Müslüman Halkı Bilgilendirme, Uyarma, Aydınlatma Hizmetleri
Onbeş ciltlik mufassal bir Kur'an tefsiri yazdırmak, tasnif ve telif etmek istenilse, bunu yazacak (hem de Ehl-i Sünnete göre yazacak) ehliyetli ve icazetli bir heyet bulunabilir.
Otuz ciltlik bir hadîs külliyatı yazmak için de ehliyetli bir heyet oluşturulabilir.
Yirmi ciltlik muzzam bir fıkıh külliyatı.
On ciltlik bir siyer.
Sekiz ciltlik bir İslam ahlakı...
Evet bütün bunlar için ehliyetli heyetler kurulabilir ve böyle kitaplar yazdırılıp yayınlanabilir.
Siz sadece paradan haber verin.
Merhum Ergun Göze dostumuz bir mülkünü satmış, bununla kağıt, dizgi, baskı, cilt masraflarını karşılayarak muteber ve güvenilir Ebussuud Efendi Tefsirini Arapçadan Türkçeye çevirtip yayınlamıştı. Cenab-ı Hak onu mükafatlandırsın.
Müslüman kesimin yayıncıları, böyle büyük külliyatlar hazırlatabilir, yayınlanabilir ama maalesef şu hizmetler yapılamaz:
Müslüman halkı ve bilhassa gençliği bilgilendirmek, uyarmak, aydınlatmak, ıslah etmek için:
Ehl-i Sünnete uygun milyonlarca ilmihal, akaid, ahlak, mürüvvet, fütüvvet, istikamet (dosdoğru olmak), Ümmet şuuru, iman kardeşliği, beş vakit namazın dosdoğru kılınması, cemaatin önemi, iyi insan iyi Müslüman iyi vatandaş olma rehberi, Müslümanca (Osmanlıca) okuma yazma kılavuzu, İslam'da birlik ve beraberlik, Ümmet'in başına bir İmam/Halife seçme ve ona biat ve itaat etme, cihad fi sebilillah, şer'î (şeytanî değil) tesettür, Tevhidî eğitim yapan İslam mektepleri ve medreseleri, bedevî kültür ve zihniyetten medenî kültüre geçiş, Cuma ezanı okununca ticareti bırakıp, dükkanları ve işyerlerini kapatıp camiye gitmek (on dokuz başlık zikr ettim...) gibi konularda son derece etkili broşürleri milyonlarca adet yayınlamak veya bedava, yahut maliyet fiyatından halkı dağıtmak.
Müslümanların paraları var, memlekette hürriyet var, imkan var, fırsat var, milyarlarca dolarla oynayan cemaatler, dernekler, vakıflar var; peki Müslümanlar niçin bir teşkilat kurup böyle çok faydalı, çok lüzumlu, çok zarurî yayınları yapamıyor?
Ticarî esas üzerine otuz citt tefsir hazırlatıp bastıran zengin, imkanlı, güçlü Müslümanlar niçin otuz kırk sayfalık broşürler bastırıp kâr gayesi gütmeksizin halka sunamıyor?
Böyle hizmetleri bir tek tarikat, cemaat, hizip, dernek veya vakıf yapmaz. Bu hayırlı konuda büktün grupların birleşmesi gerekir.
Niçin birleşmiyorlar?
Niçin halkı bilgilendirmiyor, aydınlatmıyor, uyarmıyorlar?
Bir cemaat Kongo'da, bir tarikat Kafkasya'da, bir hizip Avrupa'da kolej veya Kur'an kursu açmış. Ne güzel, tebrik ederiz. Lakin Türkiye'de de öncelikle bazı hizmetlerin yapılması gerekmez mi?
Biz Müslümanlar önce kendi kapımızın önünü süpürmekle vazifeli değil miyiz?
Türkiye Müslümanlarının hali mükemmel midir, onların bilgilendirilmeye, uyarılmaya, aydınlatılmaya, ıslah edilmeye ihtiyaçları yok mudur?
Doğrusu, yukarıda bir nebze bahs ettiğim hizmetlerin, bilgilendirme aydınlatma, uyarma, ıslah çalışmalarının ve yayınlarının yapılmamasından dolayı çok üzüntülüyüm.
Bazı mutaassıplar üzülmeme bile izin vermek istemiyor, karamsarlık etme, bizi öv, bizi alkışla, biz çok hayırlıyız, bizde eksik yoktur diyorlar.
Üzülmemek elimden gelmiyor.
Onları övmeye gelince: Onlar zengin, parayla adam tutsunlar kendilerini övdürsünler.
* (İkinci yazı)
19 Gerçek
1'inci gerçek: İlahî adaletten kimse kaçamaz. İlahî adalet ihmal etmez imhal eder (mühlet verir). İlahî adaleti hiçbir güç durduramaz.
2'nci gerçek: Toplumlar ne haldeyseler öyle idare olunurlar. Kötü bir toplumun idarecileri iyi olmaz.
3'üncü gerçek: Allah bir zalimi, başına başka bir zalimi musallat ederek cezalandırır ve terbiye eder.
4'üncü gerçek: Bir toplumun azarsa ve bu azgınlığı dolayısıyla başına bela, azap ve musibet gelirse, genel gelir, kurunun yanında yaş da yanar.
5'inci gerçek: Namazı terk eden, emr-i mâruf ve nehy-i münker farzını yapmayan, büyük günahları açık bir şekilde küstahça işleyen; lüks, israf ve sefahate batan, fuhşiyyatın her çeşidini sergileyen bir İslam toplumu iflah olmaz.
6'ncı gerçek: Müslüman bir ülkenin bilenleri, bildikleri ile amel etmezlerse orada genel bir bozulma başlar.
7'nci gerçek: Parayı, malı, zenginliği, lüks hayatı ana değer olarak kabul eden bir İslam toplumu ağır şekilde hastalanır ve dengesini kaybeder.
8'inci gerçek: İhlasla, sadece Allah rızası için, içine hiçbir nifak ve riya karıştırılmaksızın yapılmayan ibadetler kabul edilmez.
9'uncu gerçek: Başında ehil ve layık bir İmam-ı Kebir, bir Emîrü'l-mü'minîn bulunmayan bir Müslüman toplum; karanlık gecede fırtınaya ve yağmura yakalanmış, kurtların hücumuna uğramış çobansız kalmış perişan bir koyun sürüsü gibidir.
10'uncu gerçek: Zekatı Kur'ana, Sünnete, şeriata, fıkha göre vermeyen ve sarf etmeyen Müslüman bir toplum sille yer.
11'inci gerçek: Müslüman bir toplumda alimler, doğrular, sâlihler, muttaqiler, muhlisler, namuslular; cahillerden, şakilerden, fasıklardan, münafıklardan, mürailerden, riyâkârlardan ve namussuzlardan daha cesur olmazsa orada işler kötüye gider.
12'inci gerçek: Allah mü'minler topluluğuna Ümmet ismini koymuştur. Müslüman bir toplum, Ümmet bilincini ve birliğini yitirir, birbirinden kopuk bir sürü fırkaya ve hizbe ayrılır, bunların bir kısmı birbiriyle çatışırsa o toplumun hali ve sonu iyi olmaz.
13'üncü gerçek: Cihad fi sebilillah'ı (Allah yolunda cihad etmeyi) terk eden bir İslam toplumu esir, zelil ve sefil olmaya mahkumdur.
14'üncü gerçek: Şöhret âfettir. Şöhret sahibi olmak için yanıp tutuşanlar makbul ve memduh kimseler değildir.
15'inci gerçek: Müslüman bir ülkenin, halkın, şehrin, mahallenin durumunu anlamak için, sabah ezanı okunduktan sonra camilerdeki cemaate bakılmalıdır.
16'ncı gerçek: Müslümanlarla meskun bir şehrin iyi veya kötü olduğunu anlamak için kadınlarına bakmak da yeterlidir.
17'nci gerçek: Bir Müslüman ülkede can, mal, ırz, din, neseb güvenliği yoksa orada Müslümanlık ism ve resmden ibarettir.
18'inci gerçek: İyi ve olgun bir Müslüman toplumda insanlar birbirinin kurdu değil, meleğidir.
19'uncu gerçek: Başkasının anasına, karısına, kızına şehvetle ve kötü niyetle bakanlar kendi analarına, karılarına, bacılarına şehvetle bakmış gibi olurlar.