Bak şu dincilerin yaptığına
Siyasete sadece parti ilişkileri açısından yaklaşırsanız gerçeği tam olarak göremezsiniz.
Türkiye’de şu anda yaşanan tam da bu.
Moderniteyi sadece başı açıklık ve içki içmek olarak gören bir kesim, bugünkü iktidara gerici gözüyle bakıyor.
Oysa, Turgut Özal’ın ANAP’ı ile birlikte Türkiye’nin en değişimci iktidarıyla karşı karşıyayız. Çünkü Türkiye’de gerçek bir burjuvazi oluşuyor. Sırtını devlete dayamayan, uluslararası alanda rekabete açık, demokrasi ve hukuk talep eden bir sınıf bu.
Yarattığı zenginliği kendi sınıfsal tüketimine de döndürüyor.
Bunun sonucunda da Türkiye’de gerçek anlamda bir sanat pazarı oluşuyor, sanatın değeri oluşuyor.
Bu gelişimden en büyük payı İstanbul alıyor. Şu anda İstanbul’da tam 200 sanat galerisi var.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın organize ettiği, Koç Grubu’nun sponsorluğunu yaptığı İstanbul Bineali, Venedik ile birlikte en önemli sanat etkinliklerinden biri haline geldi.
Bienal ile birlikte başlayan Artbeat de Türkiye’nin iddialı bir sanat platformu olmak için yola çıkmış durumda.
Çünkü sanatın artık tüketicisi var ve bu son 10 yılda palazlandı.
O nedenle İKSV dünyanın en önemli sanat organizasyonlarını gerçekleştiren uluslararası bir marka haline geldi.
O yüzden kentli insanların duvarlarında birer ikişer yağlı boya tablolar boy göstermeye başladı.
Eğitim ve kültürün, doğal kaynaklar, maddi üretim kadar önemli bir zenginlik kabul edildiği bir dönemde yaşıyoruz.
Rönesans döneminde bir avuç asilzadeye has olan kültür-sanat tüketimi geniş kitlelere yayılıyor.
Elbette hala alınacak çok mesafe var.
Ama inanan yapıyor.
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın yıllar boyunca gerçekleştirdiği sinema, müzik, tiyatro festivalleri bunun kanıtı.
Burada sanata öncülük eden Eczacıbaşı ailesine özel bir yer ayırmak gerekir herhalde.
Bugün Koç’undan Sabancı’sına, Borusan’ına, benim de mütevelli heyeti üyesi olduğum Santralİstanbul’una kadar herkes daha kültürlü kuşaklar yetişmesi, Türkiye insanı da çağdaşlıktan payını alsın diye elini taşın altına koymuş durumda.
Sabancı Müzesi’nin desteklediği Mardin Müzesi, bırakın sanat eserlerini, mimarisi için bile görülmeye değer.
Gaziantep Zeugma Müzesi güzel sanatların Anadolu’ya yayılışının bir başka göstergesi.
Zaten şu anda Türkiye’de 36 Güzel Sanatlar Fakültesi bulunması da bir başka göstergesi.
Bu pazarınızı ya İstanbul Bienali ya da Artbeat’i ziyaret ederek güzelleştirin.
Aslında ikisini de yapmanıza engel yok.
Artbeat’de ayrıca Ülker’in sponsorluğunda gerçekleşen Ülker Çocuk Atölyesi var. Çocuğunuz sanatla ne kadar erken tanışırsa o kadar iyi.
Biliyor musunuz?
Türkiye yüzde 87.4’lük okur yazar oranıyla Avrupa sıralamasının en altında yer alıyor. Afrika ülkesi Tonga’dan bile geri bu alanda. Erkeklerin yüzde 95.3’ü, kadınların ise sadece yüzde 79.6’sı okur yazar. Bangladeş yüzde 55’lik oranla bu alanın en kötülerinden. Aslında Asya, Afrika dışında okur yazar oranının en düşük olduğu kıta. Bölgenin en iyi performansını yüzde 99 okur yazar oranıyla Japonya gösteriyor. (Kaynak: Monocle Dergisi Eylül sayısı)
YouTube’dan eğitim
Hafta içinde Stanford Üniversitesi’nin internet üzerinden eğitime başlayacağını yazmıştım. Stanford ilk kez bir çeşit kredi vereceği için ve dünya çapında bilinen bir üniversite olduğu için önemli.
Ama bunu kendi başına yapanlar da var.
Salman Khan, Boston’da yaşayan bir fon yöneticisi. 2004 yılında New Orleans’ta yaşayan yeğenlerine internet üzerinden ders vermeye başlamış.
Ancak seyahatler düzenli derse engel olduğunda, videoya çekip YouTube’a koymuş.
Çocuklar YouTube’daki dersleri canlı yayından daha çok sevmiş.
Khan şimdi öğrenciler için online dersler hazırlıyor. Ders kasetleri bugüne kadar tam 65 milyon kez izlenmiş ve Google kendisine 2 milyon dolarlık kaynak sağlamış.
Ders sadece sınıfta öğrenilmiyor.
(Kaynak aynı dergi)