Bir askeri kurtarmak 13 askeri öldürmek
İsrail tek bir askerini kurtarmak için binden fazla Filistinli mahkumu serbest bırakmayı kabul etti.
Mısır’ın arabuluculuğu, Türkiye’nin desteğiyle gerçekleştirilen anlaşma 5 yıldır rehin tutulan askeri sonunda serbest kaldı.
İsrail-Filistin görüşmeleri sürerken Türkiye’de Dağlıca baskınının perde arkası itiraflarla aydınlanmaya başladı.
Dağlıca Tabur Komutanı Onur Dirik, Zaman Gazetesi’ne yaptığı açıklamada, PKK baskınını haber aldıklarını, karşı operasyona hazırlanırken komuta kademesinden gelen emirle durmak zorunda kaldıklarını anlatıyor.
Rütbeleri sökülüp Silahlı Kuvvetler’den ihraç edilen Dirik’e baskının ardından şimdi tutuklu bulunan emekli Orgeneral Hasan Iğsız başarı madalyası vermişti.
İtiraflar, ortada başarının değil, iktidarı zora sokmak amacıyla planlanan kanlı bir tezgah olduğunu gösteriyor.
13 askerin ölümüyle sonuçlanan bir tezgah.
Bir yanda tek bir askerini kurtarmak için düşman kabul ettiği bin insanı bırakan bir devlet ile halkın oylarıyla seçilmiş bir iktidarın bileğini bükmek için 13 askerini gözünü kırpmadan ölüme gönderen bir devlet.
AK Parti’nin başarısının sırrını anlayamayanlara bundan daha basit bir açıklama olabilir mi!
Kuzey Irak’a kara harekatı yapmak veya sivil iktidarı zora sokmak için 13 insanın genç yaşta ölümünü, İngilizce deyimiyle ‘’Colleteral Damage’’, yani ikincil hasar olarak gören bir anlayıştan her şey çıkar ama sağlıklı bir devlet çıkmaz.
İsrail’in bugün bir asker için yaptığı fedakarlıkla, Türkiye’nin yakın zamanda 13 askerini kolaylıkla feda edebilmesi devlet-millet ilişkisindeki sıkıntıyı gösteren en açık fotoğraf aslında.
Bu anlayış, kendisine destek olan CHP’yi güdükleştirdi, teslim aldığı ANAP ve DYP’yi tasfiye ederek muhalefetsiz bir Türkiye yarattı.
Bugün AK Parti ve Tayyip Erdoğan’a kızanlar, “Son Türk Devleti” teranesi ile milleti enayi yerine koyageldiler.
Sonunda lastik patladı.
AK Parti ne yaparsa yapsın, karşısında güvenilir bir muhalefet olmadığı için puan kaybetmiyor.
Sokaktaki insan içkiye zamla, CHP iktidarı alternatifi arasındaki farkı çok net görüyor.
Bu tablonun sorumlusu çok övündükleri devleti İsrail kadar gerçek devlet yapamayanlarda.
Köstebek’in hesabını sorana da bakınız
Cam evde oturanlar, komşularına taş atmaz.
CHP’li Gürsel Tekin bu kuralı unutmuş görünüyor.
Kadıköy Belediyesi’nde görevi esnasında belediye encümeni olmadan bir sinema salonuna ruhsat veren Tekin, yargılama sonucu hapis cezasına mahkum olmuştu.
Yargıtay kararı seçimden önce onaylasa, Tekin seçilme kabiliyetini kaybedecekti.
Ama birden dosyasındaki en kritik evraklar kayboluverdi.
Dünkü STAR’da olayın perde arkası vardı. Meğerse Tekin’in avukatı “Fotokopi çekiceğim” diye evrakları almış, sonra geri koymamış.
Şimdi Sayın Tekin, Deniz Feneri’ndeki köstebeğin hesabını soruyor.
Önce kendi dosyasındaki köstebeğin hesabını versin, sonra Deniz Feneri’nden hesap sorsun bence.
Böyle muhalefete gerçekten can kurban, gerçekten.