Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Terörü yok mu edeceğiz, “oksijen” mi olacağız?

Terörü yok mu edeceğiz, “oksijen” mi olacağız?

Biliyorum, soracaksınız; “Yediğin, içtiğin senin olsun; Erdoğan’dan duyduklarını ve toplantıda gördüklerini anlat!”

Ama, anlatamam.
Çünkü Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, önceki gün “medya sahip ve yöneticileri”ne hitaben yaptığı konuşma ve “soru”lara verdiği cevaplar, tamamen “off the record”, yani “yazılmamak kaydıyla” söylediği sözlerdi.

Dolayısıyla, “duyduklarımı” yazamam ama merak ediyorsanız “yediklerimi” yazayım... “Çay” içtik, “kuru pasta” türü şeyler ve daha sonra da “meyve” yedik...
“2.5 saat süren toplantı” ile ilgili olarak şu kadarını söyleyebilirim: Başbakan Tayyip Erdoğan medya sahipleri ve yöneticilerinden “istirham”da bulundu; “Teröre prim vermeyelim... Reyting ve tiraj uğruna terör örgütünün propagandasını yapmayalım...

Ağlayan bir anne görüntüsü ancak PKK’yı sevindirir... Medyada zaten var olan duyarlılığın daha da artmasını istirham ediyoruz.”
Ve arkasından ekledi:

“Bu isteğimizi sakın ola bir müdahale olarak algılamayın... Hele sansür olarak, hiç görmeyin!”
Aslında, toplantının özü ve özeti bu...

Haa, diyeceksiniz ki; madem “yazılmamak” kaydıyla söylendi, niye yazdın?..
Yazdım, çünkü bunlar; Başbakan’ın, “toplantıdan sonra” medyaya yaptığı açıklamalardı...

Dedim ya;
Toplantı “2.5 saat” sürdü...

Toplantıya, “50-60 kadar medya sahibi ve yöneticisi” katıldı...
Akit olarak biz de, İcra Kurulu Başkanımız Mustafa Karahasanoğlu ağabeyle birlikte katıldık toplantıya...

Bence, hayli “faydalı” bir toplantı oldu...
Dilerim; yaşadığımız şu “hassas” günlerde herkes “sorumlu” davranır ve “PKK’nın ekmeğine yağ sürmeye” devam etmez!..

Bu dileğim; sadece “yoldaş” ve “candaş”lar için değil, aynı zamanda “yandaş görünenler”’ için de geçerlidir!..
Çünkü, onlar da, zaman zaman “teröre oksijen” oluyorlar, belki bilerek, ya da bilmeyerek konuşmalarında “PKK ağzı” kullanıyorlar.

Ankara’daki “Hükümet-Medya Zirvesi” için, şimdilik yazacaklarım bu kadar!..

HASAN CEMAL’İN KİTAPLARI!

Gelelim, “toplantının yankıları”na...
Milliyet’ten Hasan Cemal, dünkü yazısında; bundan “21 yıl önce” de, yani 1990’da da, Çankaya Köşkü’nde, yine böyle bir “devlet-basın zirvesi” yapıldığını hatırlatıp, diyordu ki;

“6 Nisan 1990 günü Çankaya Köşkü’nde, saat 16.30’da başlayan toplantı, tam 18.45’te sona eriyor.
Aradan 21 yıl geçmiş...

Değişen nedir?..”
Yani, demek istiyor ki;

“Bu tür toplantıların hiçbir yararı yok!.. Bunlar, medyaya aba altından sopa gösterme toplantılarıdır... Aynı sözleri 21 yıl önce de Turgut Özal söylüyordu... Ama, hâlâ çöüm yok!”
Çok doğru, değişen bir şey yok!..

PKK, hâlâ kan döküyor!..
Peki, o zaman sormak lâzım değil mi, “Hasan Cemalgiller”e!..

“Siz Kandil’e gittiniz, Murat Karayılan başta olmak üzere PKK elebaşıları ile görüştünüz... Sonra da oturup, kitaplar yazdınız...

Peki, değişen ne?..”
Söyleyin Allah aşkına;

Yaptığınız “görüşme”lerin, yazdığınız “kitap”ların ve her kitap öncesi, bütün “şarkıcı-türkücü ve popçu” taifesi ile Yaşar Nuri gibilerin yaptığı gibi; “promosyon” olarak verdiğiniz “röportaj”ların, “kime” ne faydası oldu, “ülke”ye ne katkısı oldu?..
Yazının sonunda demişsin ki; “Bu toplantıyı kitabımda yazdım, alın okuyun!”

Kasedi çıkan “şarkıcı”lar ve kitabı çıkan Yaşar Nuri de aynısını yapıyor;
“Kasedimi alın, kitabımı okuyun!”

Tekrar tekrar soruyorum;
Bu kitapların “terörle mücadele”ye katkısı ne oldu?.. “Barış” mı geldi, “huzur” mu geldi?.. Yoksa “silah” mı bıraktılar?..

OKKALAMA VE CUKKALAMA!

Evet, tekrar soruyorum;
PKK elebaşıları ile yaptığınız “görüşme”lerin ve yazdığınız “kitap”ların kime ne faydası oldu, ilk kitabınızın çıktığı 2003’ten bu yana “ne değişti?”

Pardon, elbette bir “değişiklik” oldu.
Yazdığınız kitaplarda, PKK elebaşılarının bir yerlerini “okkaladınız” ve elbette paraları da “cukkaladınız!”

“Cüzdan”larınız kabardı!..
“Servet”leriniz arttı!..
Kısaca ifade edecek olursak;

O “görüşme” ve “kitap”ların “ülke”ye ve “millet”e hiçbir faydası olmadı ama “sizlere” epey katkısı oldu!..
İhya oldunuz, ihya!..

KCK, PKK’NIN ŞEHİR ŞUBESİ!

Siz, bugün PKK’ya “Terör örgütü” demiyorsunuz... Son saldırılarda “24 asker ve 5 polisi şehit eden” teröristlere de “terörist” değil; aynen “PKK ağzı” kullananlar gibi, “gerilla” diyorsunuz...

Siz, “birilerinin duayeni” olarak böyle dersiniz de; “çaylak”lar ve “çömez”ler geri kalır mı?..

Onlar da, başlıyorlar köşelerinde yazmaya ve ekranlarda döktürmeye;
“PKK terörü var da, devlet terörü yok mu?!?.. PKK 24 askeri öldürdüyse, devlet de 21 PKK’lıyı öldürmedi mi?.. Onlar da vatan evlâdı, onlar da ana kuzusu değil mi?.. Hem, devlet KCK’nın üzerine gitmeseydi, PKK da askere saldırmazdı!”

Dikkat edin ey halkım;
Bütün bunlar Türkiye’nin televizyonlarında, Türkiye’nin gazetelerinde yazılıp, söyleniyor!..

Sizler de, maalesef bu gazeteleri okuyor, bu televizyonları seyrediyorsunuz!..
Hem de; “24 askerin katledildiği” ve yüreklerin dağlandığı bir günde!..

Adam veya madam; çıkmış ekrana, KCK’yı, neredeyse bir “sivil toplum örgütü” olarak yutturacak!..
Hani, biraz daha cesareti olsa, “sütten çıkmış ak kaşık” gösterecek!..

Yuhh ve de çüşş!..
Ulan gerzek!.. Ulan embesil;

Söylesene bana; Çukurca’ya saldırıp, 24 askeri katleden kim?..
PKK oraya saldırıp da 24 askeri katletmeseydi, 21 PKK’lı hiç öldürülür müydü?..

KCK’ya gelince!..
KCK, masum bir örgüt müdür ki, üzerine gidilmesin?.. KCK denilen örgüt, “PKK’nın şehir şubesi”dir!..

Şehirlerin 15-20 kilometre açığında “kamp”lar kurup, hem de “Kürt halkı”ndan “haraç” toplayan, “mahkeme”ler kurup, halkı sorgulayan, suçlu bulduklarını “infaz” eden bu KCK değil mi?..
“BDP’li belediyeler”den ve “halk”tan topladığı “haraç”ları, götürüp “Kandil”e teslim eden bunlar değil mi?..

Ama siz; bunları ne görüyor, ne yazıyor, ne de söylüyorsunuz!..
Artık, kalın kafanıza şunu sokun;

PKK; kesinlikle “Kürtlerin hakları” için mücadele eden ve “Kürtlerin temsilcisi” bir örgüt değil, “Türkiye düşmanlarının tetikçisi” bir örgüttür!..
Bir “kiralık katil”ler güruhudur!..

