Bu yazar tam bir sümüklüböcek!

Bu yazar tam bir sümüklüböcek!

Anayasa Mahkemesi'nin şu türban kararından sonra "Yahu, şu Fikri Akyüz'ü de okuyayım; bakalım o ne demiş?" diye düşünüyorsanız, rica ediyorum bu satırdan sonrasını okumayınız.

çünkü geleceğe yönelik "temiz" duygular taşıyan Fikri, bugün çok "pis" yazacak.

"Pisliğe bulaşmak" istiyorsanız, tamam izin veriyorum, bundan sonrasını da okuyunuz!

Evet bu memlekette vicdanını kirletmemiş, onurunu zedeletmemiş her kim varsa bu karara şayet alkış tutuyorsa, hatta sessiz kalıyorsa aha burada yazıyorum, tamamını cuntacı ilan ediyorum.

çünkü bu kararla 9 kişi, Ak Parti ile birlikte MHP ve DTP'ye oy veren yaklaşık 22 milyon kişiye hakaret etmiştir.

Hayır hayır, sözümü burada geri alıyorum.

Bu 9 kişi, 22 milyon kişiye hakaret etmemiştir; zira hakaret etmek için karşında "insan" olması gerekir.

Oysa 9 kişi, 22 milyon kişiyi "insan" olarak görmemiş, onlara "sümüklü böcek" muamelesi yapmıştır.

Bugüne kadar hep derdim ki: "Anayasa Mahkemesi'nin bazı kararlarını eleştiriyorum ama neticede Mahkeme'ye saygı duyuyorum.."

Ama artık şöyle diyeceğim: "Anayasa mahkemesi'nin bazı kararlarını eleştiriyorum. Türban ile ilgili kararını ise eleştirmiyorum. çünkü bu kararı yok hükmünde kabul ediyorum. Ve Mahkeme'nin kararlarına saygı da duymuyorum maygı da duymuyorum.."

Duymuyorum; çünkü Mahkeme bana saygı duymuyor; bu bir..

Haydi Mahkeme bana saygı duymuyor, kalkıp bir de beni sümüklü böcek yerine koyuyor; bu iki..

çünkü Mahkeme hukuku zorlamayı bırakınız hukuku yok varsayıyor; bu üç..

çünkü Mahkeme, bugün milyonlarca insana "Artık yargıya zerre kadar güvenmiyorum" dedirtmiş oluyor; bu dört..

çünkü Mahkeme'nin 9 üyesi "Sen kimsin kardeşim, ben kralım, hukukun da halkın da kafasını gözünü kırarım.." diyor; bu beş..

Evet, Anayasa Mahkemesinin kararlarına artık saygı duymuyorum, çünkü güvenmiyorum..

Bu dokuz kişinin "kişilik haklarına" elbette saygı duyuyorum ve beğenmesem de bu kararlara elbette "uyulması" gerektiğini düşünüyorum.

Ancak, "İranlaştıracaklar.." gerekçesiyle bu memleketi 5 Haziran'da "İranlaştırmış" olan bu karar Türkiye Cumhuriyeti için tam bir kırılma noktasıdır.

Şu saatten sonra şayet 3. yol, kurumsal mutabakat, toplumsal uzlaşma gibi kavramları kim öneriyorsa bu kişileri de ahlaksız ilan ediyorum.

çünkü Amerika'da bir siyah tenli insan, bir beyaz tenli insanla uzlaşmak adına rengini "birazcık açmaya" mı çalıştı da, bir başörtülü kadından uzlaşma adına başörtüsünü birazcık açması talep ediliyor?

"Saçının bir teli görünüyor" diyerek coplanan bir İranlı kadın ile "saçının bir teli bile görünmüyor" diyerek onurları çiğnenen bir genç kızın yaşadığı zulmün ortak adı nedir, söyler misiniz?

Hayır, söyleyeceklerinizi "irade çiğneyen mahkeme kararıyla" değil, vicdanınız ve aklınızla söyleyin..

"Anayasa Mahkemesi şekle giremez, esasa girer" gibi tartışmalar artık lüzumsuz kalmıştır.

Bugün lazım olan şey, "esasen şekilden şekle giren" birtakım dikta heveslilerinin yaptıkları karşısında gür ses çıkarmaktır.

İnsanların iradesini adalet tanrıçasındaki teraziyle ölçmek yerine, insanları o tanrıçanın elindeki kılıçla doğrayanlara karşı "ram" olmamak ancak haysiyet sahibi olan insanların işidir..

Yuvarlak laflarla konuşup tekerlek gibi dönen ve böylece zevkten dört köşe olan insanlarla..

"9 el"in yok ettiği laik ve demokratik rejimi savunmak yerine, köşesinden "411 el kaosa kalktı" diyen cuntaperverlerle mücadele etme vakti dün başlamıştır.

Türkiye'de şeref denilen mefhumdan zerre kadar nasiplenmeyen bir "ahlaksız medya güruhu" ile mücadele etmek, onurlu insanlar için artık bir görev değil bir mecburiyet halini almıştır.

Korkaklığın saltanatına biat eyleyip, şımarıklık ve gözü dönmüşlük girdabında debelenen bu güruh, bugünkü yargı darbesinin "lojistik destek firması"nın murahhas azasıdır.

Evet, sert bir yazı oldu.. Bazı iyi niyetli okurlar muhtemelen diyecektir ki: "Fikri Bey, aman dikkat.. Sana dava açarlar.."

Ama benim iyi niyetli okurlarım; bunları 5 Haziran'dan önce söylemiş olsaydınız inanınız dikkate alırdım.

Bana kimse dava açamaz; çünkü ben başörtüsü özgürlüğünü savunuyorum.

Dolayısıyla "5 Haziran içtihadı" ile bizler artık bir "sümüklü böceğiz".

Hukuk fakültesinin birinci sınıfında öğrendiğim kadarıyla sümüklü böceklere dava açmak savcıların görev sahasına girmemektedir!

Anayasa Mahkemesinin görev alanına girer mi bilmiyorum, gerekçeyi görmem lazım!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi