Şükürsüzlük
BU yaz epey sıcak oldu, bunaldık, hele Urfa'da Diyarbakır'da bazı günler derece 40'ı geçti, halk hararetten yandı.
Biz bu sıcaklar karşısında şikayet ettik, "Öf ne kadar bunaltıcı sıcak var..." deyip durduk.
Başkalarına karışmam ama yazın bunaltıcı sıcakları, kışın dondurucu ve titretici soğukları karşısında şikayet etmek Müslümana yakışmaz.
Havanın sıcak olduğunu söyleceksek, "Elhamdülillah bugün hava ne kadar sıcak"; çok soğuk olduğunu söyleceksek, "Elhamdüllilah bugün hava epey soğuk" şeklinde konuşmamız gerekir.
Ticaretimiz veya işimiz bozuldu, gelirimiz kesildi veya çok azaldı ve akşam yemeği mönümüzde sadece çorba var. Ne yapacağız? Şikayet mi edeceğiz, yoksa hamd ve şükür mü? Müslümansak elbette hamd ve şükür.
Çorbamızı besmele ve şükürle içerken, Somali'de bunu da bulamayan kardeşlerimizi düşüneceğiz.
Yukarıdakilere bakmaya lüzum yok. Tantana Restoran'da Zengin bin Zengin, ana yemek portakallı ördek olmak üzere on beş çeşit yemek, tatlı, ovrdövr , salata, malata yiyormuş. Ne haset edeceğiz, ne gıbta.
O yemek helal para ile yeniyorsa, israf edildiği için haramdır.
Haram ve kirli para ile yeniyorsa, muzaaf (kat kat) haramdır.
Haram yiyen cehennemliktir.
Bağdad'lı büyük Veli ziyaretine gelen bir şeyhe sormuş:
Efendi hazretleri durumunuz nasıldır, ne yapıyorsunuz?
Şeyh şu cevabı vermiş:
Bulursak şükr ediyoruz, bulmazsak sabr ediyoruz...
Büyük veli: Bunu Bağdad köpekleri de yapıyor.
Şeyh efendi şaşırmış, "Peki zat-ı âliniz ne yapıyorsunuz ?"
"Biz bulursak dağıtıyoruz, bulmazsak şükr ediyoruz..."
İnsanların yiyeceklerini içecekleri, yemeklerini, rızıklarını Allahü Teala vermektedir. Rızık helalden de olur, haramdan da... Kul helal kazanır, helali isterse ona helal rızık verilir, haram kazanırsa, harama rağbet ederse rızkı haramdan olur.
Bizim Allah'tan helal rızık istememiz, haram kazançlardan uzak durmamız gerekir.
Helal peynir ekmek, üzerinde yüz çeşit yiyecek ve içecek bulunan haram nemrudî sofradan hayırlıdır.
Helal para ve gelirle alınmış lüks yiyecekler haram olur.
Birincisi: Lüks olduğu için.
İkincisi: İsraf olduğu için.
Bu devirde lüks ve israf, manevî bir veba ve kolera gibi toplumu ahlâken yere sermiştir.
Şükürsüzlük almış yürümüştür.
Şu sürüngene bakınız: Hem kızarmış tavuğu midesine indiriyor, hem de "Eski tavuklar lezzetliydi, bu yeni tavuklar tatsız tuzsuz..." diye homur homur homurdanıyor.
Eski tavuklar gerçekten daha lezzetliydi ama böyle konuşmak Müslümana yakışmaz. "Allah'ın nimetlerine ne kadar şükr etsek azdır. Fabrika tavukları eski kadar lezzetli olmuyor ama buna da şükr etmeliyiz. Nice kardeşimiz açlıkla pençeleşiyor, bırakın böyle kızarmış tavuğu, bir dilim ekmekle bir tas duru çorba bile bulamıyor. Ya Rabbi Sana çok şükürler olsun..." denilmesi gerekmez mi?
Şu solucana bakınız:
Sekiz bin liralık eski bir otomobili var. Bununla ayağı yerden kesiliyor, evden işe işten eve gidiyor, pazar günleri mâ aile piknik yapıyor ve söylenip duruyor. "Herkes lüks arabalarda caka satarken ben bu teneke parçasında ömür çürütüyorum, olur mu böyle, ya Rabbi bana niçin pahalı ve gösterişli bir araba vermiyorsun?.."
Küfran-ı nimet eden küstah ve nankör insan...
Muhterem kardeşlerim!.. İhyâu Ulûmi'd-din gibi muteber din ve ahlak kitaplarımızın şükür bölümlerini okuyalım ve edindiğimiz bilgileri hayata uygulayalım.
Şükürsüz nankörler olmayalım, şükürlü iyi Müslümanlar olalım.
Şükrün yanında İslam'da sabır nedir, tevekkül nedir, ihlas nedir, taqva nedir onları da öğrenelim.
Sadece kuru kuruya öğrenmekle iş bitmez. Kurtarıcı ve faydalı bilgileri hayatımıza uygulamamız gerekir.
İnsan nefsi nedir, kaç mertebedir?
İnsanı helak eden gurur, kibir, ucb nedir?
Kur'an ahlakının esasları nelerdir?
Peygamberin (Salat ve selam olsun ona) ahlakı nasıldı?
Örnek Müslümanların ahlakı nasıldı ve onlar nasıl yaşarlardı?
İslamda mürüvvet ne demektir?
Fütüvvet ne demektir.
İnsanların gizli ayıplarını araştırmak niçin haramdır?
Gıybet etmek niçin şarap içmekten daha kötüdür?
Kış yaklaşıyor, soğuklar başlayacak, hele bazı doğu vilayetlerinde Sibirya soğukları olacak. Ya Rabbi, Sana şükürler olsun, hava soğuk diyenlerden olalım.
Şükr eden kullardan olalım.
Yetmiş seksen sene yazlar sıcak, kışlar soğuk olur ve sonra insan dar-ı cezaya intikal eder.
Dünyadan dar-ı cezaya sahih imanlı, namazlı, diğer ibadetleri eda eden, ahlakı düzgün, nimetlere şükr eden, Allah'tan çok korkan, yaptıklarına mağrur olmayan, ihlaslı, taqvalı, şükürlü ve sabırlı, mütevazı, beynel havf ve reca, müstaqim (doğru dürüst) Müslümanlar olarak göçmenin sebep ve vesilelerine yapışalım.
* (İkinci yazı)
ÇILGINLIKLAR ÜLKESİ
(Bu yazıyı Başbakanın otomobiline Kastamonu'da saldırıldığı günlerde yazmıştım, gazeteye göndermeyi unutmuşum. Bugün yayınlanıyor. Umarım eskimemiştir...)
Bursa'da zaman... Hayır dilim sürçtü yanlış söyledim, Bursa'da bir futbol maçı... Şehirde yer yerinden oynuyor. Sanki savaş var. Futbol holiganlarının gözleri kararmış...
Kastamonu'da Başbakanın konvoyuna otomatik silahlarla zırh delen mermiler sıkılıyor, bombalar atılıyor. Bereket versin ki, Başbakan otomobile binmemiş, helikopterle gitmiş...
Samsun'un bir ilçesine bağlı köyde iki köylü bir köpeği ağaca bağlamışlar, sopalarla vura vura feci şekilde öldürmüşler. Köpeğin feryatları dağları vadileri inletmiş.
Hoppa züppe ünlü şanlı anlı fingirdek kadına bir gazeteci kimliğini tanıtmadan telefon etmiş, birlikte olmak için kadın 20 bin lira istemiş...
Bir koca kendisi işte iken eve aşığını alıp zina yapan karısını polise şikayet etmiş. Polis "Zina suç değildir, herhangi bir bir işlem yapamayız" cevabını vermiş. Aşığın eli kadının belinde, kocanın eli böğründe kalmış.
Seçim oylarının basım işi 12 milyon liraya ihaleye çıkartılmış, en sonunda 900 bin liraya düşmüş...
Medya ateşli ateşli tartışıyor: Filan dizideki zina sahnesinde erkek ile kadının arasında yastık mastık yokmuş, kameraların önünde bilfiil cinsel ilişki yapmışlar. Böylesi daha gerçekçi oluyormuş...
Ülkenin bazı bölgelerinde kanlı terör var, bazı bölgelerde ise vur patlasın çal oynasın eğlence...
Ucuz halk ekmeği kulübelerinin önünde uzun fakir fukara kuyrukları var. İstanbul'un en lüks lokantasında bir porsiyon lüfer 500 liraya yeniyormuş...
İri ve ünlü bir politikacı Memiş rakibine "Ben senin a..." demiş, gerisini getirememiş...
Bizim Hacı akşam namazını kılmış, ardından akşam yemeğini yemiş, sonra koltuğuna kurulup "Şehvetli ve Ateşli (nar) Yasak Aşk" filmindeki zina ve fuhuş sahnelerini pür dikkat seyretmiş.
On dört yaşındaki öğrenci kız hamile kalmış, vakti gelince çocuğunu doğurup çöpe atmış. Çocuğun babası belli değilmiş.
Yirmi yıl önce züğürdün teki olan herif bugün süper zengin olmuş. Kurumundan yanından geçilemiyormuş.
Otobüste birbirini mıncıklayan bir çifte "Burası seks yeri değil" diyen şoför medyatik linçe maruz kalmış...
Avrupa standartlarına uygun olmayan hadisler büyük paralar harcanarak ayıklanıyormuş...
Papazlarla haşir neşir olan birileri Müslüman kardeşleriyle konuşmuyormuş...
Müezzin sabah vakti ezan okurken hoparlörü sonuna kadar açmış, rahatsız olan Müslüman komşusu da polise şikayet etmiş...
Fakir kadının bebeği gıdasızlıktan ölmüş. Milyonlarca Müslümandan biri birkaç yüz lira zekat veya sadaka vermiş olsaydı zavallıcık ölmeyecekmiş.
Geçen Ramazan'da İzmir'de bir kediyi tekmeleye tekmeleye öldüren üniversite öğrencisinin davası başlamış.
Bursa'da direksiyona hakim olamayıp (sarhoş muydu?) durağa dalıp beş zavallı kadını feci şekilde ezerek öldüren cellat sürücü on ay yattıktan sonra tahliye olmuş...
Müslümanlar iktidardaymış ama dindar memureler, dindar avukatlar hâlâ başörtüsüyle daireye, adliyeye giremiyormuş...
İdam edilen fidancıklar ölüm yıldönümünde anılmış, hatıraları bir kez daha kutsanmış...
Dehşetli yolsuzluk yapan, vurdu mu büyük vuran pek iri bir vurguncu on bir aylık bir devşirme ve talandan sonra umreye gitmiş. Günahsız olarak döneceğini sanıyormuş...
Açık oturumda iki kişi birbirine girmiş, çok ağır şekilde atışmışlar, seyredenler zevkten dört köşe olmuş, tv kanalı reyting patlaması yapmış.
Medya bir aslanın bir zebrayı parçalayıp yediğini rejimleriyle ve kanlarıyla birlikte verdi. Okul çocukları için iyi ve canlı bir biyoloji ve zooloji dersi oldu.
Paşa vaktiyle ne demişti: Yurtta sulh, cihanda sulh...