Başkalarından önce kendimizi hesaba çekmeli
İmtihan dünyasındayız ve bir şekilde birbirimizle deneniyoruz. Kimi zaman nimet ve hizmetlerin mükemmel gitmesiyle ‘şükür’ ile; kötü gitmesiyle de ‘sabır ve sebat’la…
Asr-ı Saadet’i düşününüz. Ne sıkıntılar, ne problemler, ne çalkantılar yaşanmış...
İnsanların tabiatında daha iyiyi, daha güzeli, daha mükemmeli bulma meyli mücadele ve mücahedeyi doğurur. Elbette bu arada bazı—kimi zaman birçok—menfîlik meydana gelir. Ki, cihadda bazen şehitler verilir, kimi zaman da mallar telef olmaz mı?
İşte bu imtihan deveranında, bu mücahede ve mücadele meydanında kimimiz tenbellik/uyuşukluk zindanına düşeriz.
Ne var ki, kimileri tenbellik/uyuşukluk zindanına veya problemler anaforuna düşüşün yegâne müsebbibi olarak bazen ehl-i hizmet kardeşini, arkadaşını veya temayüz etmiş bir hizmet ehlini görür.
Aslında kendi nefsini temize çıkarma psikolojisi bu! “Ben iyi idim, ama falanca işini yapmadığından başarılı olamadık!”
Halbuki, önce kendimizden başlamalıyız. Hizmet ehlini değerlendirir veya haklarında karar verirken de âdil olmalıyız. Nefsimizi asla temize çıkarmamalı.
Mü’min kardeşlerimize karşı uhuvvet, muhabbet ve hüsn ü zan ile memuruz.
Kin, nefret ve insafsız tenkit mü’mine yakışmaz. Zira, hem kendisine, hem kardeşine, hem de İlâhî rahmete zulmeder, tecavüz eder. Hepimizin zaafları vardır. Diğer taraftan olayları değerlendirirken şöyle düşünmeliyiz:
Mü’min kardeşimizden hasbelbeşer gelen bir fenalık, hata veya kusuru bütün bütün ona verip onu mahkûm edemeyiz. Çünkü her hadisede;
- Kaderin bir payı,
- Nefsin,
- Şeytanın hissesi var.
Bu durumda yapacağımız şey, ilk planda kendimizden kaynaklanan hata ve kusurları nazara almaktır.1
Meseleye bu perspektifinden bakıp kendimize yönelip nefsimizi murakabe edip, muhasebeye çekmeli, yani özeleştiri yapmalıyız. Nefsimizi karşımıza oturtup soralım:
“Ey nefis! Bugün Allah için ne yaptın? Hizmetin hangi biriminde, hangi fiilinle ne katkıda bulundun? Senin bir ilgi alanın, bir de etki alanın var. Sen de çoluk-çocuğuna, yakınlarına, çevrene göre temayüz etmişsin. Peki, onları toparlayıp hizmete koşuşturabildin mi?”
Evet, başkasından önce kendimizi muhasebe ve murakabeye çekmeli. Başkasına nazar-ı müsamaha ile bakmalı, affetmeli; ama nefsimizi asla!
Dipnot:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbât, YAN, s. 257.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.