PKK örgüt değil, Türkiye düşmanlarının “tetikçi”sidir!
Çukurca’da “kalleş” saldırı: 24 şehit, 18 yaralı... Üzülmemek, kahrolmamak, öfkeden çılgına dönmemek mümkün değil... 24 ocağa daha “ateş” düştü... Hayır 24 ocağa değil, Türkiye’nin bağrına ateş düştü.
Hayır, ağlamayalım!..
Çünkü, “PKK’nın amacı” bu... Çünkü PKK, “kan”dan ve “gözyaşı”ndan besleniyor!.. Dökülen her gözyaşı, PKK’ya “hayat” veriyor, onu daha da azdırıyor, daha da kudurtuyor!..
Onun için, ağlamayalım!..
Şehitlerimize “Allah’tan rahmet”, yaralılarımıza “acil şifa” ve ailelere “sabır”lar dileyip, “soğukkanlı” şekilde düşünüp, bu “kanlı saldırı”nın sebeplerini “tahli” etmeye çalışalım...
Her zamanki gibi soralım:
“Bitlis’te; sivil vatandaşları ve hatta 2 yaşındaki bir kız çocuğunu bile katleden, Çukurca’da ise 24 askeri şehit eden PKK’nın amacı ne?.. Bu saldırılar kime yarıyor?”
Özellikle söyleyelim ki;
PKK, “kendi inisiyatifi” ile hareket eden bir “örgüt” değildir... PKK, “taşeron” bir örgüttür!.. Kimin, ya da hangi ülkenin bir “tetikçi”ye ihtiyacı varsa, onlar tarafından “kullanılan” bir örgüttür!..
PKK, bir “terör örgütü” olmasının çok çok ötesinde, “uluslararası bağlantıları” olan bir “şebeke”dir!..
TÜRKİYE, NİYE HEDEFTE?
Öyle bir “şebeke” ki;
Onun, çeşitli “örgüt” ve “ülke”lerde “adamları” vardır!..
Ve elbette; bu örgüt ve ülkelerin de, PKK içinde adamları vardır!..
İşte bunlar, “kritik” zamanlarda bir araya gelmekte ve “kime, ne zaman saldırıya geçileceği” konusunda kararlar vermektedir!..
PKK’nın içinde; ABD’nin adamları vardır, İsrail’in adamları vardır, Irak’ın, İran’ın ve elbette Avrupa’nın adamları vardır!..
Tabii, Fehman Hüseyin başta olmak üzere Suriye’nin adamları vardır!..
Ama, dikkat ederseniz;
“Saldırıların tek hedefi Türkiye”dir...
Sormak gerekmez mi;
“Suriye’den hoşnutsuz” olduğu için dağa çıkan bir Fehman Hüseyin, neden Suriye’ye karşı değil de, Türkiye’ye karşı savaşmaktadır?..
Demek ki, amaç başka!..
Aynı soru, “PKK içindeki diğer gruplar” için de geçerlidir...
Neden Türkiye?..
Çünkü Türkiye;
Bütün dünyaya “parmak ısırtacak” ilerlemeler göstermektedir... İşte tablo ortada: ABD başta olmak üzere, bütün Batı ülkelerinde bir “kriz” vardır... Bankalar batmış, halk sokaklara taşmıştır!..
Ama Türkiye;
Yoluna hem güvenle devam etmekte, hem de “ezilen ülkelere örnek” olmaktadır!..
“İşsizlik” oranı azalmaktadır!
“İhracat”ta rekor kırılmaktadır.
Kendi “savaş gemisi”ni yapmakta, kendi “tank” ve “savaş uçağı”nı imal eden noktaya gelmektedir...
Artık, “IMF’ye muhtaç” değildir... Türkiye, “kendi ayakları üzerinde duran” ve hatta “büyüyen” bir ülkedir!..
Sadece “ekonomi”siyle değil, “demokratik atılım”ları ile de gıpta edilen bir ülkedir!.. Halkına “daha fazla özgürlük” için çalışmakta, geçmişte “Kürt halkı”na karşı yürütülen “ret, inkâr ve asimilasyon” politikalarını çöpe atıp, “kardeşçe ve bir arada yaşama” stratejisini uygulamaya koymaktadır!..
Düne kadar “Kürtçe” konuşmanın bile yasak olduğu bir ülkede, bugün “Kürtçe propaganda” bile yapabilmekte, köy ve beldelere “Kürtçe isimler” verilebilmekte, üniversitelerde “Kürtçe eğitim”in önü açılmakta, devletin televizyonu “24 saat Kürtçe yayın” yapabilmekte, hasılı kelâm, “Kürt halkının hakları” birer birer verilmektedir!.. Dahası da, sıradadır!..
Yani, PKK’nın; “kuruluş bildirgesi”nde yer alan “talep”lerin tamamı karşılanmıştır!.. Kürtlere o kadar “geniş haklar” ve “imkân”lar sağlanmıştır ki; “bütün talepleri karşılanan” PKK’nın, kendisini “lâğvetmesi” ve faaliyetlerine son vermesi gerekir!..
Öyle ya;
Sen “Kürt halkının hakları” için kurulduysan, bu haklar da verildi ise, niye kapatmıyorsun kepenklerini?..
Ama, dedim ya;
Mesele, “Kürt halkının hakları”nı savunmak filân değil!.. PKK, eğer iddia ettiği gibi, “Kürt halkının temsilcisi” filân olsaydı; bırakın “eylem”lere son vermeyi, “varlığına” son verirdi!..
Demek oluyor ki;
İşin içinde başka işler var!..
KÜRTLER İÇİN DEĞİL, HIRTLAR İÇİN!
Kabul edelim ki;
PKK, bugün “terör örgütü” olmaktan çıkmış, bir “holding” halini almıştır!.. Yaptığı iş, elbette “terör”dür, “cinayet”tir!..
Ama, bunu, artık “Kürtler adına” değil, “başkaları adına” yapmaktadır!..
“ABD adına” yapmaktadır!..
“Avrupa adına” yapmaktadır!..
“İsrail adına” yapmaktadır!..
Hasılı kelâm; “Türkiye ile görülecek hesabı” olan hangi ülke, hangi örgüt varsa, “onlar adına” yapmaktadır!..
Açıkçası, “kiralık bir örgüt”tür!..
Daha doğrusu, “kiralık bir katil!”
Şimdi, kendi kendinize sorun;
Hem “ekonomi”de, hem de “demokrasi”de büyüyen bir Türkiye’den kimler rahatsız olur?..
Söyleyin Allah aşkına;
Sadece Ortadoğu’da değil, artık Afrika’da, Balkanlar’da ve Kafkasya’da “sözü dinlenen” bir ülke haline gelen bir Türkiye, bu coğrafyalarda “hesapları” olan bir ABD’yi, bir Avrupa’yı ve “uluslararası sermaye”yi yöneten İsrail’i rahatsız etmez mi?..
Öyle ya;
Adamlar, dünyanın her yanında bir “nüfuz alanı” kurmuş ve habire sömürüyorlar, sömürdükçe semiriyorlar!.. Ama şimdi, “Türkiye” denilen bir ülke çıkmış, bu ülke halklarına “Aklınızı başınıza alın” diyor, “Kendinizi sömürtmeyin” diyor!..
Diyor ve “tekerlere çomak” sokuyor, “konfor”ları bozuyor!..
O halde ne yapmak lâzım?..
Ellerinin altındaki, “Saldır Co” talimatını bekleyen PKK’yı devreye sokmak ve “Türkiye’nin huzuru”nu bozmak lâzım!..
“Para”ysa, para!..
“Silah”sa, silâh!..
“İstihbarat”sa, istihbarat!..
“Destek”se, destek!..
Bütün bunları veriyorlar “kiralık katil”lerin eline ve saldırtıyorlar!.. Açık söylemek gerekirse, PKK; “Kürtler” adına değil, bu “hırtlar” adına saldırıyor!..
DESTEK, EVİN İÇİNDEN!
Şimdi diyeceksiniz ki;
“Tamam, onlar bunu yapıyor da, bizim elimiz armut mu topluyor?.. Bütün bunlara karşı, biz ne yapıyoruz?”
Doğru bir soru.
Başbakan Tayyip Erdoğan da, dün “Hakkari’deki hain saldırı”dan sonra yaptığı açıklamada, işte buna dikkat çekiyor ve diyordu ki;
¥ “İçerden ve dışardan hiçbir saldırıya boyun eğmeyeceğimizi, hiçbir şekilde geri adım atmayacağımızı, vatan toprağının tek bir zerresini dahi feda etmeyeceğimizi, dostun da düşmanın da çok iyi bilmesi, anlaması ve idrak etmesi gerekir.”
¥ “Bu ülkenin birliğine, dirliğine, bütünlüğüne kastedenler karşısında her zaman için bu milleti bulacaktır ve bugüne kadar iktidarıyla, milletiyle bir milim dahi geri çekilmedik, çekilmeyeceğiz.”
¥ “Terör örgütü nereden besleniyor, nereden destek alıyor, kim veya kimler tarafından teşvik ediliyorsa hepsinden mutlaka ama mutlaka bunun hesabı sorulacaktır.”
Erdoğan’ın bu sözlerindeki “ayrıntı” herhalde sizin de dikkatinizi çekmiş olmalıdır.
“İçeriden ve dışarıdan gelen saldırılar”a dikkat çekiyor Başbakan... Böyle konuştuğuna göre, elinde mutlaka bir “delil”, bir “belge” vardır!..
Öyle ya;
“Evin içinden” bir destek olmazsa, “dıştan saldırılar” amacına ulaşamaz!.
O zaman sormak lâzım;
“İçten destek” verenler kimler?..
Önceki gece, Habertürk ekranlarında Fatih Altaylı’nın konuğu olan “Eski Dağlıca Komutanı Onur Dirik”in açıklamalarını herhalde dinlemişsinizdir.
Dehşet şeyler söylüyordu.
Onur Dirik’i herhalde biliyorsunuz... Kendisi, Dağlıca 3. Motorlu Piyade Taburu’nun komutanıydı...
Tabur, 21 Ekim 2007’de PKK’nın saldırısına uğramış, baskında “17 asker şehit” olmuş, 8 asker de kaçırılmıştı!..
PKK’nı döşediği mayını “eliyle imha” etmesi için emir vererek, Üsteğmen Çağlar Canbaz’ın ölümüne sebep olmakta yargılanmış ve geçtiğimiz günlerde “hapse mahkum” olmuştu...
Ordudan atılmış ve “yarbay”lık rütbesi sökülerek “er”liğe düşürülmüştü!..
İşte bu Onur Dirik, 4 yıl sonra bugün, “Dağlıca saldırısı” ile ilgili olarak diyordu ki;
¥ “23 Eylül 2007’den itibaren etrafımızda anormallikler olduğunu görmeye başladık... PKK, hareketlenmeye başlamıştı... Gece saldırısı yapabilecek helikopter istedik, göndermediler!”
¥ “20 Ekim 2007’de, 156 kişilik bir birlikle operasyona çıkacaktık... 3 günlük bir operasyon düşünüyorduk... 7 milyar liralık bir masraf yapıp, birliği operasyona hazırladık.”
¥ “Biz, 9, 12, 18, 19 ve 20 Ekim tarihlerinde 11 ayrı üst makama rapor yazıp, herkesi uyardık... Ama dinleyen olmadı!”
¥ “Kobra’lar zamanında gelseydi, bu kadar uzun çatışma olmazdı... Onlar daha hazırlık aşamasında iken Kobra’lar gelseydi, saldırıya cüret edemezlerdi!.. Saldırsalar bile savunmaya geçerlerdi!”
¥ “PKK’nın saldırısı esnasında, tepemizde insansız hava araçları vardı... Bu Heron’lar o zaman bizde yoktu... Bir tek ABD ve İsrail’in elinde vardı!.. Çatışma devam ederken, sürekli tepemizde döndü durdu... Belki de, PKK grupları arasındaki irtibatı koordine ediyorlardı... Öyle olmasa, bizim Kobra’lar geldikten sonra kaçmazlardı!”
Programda, saldırıda şehit olan Asteğmen Mehmet Bozkuş’un günlüğü de okundu... Bozkuş, günlüğünde diyordu ki;
“Adamlar önümüzden geçip gidiyorlar... ‘Gidelim, vuralım’ diyoruz izin vermiyorlar!..
Başlarım böyle işe!..
Kime hizmet ediyoruz, bilmiyorum!..
Manyak gibi bekliyoruz!”
SAVUNMA DEĞİL, TAARRUZ!
Daha başka ayrıntılar da vardı ama, herhalde bu kadarı yeter!..
Anlaşılacağı gibi;
PKK’ya “dış destek” olduğu gibi, bir “iç destek”de var!..
Onur Dirik, bunların; “TSK’nın Ergenekoncu kanadı”ndan olduklarını kabul etmiyor ama, “amaç birliği”ne bakınca, “Neden olmasın” diyor insan...
Öyle ya;
PKK’nın amacı, “Hükümet’i dünya ve Türk kamuoyu önünde zor durumda bırakmak” değil mi?..
Peki, “Ergenekon’un amacı” ne?..
Onun amacı da aynı!..
O halde?!?..
Artık, şunu söylemenin vakti geldi, hatta geçiyor bile;
Bu mücadele, “savunma” ile olmaz, “taarruz” ile olur... Askerliğin kuralında; “En iyi savunma taarruzdur” deniliyorsa; artık “taarruz”a geçilmeli, “331 kilometrelik Irak sınırı”nda ayak basılmadık yer bırakılmamalıdır!..
PKK ile IRA ve ETA’yı aynı kefeye koyan “entel”lere de bir çift çözüm var...
PKK, asla bir IRA veya ETA değildir!..
Onlar, “800-1000 kişilik gruplar”dır ki, silahları da o kadardır... Ama PKK’ya yönelik baskınlarda, “Sadece ele geçirilen” silah sayısı 2 bin 500’dür!..
Dahası; PKK’nın amacı “hak” elde etmek değil, “Türkiye düşmanlığı” yapmaktır ki, düşmanlar da, ancak “güç”ten anlar!..
Türkiye, gücünü göstermelidir!..
Hem içe, hem de dışa!..
Türk-Kürt Ergenekonu el ele!
Malûm, dün “Anayasa Komisyonu” toplandı ve tamamen “sivil irade” tarafından yapılacak “Sivil Anayasa” için önemli bir başlangıç yaptı... Çalışmalar, eğer “kırmızı çizgi”lere, “pembe çizgi”lere kurban edilmezse, ilk defa bir “sivil anayasa” yapacak Türkiye...
Bu anayasa; bir “özgürlük anayasası” olacak... “Kürtler” de dahil, bütün “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları”na geniş haklar verilecek, onların “insanca” yaşaması sağlanacak!..
Peki, böyle bir “önemli adım”ın arefesinde gerçekleşen “PKK saldırısı”na ne demeli?..
Demek oluyor ki, PKK’nın amacı “barış” filân değildir!.. Onlar, “Kürtlere bu haklar verilmesin” ki, PKK’nın Kürtler üzerindeki otoritesi devam etsin istiyorlar!.. “Kürt Ergenekonu” böyle düşünüyor da, “Türk Ergenekonu” farklı mı düşünüyor?.. “Terör” devam etsin ki, “rant düzeni” bozulmasın!..
Açık söylemek gerekirse; Kürt Ergenekonu “kan”dan, Türk Ergenekonu da “gözyaşı”ndan besleniyor!..
İşte bu “kan ve gözyaşı kaynağı”nı kurutmak için hazırlanan yeni anayasa, “terör odakları”nın işine gelmiyor!.. Dünkü “kanlı saldırı”nın bir amacı da, “yeni anayasayı sabote” etmektir!..
Ama, Başbakan Erdoğan dün söyledi;
“Bu saldırılar, bizi yolumuzdan döndüremez!”
“Güvenlik-Özgürlük” denkleminde yola devam!..