Bildiğin gibi değil Türk kardeş!

Bildiğin gibi değil Türk kardeş!

Anlaşılması zor olan nokta bu topraklarda yetişen gençlerin hiç tanımadığı kadınlara, çocuklara, erkeklere silah doğrultup tereddüt etmeden tetiği çekebilmesinde.

Bir arabada seyahat eden genç kızlar, çocukları ve karnındaki bebeğiyle seyahat eden anneler, halı sahada top oynayan polisler ve onları seyreden eşlerini hedef seçip öldürebiliyorlar.

Bunu yapabilmek için eğitim ötesinde bir özellik gerekir: Nefret ve öfke.

Metis Yayınları’ndan çıkan bir kitap var.

Yazarları Rojin Canan Akın ve Funda Danışman.

Kitap çocukluğu 1990’lı yıllarda yoğun bir şiddet ortamında büyüyen gençlerle yapılan söyleşilerden oluşuyor.

Kimi yerlerinde durup soluk almanız veya sayfa atlamanız gerekiyor.

Okunması zor bir kitap.

Ama okunması gereken bir kitap.

Bu kadar öfkeyi anlamak ve sahip çıkılmayan gençlerin bu öfkesinin nasıl yönlendirilebileceğini görmek için.

Kitabın tanıtım yazısında vurgulandığı gibi, bu çocuklar kışlaya benzeyen okullarda okudu.

Evleri basıldı, babaları, akrabaları gözlerinin önünde dövüldü, aşağılandı hatta öldürüldü.

Yakınları birer birer kayboldu.

Bu insanlar, bugün yaşadıkları o yılları şu sözlerle ifade ediyor:

“Çocukluğum sorulduğunda aklıma açlık, rezillik, sefalet, perişanlık, bombalamalar ve savaş uçakları geliyor.”

Buna rağmen, “Burada yaşatılanları affetmem mümkün değil ama barış istiyorum. Barış mümkün” diyebiliyorlar.

Bu önemli.

Ankara bu kez artan şiddet olayları karşısında sağduyuyu elde tutarak aslında teröre karşı en büyük kazanımı elde etmiş bulunuyor.

Bugünün çocuklarının aklında da elbette dağdaki yakınları, tutuklanan Kürtler, sokaklardaki yoksulluk olacak.

Ama faili meçhuller, dayak yiyen dedeler, basılan evlerde aşağılanan anneler, öldürülen abiler, kurşunlanan evler olmayacak.

O yüzden bugünün gençleri internette “Benim için öldürme” diye imza kampanyası yapıyor, kanaat önderleri şiddete karşı çıkıyor.

Aslında şiddet kaybediyor.

Her şeyin başı dizayn

Apple sıradan bir bilgisayar markası iken şirkete geri çağrılan Steve Jobs, önceliği dizayna verdi.

O güne kadar bilgisayarlar beyaz dört köşe kutulardı.

Pembe, sarı, yeşil, mavi renkte, şeffaf plastikten yapılma ilk Apple’lar dünyayı şaşkına çevirdi ve hızla değişime uğrayarak Windows bazlı bilgisayar hakimiyetini yıktı.

Onu iPod, iPhone ve iPad izledi.

Hepsi bir dizayn harikasıydı.

Türkiye dizaynın önemini gerçek fark etti. Yıllarca zeytinyağlarını da, şarapları da birbirine benzer şişelerde sattı üreticiler.

Sonra Tariş zeytinyağında, Reşit Soley şarapta paketin önemini herkesin gözüne soktu.

Bugün markette alışveriş etmeden bile bu raflara bakmak keyifli.

Oturduğunuz koltuktan elektrik düğmesine kadar rahatlık kadar şıklık, göz zevki de önemli.

Size bu keyfi yaşatan, bu yolda çaba veren insanlar bu hafta İstanbul’da.

Dizayn Week Haftası, dDf, Hürriyet ve istav işbirliğiyle 6’ncı kez İstanbulluların karşısında ve yine eski Galata Köprüsü üzerinde.

Katılımcılar arasında Karim Rashid, Massimiliano Fuksas, Andrea Branzi gibi isimler var.

Havalar güzel giderken uğramanızda fayda var.
Giriş Feshane Kapısı’ndan unutmayın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi