‘Aslan armudu’ndan enerji üretmek!
Güney Kıbrıs Rum yönetiminin (dünya nezdinde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ ve aynı zamanda AB üyesi) denizlerinde ‘doğalgaz’ aramaya başlaması Türkiye’yi de yakından ilgilendirdi ve Akdeniz’de ‘savaş dalgaları’ yükseldi. Bazı siyasetçilerimiz, bu aramayı neredeyse ‘savaş sebebi’ bile saydı. Tepki olarak da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ‘kıta sahanlığı anlaşması’ imzalandı bile.
“Öfke baldan tatlıdır” ama neticeyi düşünüp öyle adım atmak daha iyi. Kıbrıs Rum Kesiminin İsrail ve Amerika firmalarıyla işbirliği yaparak ‘gaz’ aramasına itiraz ederken, ‘yapabileceklerimiz’i de iyi tahlil etmekte fayda var. Neticede zarar edeceğimiz adımları atmak bize ne kazandırır?
Konu ile ilgili haberlerde asıl dikkatimizi çeken şey, Akdeniz’in ‘petrol ve doğalgaz’ deposu olduğu yönündeki bilgilerdir. Bir habere göre Doğu Akdeniz’de bulunan petrol ve doğalgaz varlığı, yüz trilyon dolar kıymetindeymiş. Bir ‘uzman’ın verdiği bilgi şöyle özetlenmiş: “Doğu Akdeniz’de trilyonlarca metreküp doğalgaz ve petrol rezervi olduğu belirtildi. Parasal değerinin ise 100 trilyon doları aştığı bildirildi.” (Star, 21 Eylül 2011)
Bu bilgileri “Zenginin malı züğürdün çenesini yorar” misâli olarak mı değerlendirmek lâzım, doğrusu şaşırdık. Peki, Doğu Akdeniz’de bu kadar zenginlik var ise, niçin şimdiye kadar bu zenginliğe ulaşamadık? “Hayalî bir zenginlik” üzerinde kavga edeceğimize, bu kaynaklar üzerinde hakları olan ülkeler bir araya gelse ve herkes bu zenginlikten istifade etse daha iyi olmaz mıydı? Türkiye, konu ile ilgili olarak çalışma yapmak için “Kıbrıs Rum Yönetimi”nin sondaj çalışmasını niçin bekledi? Düne kadar bu konuda niçin gerekli adımları atmadık? Bu ihmale gel de kızma birader...
Çoğu zaman ‘şehir efsaneleri’ bilgileri ile karşılaştığımız için “Akdeniz’deki petrol ve gaz rezervi’ haberlerini de ihtiyatla karşılamak gerektiği düşüncesindeyiz. Biliyorsunuz, ‘kâğıt üstünde’ çok büyük zenginliklere sahibiz. Meselâ, her fırsatta dile getirdiğimiz ‘uranyum madeni’ne sahibiz, ama yer altında yattığı için istifade edemiyoruz. “Hadi çıkarın” denilse onu çıkarıp ‘kullanılır hale getirme’ imkân ve kabiliyetine sahip değiliz. Dolayısıyla gerçekte zengin olabileceksen fakir olarak kalıyoruz.
Zaman zaman milletimizdeki bu beklenti ile dalga geçen ‘sunum’lar da hazırlanıp internet ortamında dolaşıma sürülüyor. Geçenlerde böyle bir ‘sunum’ bize de ulaştı. Üşenmeyip milleti oyalamak için ‘sunum’ hazırlayan her kim ise büyük ölçüde hedefine de ulaşmış. “Bu bilgiyi her yere ulaştırın” notuyla gönderilen ‘sunum’da Türkiye’nin dünyada eşine az rastlanır ölçüde ‘aslan armudu’na sahip olduğu ileri sürülüyor. ‘Sunum’da şöyle denilmiş: “Yalnızca Türkiye’de bulunan bir tür armut ağacı olan Peargoi Tripanozi (Aslan Armudu) dünyada bir çok önemli ilacın üretiminde kullanılan ‘Tripanozoid 12’ bileşiğinden elde edildiği yegane kaynaktır. 1972 yılında Chikago Üniversitesi Tıp Fakültesinde iç hastalıları ana bilim dalı başkanı Profesör Dr. Jason Fressman tarafından bulunan Tripazonoid 12 kanserden migrene, bel fıtığından gribe tam 352 hastalığa çare ilâçlarda kullanılıyor.”
“Sunum”da böyle diyor, ama gerçekte böyle bir şey yok. İnsanlar hayalî bilgilerle oyalanıyor. Benzer şekilde Türkiye’nin 9 trilyon dolar değerinde tonlarca “Neptunyum” elementine sahip olduğu yolunda ‘sunum’lar da sanal âlemde dolaştı durdu. Hepsi hayal ürünüydü, ama bunları tahkik etmeden ‘dost’larına gönderenler oldu.
Şimdi de Akdeniz’in ‘petrol ve gaz deposu’ olduğu yolundaki haberleri görüyoruz. Eğer bu bilgiler doğru ise o kaynaklara ulaşmak için bu güne kadar beklenmesini kim izah edecek? Gözümüzün açılması için Kıbrıs Rum Kesiminin ‘sondaj’ yapması mı gerekiyordu? Yok; bugün de, yarın da o ‘depo’ya ulaşmaya imkânımız yoksa niçin ‘kavga’ çıkarıyoruz?
Oyalamadan ve oyalanmadan gerçeklerle yüzleşelim, en iyisi...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.