KCK da, onun “şehir şubesi”dir!..
BDP de, masum değildir!..

Düşünebiliyor musunuz;
PKK elebaşı Apo, kendisini İmralı’da ziyaret edenlere; “Barış benim işim, savaş da sizin işiniz” demiş, hemen ardından PKK’nın “katliam”ları gelmiştir!..

Dahası; hem de “24 askerin katledildiği” gün, BDP’liler kameraların karşısına geçip; “Bu, bir savaştır” deme cür’etini göstermişlerdir!..
Söyleyin Allah aşkına;

Terörle arasına “mesafe” koyamayan, “kanlı bir terör örgütü”ne terör örgütü diyemeyen adamlar ve madamlar ile hiç “barış” görüşülür ve onlardan “katkı” beklenir mi?..

AĞZINDAN ÇIKANI KULAĞIN DUYSUN!

Bu arada, CHP Genel Başkanı Bay Kemal Kılıçdaroğlu’na da bir çift sözüm var.
Malûm, Bay Kılıçdaroğlu, “Çukurca saldırısı”nın olduğu gün, yani 20 Ekim günü, kameraların karşısına geçip, dedi ki;

“Hükümet ve Başbakan Erdoğan istifa etmelidir!.. Dünyanın sağlıklı demokrasilerinde; insana saygı gösteren bir hükümet, bir Başbakan, istifa seçeneğini de düşünür!”

Farzedelim ki;
Kılıçdaroğlu’nun bu çağrısı üzerine, Başbakan veya Hükümet istifa etti!..

Peki, o zaman Kılıçdaroğlu’nun başı göğe mi erecek?.. Ağzından çıkan bu sözü, kulağı duydu mu acaba?..

Kılıçdaroğlu’nun bu çağrısı;
“Terörün ekmeğine yağ sürmek”ten başka hiç bir işe yaramaz!..
Bu sözler, PKK’ya “oksijen” vermektir, onu “güçlü” göstermektir!..

Diyelim ki;
“Hükümet istifa etti!”
Bunun yankılarını düşünebiliyor musunuz?!..

O zaman ne olur, biliyor musunuz;
PKK, “Hükümet deviren bir örgüt” payesine erişir ki; lâfının ucunun nereye gideceğini hesap edemeyen Kılıçdaroğlu, bu sözleriyle; “terörle mücadele”ye değil, “terör örgütüne destek” vermiştir!..

Yazık!.. Çok yazık!..
“İktidar hırsı” nasıl da “kör” ediyor insanın gözünü!..

Gerçi, bu da normal!..
“Deniz Baykal’ın zina kasedi” ile “genel başkan” olan bir Kılıçdaroğlu; şimdi de “hükümetin istifası”na ümit bağlamış görünüyor ki; bu da bir “acizlik” göstergesidir!..

Benim bildiğim; “demokratik bir ülke”de, bir parti lideri, “umudunu PKK’ya bağlamak” yerine, “millet”e bağlar!..
Ama, Bay Kılıçdaroğlu; “millet”ten umudunu kesmiş olmalı ki, umudunu “PKK katliamları”na bağlamış!..

Öyle anlaşılıyor ki;
PKK’nın “24 askeri katletmesi” üzerine Hükümet’i “istifa”ya çağıran Kılıçdaroğlu; herhalde “34 asker katledilse” bu defa da Cumhurbaşkanı’nı istifaya çağıracak!..

Yapar mı, yapar!..
“PKK daha fazla asker ve polis” öldürsün ki, Kılıçdaroğlu’na “iktidar yolu” açılsın!..

O sözün anlamı bu!..
Pes doğrusu!..

HALK DESTEĞİ YOK!
PKK’ya “terör örgütü” diyemeyen, KCK’yı “sivil toplum örgütü” gibi, BDP’yi de “siyasi parti” gibi görenlerin “görmedikleri” bir şey var!..

PKK’nın da, KCK’nın da, BDP’nin de, eskisi gibi, arkalarında “halk desteği” yoktur!..
Eskiden, yani “Kürt”lere yönelik “ret, inkâr, asimilasyon” politikasının uygulandığı yıllarda, arkalarında bir “halk desteği” vardı, ama bugün yok!..

Çünkü, “AK Parti iktidarı” ile birlikte “zulüm” sona ermiş, bütün Kürtler “kardeş” ilân edilmiş, bölgeye “30 katrilyon liralık yatırım” yapılmış, “devrim” niteliğinde icraatlar hayata geçirilmiştir!..

Ki, bu yüzden;
BDP sadece “2.6 milyon oy” alırken, AK Parti’nin son seçimlerde aldığı oy, “5.5 milyon artmıştır!”

Dahası, “Güneydoğu’daki 10 vilayet”te BDP’nin oyu yüzde 34’te kalırken, AK Parti’nin oyu yüzde 51 olmuştur!.

Hadi, bunları da geçelim... Ne diyordu BDP’liler; “Türkiye’yi Tahrir Meydanı’na çeviririz!”

Peki, çevirebildiler mi?..
Apo’yla ilgili bir etkinlik için bile, meydana topladıkları insan sayısı 500’ü, 1000’i geçmedi!..

Şunu demeye çalışıyorum;
Geçmişte, arkalarında “halk desteği” olan PKK, KCK veya BDP, ne zaman ki “Kürtlere baskı ve zulüm örgütleri” haline geldi, işte o zaman “halk desteği”ni de yitirdiler!.. Çünkü, Müslüman Kürt halkı, bunların “Kürt halkının talepleri” için çalışan değil, “kan ve gözyaşından beslenen” birer “Marksist-Leninist oluşum” olduğunu gördü...

İşte bu yüzden; Kürtlere yönelik bütün “zulüm”lerine, bütün “tehdit”lerine rağmen, arkalarında “halk desteği” yok!..

Hiç kuşkunuz olmasın ki;
“Kürt kadın, kız ve çocukları”nın da artık hedef alınmasının sebebi, biraz da budur!..

Ama, geçecek bu günler!..
Öyle veya böyle geçecek!..

Yeter ki “teröre karşı birlik” olalım.
Erdoğan’ın yapmaya çalıştığı da bu...


Kılıçdaroğlu’na tavsiye!

Önce “Almanya” kıyamet kopardı... Sonra, CHP girdi devreye ve Deniz Feneri’nin üzerine, “yel değirmenlerine saldıran Donkişot gibi” saldırmaya başladı... Tamam, “Alman saldırısı”nı anlarım...
Nihayetinde; Almanya’nın “Türkiye ile bir hesabı” var ve bu hesabı da “Deniz Feneri üzerinden” görmeye çalışıyor... Malûm; “Güney Kıbrıs’ta petrol arayan Rumlar”a destek vermek için Türkiye’yi suçlamışlardı...

Çünkü, Güney Kıbrıs’ta da, bir “petrol hesapları” var!..
Peki, CHP’ye ne oluyor?.. “Almandan da Almancı” kesilip, niye bu kadar saldırıyorlar Deniz Feneri’ne?.. “Halkın yardım duygusunu köreltmek” mi istiyorlar, yoksa “Almanya’nın diyemediğini” deyip, Deniz Feneri üzerinden, onlar adına “Türkiye” ile mi hesaplaşıyorlar?..

Amaçları nedir bilmiyorum ama; ortamı germeyi ve “Deniz Feneri mensuplarını tutuklatmayı” başardılar!..
Ne var ki, dünkü duruşmada “6 kişinin tahliyesi”ne karar verildi...

Kılıçdaroğlu’nda “lâf” da çok, “kılıf” da!.. Hemen dedi ki; “Bu karar, adaletin gücünü değil, güçlülerin adaletini gösterir!”

Ne o; mahkemelerin “bağımsız” olduğunu, “tarafsız” kararlar verdiğini söyleyen sizler değil miydiniz?.. Yoksa, o sözler “28 Şubat süreci” için mi geçerliydi?!?.. Sadece “Moğultay’ın atadığı hakim ve savcılar” mı “bağımsız”(!) kararlar verirlerdi?..

Yapma be Kılıçdaroğlu... Daha fazla konuşup da, iyice gülünç olma... Zaten battın, batacağın kadar!.. Deniz Feneri’ne saldırıp da, kendini helâk etme!.. Bırak, “Almanya’nın sesi” olmayı!’..
Bu da sana, “Bağımsız gazeteci tavsiyesi”dir!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi