“İDSB aksiyon dönemine geçti”
KUVEYT
15 farklı ülkeden 40 kişilik bir heyetle birlikte İslâm Dünyası STK’ları Birliği’nin (İDSB) konsey toplantısı için Kuveyt’teyiz.
“İDSB, şimdi, 40’a yakın ülkeden 110 üyesi ile devasa bir yapı olmaya doğru hızla yol alıyor” diyen İDSB Genel Sekreteri Necmi Sadıkoğlu, Kuveyt’teki toplantıda önemli noktaların altını çizdiği bir konuşma yaptı ve Birliğin son halini şöyle özetledi:
“Kamboçya’dan Burkina Faso’ya; Amerika Birleşik Devletleri’nden Endonezya’ya, Kazakistan’dan, Sudan’a; Malezya’dan İngiltere’ye kadar, nerede Müslüman varsa oradan kuruluşlar bu çatı altında toplanmaya devam ediyorlar. Bu güce kolay ulaşmadık. üç senedir yoğun gayretle yapılanma dönemine devam ediyoruz. Yapılanma dönemine devam etmekle birlikte, aksiyon dönemine de sür’atle ama itinalı ve ihtiyatlı adımlarla geçiyoruz. Artık bu gücümüzü daha etkin kullanmalıyız ve Allah’ın izniyle kullanacağız da.”
Yaşanan göçler, iletişimin güçlenmesi ve tebliğ faaliyetleri neticesinde artık İslâm Dünyası denilince bütün dünya anlaşılıyor. Bunun için İDSB’nin misyonu da çok önemli.
Sadıkoğlu’na göre İDSB’nin hedefi ise çok açık: “Tüm dünyaya İslâm medeniyetinin sönmez ve söndürülmez bir güneş olduğunu hep birlikte göstereceğiz. Dünyanın neresinde Müslümanlar varsa onların imdadına koşacak, onların gelişmesi ve kuvvetlenmesi için elimizden gelen bütün gayreti göstereceğiz. İDSB olarak demografik ve coğrafi temsili olabildiğince etkin kılmalıyız. Zira bu şekildeki etkin temsille birlikte ancak güçlü bir birlik haline gelebiliriz. Bu vazife hepimizin omzuna yüklenmiş en önemli farz vazifedir.”
İDSB’nin refaransları hakkında şüpheye düşmeye lüzum yok; bu hayırlı faaliyeti desteklemek gerekiyor. İDSB’nin çıkış noktası Kuveyt’teki açılış konuşmasında daha da açıklık kazandı; okuyalım: “Bugün dünyanın her neresinde olursa olsun, sıkıntı ve zulüm altındaki kardeşlerimizi düşünmek, onlar için dua etmek ve en önemlisi onlar için birlik ve beraberlik içinde daha çok çalışmak zorundayız. Unutmayalım ki, Filistin sadece Filistinlilerin meselesi değildir. Irak’ta akan kan sadece Irak’ın acısı değildir. Keşmir’de bitmek bilmeyen haksızlık ve hukuksuzluk sadece Keşmir’in çözmek zorunda olduğu bir problem değildir. Keza, Doğu Türkistan, Kıbrıs, Karabağ, Kafkasya, Kosova, Darfur, Filipinler, Burma, Tayland’da yaşanan trajediler hepimizin meseleleridir. Bunu böyle görmemizi imanımız emreder. Bilelim ki, bizim gayemiz bu şuuru uyandırmaktır. Dirilmek ve direnmektir! Uyanmak ve uyandırmaktır! Bu ulvi gayemize ulaşmak için çıktığımız yolda yardımcımız Allah, rehberimiz Kur’ân, örneğimiz Resulullah’tır. Allah’ın rızasından başka hiçbir hesapla ilgilenmiyoruz, ilgilenmemeliyiz.”
“Artık eski hal muhaldir; ya yeni bir birlik potasında eririz ya da zillet ve esaret içinde; ihtilaf ve düşmanlıklarla yaşamaya mahkûm oluruz” diyen Sadıkoğlu konuşmasını şöyle bitirdi: “İzzet ve şerefle, tevhide inanmış, tevhide inandığı için de ittihada susamış kullar olarak Kur’ân’ın etrafında ve Peygamberimizin bayrağı altında toplanabilmeliyiz. Samimiyetle ve ciddiyetle!”
İslâm dünyasının son durumunu gözden geçirdiğimizde son cümlenin altını çizmek zorundayız: “Samimiyetle ve ciddiyetle!”
Bunun için İslâm dünyasının artık küçük hesaplar, dünyevî menfaatler, süflî arzular peşinde koşmayan kadroları yetiştirmek, mihver şahsiyetlerin önünü açmak gibi bir mükellefiyeti var. Kendi yürüyüşünü terkedip başkasının yürüyüşünü de taklit edemeyen ucûbe tiplerle bir yere varılmaz. Ecdadın tabiriyle “kem-âlâtla kemâlat olmaz.”
Kuveyt dönüşü tahlilimize devam edeceğiz inşaallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.