Faruk Çakır

Faruk Çakır

Hata üstüne hata

Hata üstüne hata

Tırmanan terör hadiseleri sonrasında siyasetçilere haklı olarak; ‘Şimdi iş yapma, tedbir alma zamanıdır’ diyoruz, fakat biz siyasetçi olmadığımıza göre konuşabiliriz. Her defasında ifade ediyoruz, yine tekrarlayalım: Teröre karşı mücadele etmek dünyanın en zor işidir. Bununla birlikte terörü mağlûp etmek de imkânsız değildir. Uygun tedbirler alınması neticesinde her türlü terör odakları mağlûp edilebilir.

Türkiye’nin kanlı terör örgütü PKK ile mücadelede ‘doğru’ yaptıklarının yanında ‘yanlış’ yaptıkları da vardır. Bu da hiç kimsenin aksini iddia etmediği bir hadisedir. En başta, terör odakları küçümsenmek sûretiyle yanlış adımlar atıldı. Sonrasında da nedense bir türlü ‘profesyonel askerliğe’ geçilemedi... Belki ‘profesyonel askerliğe’ geçildiğinde de böyle çatışmalar, kayıplar verilecek; ama ‘çare’lerden biri bu olduğuna göre niçin bu yol tutulmaz?
Geçmiş yıllardaki vaadleri bir yana bırakalım, 2007 yılında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından açıklanan ‘profesyonel ordu’ konusunda henüz ciddî bir adım atılmış değil. Elbette bu yönde çalışmalar yapıldığı açıklanıyor, ama fiilî geçiş sağlanmış değil. Her saldırı sonrasında yeterli eğitim almamış ve alması da mümkün olmayan ‘er’lerimiz şehid düşüyor. Terörle mücadelenin daha eğitimli ve profesyonel ekiple yapılması gerektiği apaçık ortada. Türkiye’yi idare edenler de bunu ifade ediyor. Peki nerede bu profesyoneller? 2008 yılında bütün sınırlarda profesyonel askerlerin görev yapması hedeflendiği askerî yetkililerce daha önce açıklanmıştı. 2011 yılının sonuna geldik ve hâlâ kanlı terör örgütüyle mücadele “üç ay eğitim almış erler”le yapılmaya çalışılıyor.
Profesyonel askerlik için çalışmaların sürdürüldüğü anlaşılıyor, ama meydana gelen gecikme nasıl izah edilecek? Hani, “2008’de her şey hazır olacak”tı?
Elbette terörle mücadele sadece silâhla yapılan mücadele değildir. En az silâh kadar, sosyal ve siyasî çalışmalar da yapılmalı. Ama verilen silâhlı mücadele, mümkün olan en uygun vasıtalarla verilmeli.
Hakkâri’de meydana gelen saldırı sonrası medyaya yansıyan haberlere bakılınca, yine bir ‘karartma’ olduğu akla geliyor. Neymiş, terör örgütü birden çok yere aynı anda saldırarak ‘şaşırtma’ yapmış. Başka? Aynı anda 3 adet insansız hava aracı uçabiliyormuş, bu araçlar da yanıltılıp meşgul edilmiş. Eee? Terör örgütü mensupları yanlarında ağır silâhlar getirmiş. Başka? Saldırgan teröristler ‘üs’teki komutanın odasına kadar girmiş ve Ankara ile bağlantısını kesmişler. Başka, başka? Sonra da sabahın ilk ışıklarını beklemeden sınırın öte yakasına, Irak tarafına, ‘terör kampları’na doğru kaçmışlar!
Bunca insanın şehit olduğu kanlı bir baskını bu ‘haber’lerle izah etmiş olur muyuz? Belki bu beyanlar ‘teknik’ olarak doğrudur, ama meselâ teröristler ‘ağır silâhlarla’ gelirken niçin görülmedi? Teröristlerin teknik imkânları daha iyi olamayacağına göre ‘hata’ yapıldığı görülmelidir.
Her işte olduğu gibi terörle mücadelede de öncelikle ‘tedbir’lerimizi almalıyız. Tedbirleri almadan terörün sona ermesini beklemek ham hayaldir. Acı da olsa ‘gerçek’leri de görmek lâzım. Hamasetle bir yere varmak mümkün olsaydı bu güne kadar varmış olmamız gerekirdi. Birilerini suçlamak için değil, ders ve ibret almak maksadıyla hatalar iyi tahlil edilmeli.
Bunu yapabilirsek ‘aynı delik’ten her seferinde ısırılma hatasına düşmeyiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi