşmanın yolu buradan geçiyor.

Bu yüzden Türkiye Arap coğrafyasında sadece siyasi güç gösterisi yapmıyor, ticari olarak da varım diyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve İngiltere Başbakanı Cameron’un telaşı bundan.

Recep Tayyip Erdoğan’ın sağladığı soft power’ı, Türkiye’de yapılan dizilerin bölgedeki etkisini görüyorlar.

Ama yapacakları bir şey yok.

Dünya küreselleşirken Amerika, Avrupa, Çin gibi ulus devletleri aşan gruplaşmalar oluşuyor.

Bu gruplaşmalardan biri kaçınılmaz olarak İslam coğrafyasında, daha doğrusu eski Osmanlı coğrafyasında olacak ki, buna Balkanlar’daki kimi hıristiyan nüfusun ağırlıkta olduğu ülkeler de dahil olacak.

Başbakan Erdoğan böyle bir pazarın temellerini atıyor ve doğru yapıyor.



Özel savcılara özel bir soru!

Ligler devam ederken Aziz Yıldırım ile telefonda görüşüp anlaşsam ve her hafta rakibin en önemli oyuncusunu bıçak veya tabancayla vurdursam ne yapardınız?

Ligin sonunu mu beklerdiniz, derhal müdahale mi ederdiniz?

Niye soruyorum, çünkü geçen hafta sonu Londra’da turistlerin yoğun olduğu meydanlardaki levhalar dikkatimi çekti.

İngiliz polisi, hırsızları ‘’Burada sivil kıyafetli polisler var, yakalarız’’ diye uyarıyordu.

Amaç suçluyu yakalamak değil, meydana gelmesini önlemekti.

Şimdi İstanbul polisi 19 maçta şike tespit ettiğini açıkladı.

Gerçi şike yapan oyuncular ortada yok ama olsun.

Yani haftalar boyu aynı suçun işlenmesine savcılıkla beraber izin verdi.

Bu ne demek?

Cevabı Yargı Derneği Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin Express Dergisi ile olan söyleşinde vermiş:

‘’Birden çok maçta skorun oluşturulmasına dönük şike faaliyetleri yürütüldüğü veya yürütüleceği önceden biliniyorsa, yapılması gereken ilk ve acil hareket, bu suçların gerçekleştirilmesinin önlenmesidir.

Bunun yerine haberdar olunan suç faaliyetleri konusunda sessiz kalınarak takibin ve dinleme faaliyetinin yürütülmesine devam edilmesi, ceza hukukunun genel ilkeleri bakımından son derece sorunludur.

Bu durum, bu süreçte elde edilen delilleri yasak kapsamına sokacak kadar ciddi sonuçlara yol açabilir.

Eğer deliller bu biçimde elde edilmişse, delil olarak kullanılmaları mümkün olmayabilecektir veya yasak yöntemlerle elde edilmiş deliller olarak tasnif edilerek ceza davasında esas olarak alınmaktan vazgeçilebilir...

...Eğer önceden suç işleneceğine ilişkin bir ihbar alınmışsa veya buna ilişkin ciddi deliller elde edilmişse yapılacak şey, suçların ardı ardına devam edilmesi yerine, derhal müdahale etmektir. Aksi durum, suç ve ceza sisteminin politik kullanımına dahildir ki, 12 Eylül darbecilerinin ‘Darbe koşullarının olgunlaşmasını bekledik’ sözüyle mukayese edilebilecek bir durum ortaya çıkar.’’

Bu yorum bir yargıca ait ve bence sizin tıpkı eski dönemde olduğu gibi, iddianame ve hükmünüzün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından keemlen yekün ilan edilmesiyle sonuçlanacaktır.

Bizim için durum budur çünkü...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi