Teröre karışık kafayla çözüm zor bulunur
İlk bakışta başlık biraz anlaşılmaz gelebilir ama üzerinde duracağım hususlardan sonra ne demek istediğim net bir şekilde görülecektir.
Terörden toplumun çok büyük bir kesiminin rahatsız olduğu açık bir gerçek. Hatta yakın zamana kadar en azından terör örgütüne psikolojik destek veren, yakınlarının dağlara çıkıp terör örgütüne katılması safhasında bunu engellemek için çalışmamış olan bazı Kürtler bile bugün "Yeter artık" demek noktasına gelmiş bulunuyorlar. Elbette bugün 'Yeter artık' demekle bugüne gelinceye kadar işlenen cinayetlerin vicdani sorumluluğumdan kurtulmak mümkün değildir. Yakın zamana kadar dağdaki teröristlerin şehirlerdeki temsilcileri gibi hareket edenlerin terörün ucu kendilerine dokunduğunda bile teröre karşı topyekün karşı çıkamıyor olmaları ise işin ayrı bir boyutudur. Teröre topyekün karşı çıkamayıştan kastım terör örgütünün sivil hedeflere saldırmasının hemen ardından hemen her kesimden yapılan açıklamalarda sivillerin hedef seçilmesine karşı bir tepki sergileniyor. Olaya birde tersinden baktığınızda askeri karakollara saldırmak, devriyeye çıkmış askeri birliklere pusu kurmak, yollara mayınlar döşeyerek askerler ya da polisler oralardan geçerken patlatarak onların ölümüme sebep olmak sanki normal bir olaymış gibi algılanmış olmuyor mu? Daha işin başında her türlü saldırıya ortak tepki konulabilmiş olsaydı acaba terör böylesine boyutlara ulaşır, devletin karşısına ayrı bir güç çıkabilir miydi?
Kısacası demek istediğim o ki, ister sivil, ister asker ister polis ölümlerinde olsun herkesin ortak tepki koyması gerekiyor. Sivillere yönelik saldırılar elbette ki insanlık dışı bir vahşettir. Ancak, asker ve polislere dönük saldırıların olağan kabul edilip sivillere yönelik saldırılar karşısında tepki göstermek yaşanan terör olaylarını bir savaş olarak algılamak anlamına gelmez mi? Çünkü, askere dönük saldırıların normal kabul edilmesi iki cephe arasında bir savaşta mümkün olabilir. Eğer böyle ise 25 yılı aşkın bir süreden beri adı konulmamış bir savaş halinin yaşandığının kabulü gerekir. Hadiselerin tarifi doğru yapılmadan teröre son verilmesi konusunda atılacak adımlardan istenen sonucun elde edilmesi mümkün olmaz. Çünkü, savaş şartları ile terör olayların sonuçlandırılmasında takip edilecek yol farklıdır.
Sık sık duyduğumuz, "PKK'nın sivillere yönelik vahşetini lanetliyorum. Örgütün bu saldırılarla bir yere varması mümkün değildir" mealindeki açıklamalar genellikle ya okunup ya da dinlenip geçiliyor. Halbuki bu açıklamaların üzerinde biraz durup düşünmek işin vehametini görmemize yetecektir. Söylenen söz çok net bir şekilde şu manaya geliyor: "PKK'nin sivillere yönelik saldırısı yanlıştır. Böyle olunca toplumun tepkisi artacağı düşünülmektedir. Halbuki askeri hedeflere saldırı olsa bu normaldir. Terör örgütü hedefe ulaşabilmek için sivilleri değil askeri hedefleri seçmelidir."
Askeri hedeflere saldırılar terör sayılmıyor mu? Asker dediğimiz insanlar ya da polisler bu memleketin evlatları değil mi? Onlar zorunlu ya da gönlü olarak ülke güvenliğini sağlayacak bir meslek seçmiş oldukları için öldürülmeleri normal mi kabul edilecek?
Söz gelimi memleketlerine gitmek için birliklerinden yola çıkan 33 askere pusu kurularak şehit edilmeleri bir takım insanları üzmüyor mu? Onlar askerlik vazifelerini yapıyorlar diye can emniyetine sahip olmayacaklar mı?
Kısacası artık terör konusunda kavramları çarpıtmadan değerlendirmek ve kavramların anlamları konusunda ortak bir anlayışa varmak durumundayız. Ancak bu takdirde teröre çözüm bulunabilir. Bir başka ifade ile Kürt ya da Türk haklarının teminat altına alınmasının peşinde koşmak yerine temel insan haklarının esas alınmasını geçirmek durumundayız. Çünkü, kimsenin kimseden üstün bir yanı yoktur. Esas olan şu ya da bu ırka mensup olmak değil insan olmaktır. Tüm insanlık için temel insan hakları söz konusudur. Bu hakların mutlaka teminat altına alınması gerekmektedir.
Yazının girişinde de belirttiğim gibi kafalardaki karışıklık söz ve yazılara yansıyor. Söz gelimi birisi köşesinde yeni anayasada Kürt haklarının teminat altına alınmasından söz ediyor. Bir hakkın teminat altına alınması isteğinde bile bir ayrımcılık esas oluyor. Halbuki esas olan herkesin sahip çıkması gereken temel insan haklarının teminat alıntına alınmasıdır. Ortak akıl bu noktada birleşemediği sürece soruna çözüm bulmak kolay olmayacaktır. Mümkün olmayacaktır dememek için kolay olmayacaktır diyerek iyimserliğimi korumaya çalışıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.