O 5 mahkum neden öldü?
Ben mahkum dedim.. Oysa hepsi hükümlü de değil. Aralarında yargılaması devam edenler de vardı. Van’dan İstanbul’a naklediliyorlardı. Araç alev aldı.. Siviller, askerler hepsi kurtuldu, tutuklu ve hükümlüler cayır cayır yanarak can verdi..
•
Önce kafanızda canlansın diye aracı biraz anlatayım size. OTOKAR’ın, çay kutusuna benzeyen o acayip arabalarından biri. Sarıyer-Beşiktaş hattında yarım saatlik yola tahammül edemediğimiz o dikdörtgenler prizması araba.. Önde şoför ve yardımcı şoförün oturduğu kısım var. Onlar zaten rahat. Böyle binlerce kilometrelik yolu kat edebilirler. Arkada ise iki ayrı kısım var. Şoför mahallinin hemen arkasına gelen yerde, dar bir bölmede tutuklu ve hükümlüler oturuyor. Elleri ve ayakları kelepçeli ve üzerlerine kapatılmış kapı kilitli. En tepede sadece içeriye sınırlı bir ışık verecek kadar küçük bir pencere var. Ayağa kalkıp da ara ara bakabiliyorlar mıydı, bilmiyorum.. Onların bulunduğu bölümün kilitli kapısının arkasında bir bölüm daha var. Orada da jandarma oturuyor.. Gene çok insanî bir ortam değil ama, en azından hareket hürriyetleri kısıtlanmış değil.
•
Bu ortamda nakil yapılıyor. Gidilecek mesafe 1.642 kilometre. Normal bir insanın bir ayda şehir içinde yapacağı yol kadar yol.. Tatile gidiyorum deseniz arabanızla en fazla 300-400 kilometre yol gitmişinizdir. Elli defa mola vererek. Arada bir pencereyi açarak, arada bir klimayı açarak, arada bir durup yolda fotoğraf çekerek belki bir tesiste durup zaman zaman çay-çorba içerek. Gene kafanızda canlansın diye verdim bu örneği. (Ben İstanbul’dan Van’a uçakla giderken bile sıkıntıdan patlamıştım) İşte bu şartlarda naklediliyordu o insanlar.
•
Şimdi olan oldu.. ancak tüm bu olanların bize bazı şeyleri göstermesi lazım. Örneğin Hrant Dink Davası’nın görüldüğü günleri hatırlayın. Bir cezaevi nakil aracının önünde, “ya sev ya terk et” yazıyordu. O vakit önündeki yazıyı kıyasıya eleştiren arkadaşlar, araç hakkında hiçbir yorum yapmamışlardı. İşe öyle bir araçta öldü bu 5 kişi.. Önündeki yazıyı eleştirirken, içindeki insanlık dışı ortamı da eleştiren olmuş muydu?
•
Az evvel de hatırlattım. Araç OTOKAR’ın.. Peki herkesi suçlayan arkadaşlar bu süreçte bu arabaların ihalesi ile ilgili de kalem oynatacak mı? OTOKAR’ın 2010 model bir aracı, uzun yolda çıtır çıtır yanıyorsa o firmanın bundan bir kabahati var mıdır? 2010 model bir araba, sanıyorum hâlâ “sıfır araç” muamelesi görmesi gereken yaşta.. Peki ama nasıl oluyor da oluyor?.. Şoför suçlu, yakıt suçlu, tutuklular zaten suçlu da, arabayı üreten firmanın hiçbir kusuru yok mu? O ihale hangi şartları yerine getirmeyi taahhüt ettiği için “yine, yeni, yeniden” aynı gruba verilmiş durumda? Nesi diğer üretici firmalardan daha iyi bu arabaların?
•
Bir de madalyonun tersine bakalım. Anlaşılan o ki (yargılama neticesinde ortaya çıkacaktır) bu adamların kaçmasından korkan askerler kapıyı açmakta tereddüt ettiler. Peki ya zamanında açsalardı ve bu beş kişi yanmak yerine kaçsaydı örneğin. Bence süper olurdu ama eleştiriler biter miydi sizce? Yani yanacaklarına kaçsalardı ben tercih ederdim şüphesiz. Ama bu araçtaki görevlileri bugün olduğu gibi infaz etmeye devam edecektik, şüpheniz olmasın.
•
Sadece binlerce kilometrelik yolu değil, cezaevinden adliyeye kadar geçen yarım saatlik yolu bile, kumaş-deri koltuklarda, elleri ve ayakları açık, pencereden etrafı görerek gitmeye hakkı olmalı bu insanların. Mülteci kamyonu gibi tıkıştırılmış halde yapılan bir nakil kötü muamele değil de nedir? Kalın sağlıcakla.Ersoy DEDE
[email protected] 5 mahkum neden öldü?Ben mahkum dedim.. Oysa hepsi hükümlü de değil. Aralarında yargılaması devam edenler de vardı. Van’dan İstanbul’a naklediliyorlardı. Araç alev aldı.. Siviller, askerler hepsi kurtuldu, tutuklu ve hükümlüler cayır cayır yanarak can verdi..