Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Terör ve Kaddafi’nin sonu

Terör ve Kaddafi’nin sonu

Baştan söyleyelim: Çukurca saldırısında verilen şehit sayısı konusunda fiskosa gerek yok... Mesele şehit sayısını soğuk istatistik verisi hâline dönüştürmemektir. Şehit sayısında sıfırdan yukarı bütün rakamlar büyüktür.

¥

Uzun uzun felsefî, sosyolojik analizlere gerek yok. PKK’nın Çukurca saldırısının üç sebebi var:

1) Cumhurbaşkanının bölgeyi ziyareti,
2) KCK üst düzey yöneticisi Baz Mordem (Emrah Bayer)’in öldürülmesi,
3) Kavaklı kampının dağıtılması.

PKK, sitelerinde ve haber ajansında, açıkça söyledi: Cumhurbaşkanı’nın bölgeye ziyareti ile oluşan hava, yörede KCK’nın etkisini kırdı. KCK’nın eski havasını kazanması için böyle bir eylem düzenlendi.

Geçen hafta Kavaklı kampı yok edilirken, bazı teröristler de öldürüldü ama en önemlisi, aynı zamanda PKK’nın önemli komutanlarından(!) olan KCK’nın bölge sorumlusu Emrah Bayer’in öldürülmesi, örgüt mensuplarında büyük bir moral çöküntü yaşattı. Örgüt mensuplarının morallerinin diri tutulması için, böyle bir eylem düzenlendi.

Kavaklı kampı, sadece askerî bir kamp değil, yöresel KCK yönetiminin de merkezi idi. Bu kampın dağıtılması, PKK’lıları çıldırttı ve onları cami duvarına siymeye kadar götürdü.

Bu üç tespit bir araya geldiğinde, saldırının psikolojik arka planını anlayabiliriz. PKK’nın içinde bulunduğu bu psikoloji, sonun başlangıcıdır. Çünkü bu saldırı, siyasî ve sosyal iradenin elini güçlendirmiştir ve bundan sonra siyasî irade daha zecrî tedbirler alacaktır.

Rüzgâr eken, fırtına biçer... PKK Çukurca saldırısı ile rüzgâr ekmiştir; fırtına geliyor ve örgütü biçecek. İnşallah, 2012 sonunda, Türkiye terör belasından kurtulmuş olacak.

PKK’yı bitirmek için farklı bir teklifim var: Terörü kontrol altına aldıktan sonra, Öcalan’ı İmralı’dan çıkaralım ve ev hapsi için Orta Anadolu’da bir şehre yerleştirelim (BDP de “ev hapsi” istedi ya; ondan diyorum.) ve polis koruması falan vermeyelim. (Hani PKK polise düşman ya; ondan diyorum.) Çok kızdıkları polis ve asker korumasın ve öylece orada yaşasın. (Bakın, sevgili Mümtaz’er gibi “Paşa yapalım(!), Marmaris’te 20 dönüm çiftlik verelim(!)” falan demiyorum.) Hiç müdahale etmeyelim ve Apo’yu yöre halkıyla baş başa bırakalım. Ne dersiniz?..

KADDAFİ
Kaddafî öldürüldü... Sonunu kendisi hazırlamıştı... Geldiği gibi gitti... Tüm 20. yüzyıl diktatörlerinin sonunu, biraz geç de olsa 21. yüzyılda yaşadı. Saddam da aynı yapının bir parçasıydı... O da benzer bir âkıbeti yaşadı...

Görüntülerden anladığımız kadarıyla Kaddafi canlı olarak ele geçmiş. Sokakta bir süre yarı çıplak yürütülüyor; bir arabanın önüne dayanıp hırpalanıyor ve daha sonra sokak ortasında öldürülüyor. İşin vahşi tarafı, tüm bunlar görüntüye alınıyor ve medyada yayınlanıyor.

Her iki diktatör de, ölümü hak ettiler... Velev ki diktatör de olsalar, Doğulu veya Ortadoğulu devlet adamlarının ölüm anlarını, medyada göstermek, en az diktatörlerin vahşeti kadar vahşidir.

Türk töresinde, suçu ve mevkii ne olursa olsun, devlet adamlarının kanı akıtılmaz, kimse görmeden yay kirişi ile boğulurdu. Büyük medeniyet dedikleri bu olsa gerek: Suçlunun bile insan olduğunu unutmamak.

Vahşiye uygulanan vahşet, vahşeti meşrulaştırmaz. Maalesef Saddam’ın idamı ve Kaddafi’nin öldürülmesinin medyada gösterilmesiyle Batı, vahşi yüzünü göstermiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi