Müthiş Bir Hikaye
Musibet karşısında imanın tezahürüne çok güzel bir örnek olduğu için İslam bir yuvasında geçen şu ibretli olayı burada anlatmak istiyorum.
Evet, ders ve ibret dolu müthiş bir hikaye.
Hikayeyi okuyunca belki de soracaksınız, “böyle anne olur mu yahu?”
Demek ki olurmuş. Bu yaşanmış bir hikayedir, masal değildir anlattığımız.
Determinist kurallara göre aynı şartlarda yapılan deneyler, aynı sonucu doğururlar. Getirin İslam Terbiyesinde yetişmiş insanları, görün o zaman öylesi analar ve görün hem de ne evlatlar doğurduklarını!
Müslim’in bir rivayetine göre: Ebu Talha’nın Ümmü Süleym’den olan oğlu vefat etti. Bunun üzerine anne ev halkına;
-Ebu Talha’ya oğlunun öldüğünü siz söylemeyin ben söyleyeyim, dedi.
Ebu Talha eve döndü. Kadın onun akşam yemeğini getirdi. Ebu Talha yedi içti. Sonra kadın, Ebu Talha için en güzel surette giyindi kuşandı, süslendi. Bunun üzerine Ebu Talha kadınla münasebette bulundu. Kadın, Ebu Talha’nın karnının doyduğunu ve kendisi ile yattığını, sakinleştiğini görünce şöyle dedi:
-Bir cemaat, bir ev halkına bir şeyi ariyet verirler, Sonra onu geri almak isterlerse, ev halkının onu vermemeye hakları olur mu?
-Hayır, dedi. Kadın:
-O halde oğluna mukabil Allah’tan sevap bekle, dedi. Şu akla ve iknâya bakınız.
Bunun üzerine adam kızdı ve:
-Kirleninceye kadar beni oyaladın, sonra bana oğlumun ölüm haberini verdin dedi.
Hemen kalktı ve evden çıktı, yürüdü Peygamber aleyhisselama geldi ve olup biteni haber verdi. Peygamber Efendimizaleyhisselam:
-Allah Teala gecenizi uğurlu kılsın dedi.
Enes diyor ki: Kadın hamile kaldı. Resulü Ekrem seferde idi. Kadın da beraberdi. Peygamber aleyhisselam seferden döndüğünde geceleyin Medine’ye girmezdi. Medine’ye yaklaştılar. Kadının da ağrısı tuttu. Bu yüzden Ebu Talha yolundan kaldı. Peygamber aleyhisselam yoluna devam etti.
Enes anlatıyor: “Ebu Talha şöyle dedi:
-Ya Rabbi! Bilirsin ki Resulullah çıkarken onunla beraber çıkmaktan, döndüğü zaman onunla beraber dönmekten son derece hoşlanırım. Şimdi ise gördüğün şu hal beni yoldan alıkoydu.
Bunun üzerine Ümmü Süleym:
-Ya Ebu Talha. Çocuk doğururken evvelce duyduğum ağrıları şimdi duymuyorum, yoluna devam et, dedi. Biz de yürüdük. Medine’ye döndüklerinde kadının ağrısı tuttu ve oğlan doğurdu. Annem bana:
-Enes! Çocuğumu kimse emzirmesin. Sabahleyin onu Peygamber’e götür, dedi.
Sabah olunca çocuğu Peygamber’e götürdüm, dedi ve hadisin tamamını anlattı.” (Hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmiştir. Bak.Riyazu’s Salihin, I. 76-78.)
“Hadisin tamamını anlattı” dediğinde şöyle bir fazlalık var: “Ümmü Süleym bir oğlan doğurdu. Bunun üzerine Ebu Talha bana:
-Çocuğu al peygambere götür dedi. Anası da bir miktar hurma gönderdi.
Peygamber aleyhisselam:
-Çocuğun yanında bir şey var mı dedi.
-Evet, birkaç hurma var dedim.
Resulu Ekrem hurmaları ağzına alıp çiğnedikten sonra çıkardı ve çocuğun ağzına koydu, damağını oğdu, adını (Abdullah) koydu. ((Buhari ve Müslim’den Riyazu’s Salihin, I. 76-77. )
Buhari’nin diğer bir rivayetine göre, İbni Uyeyne şöyle diyor: “Ensardan bir adam:
-Abdullah’ın dokuz çocuğunu gördüm, Ehl-i Kur’an idiler dedi.”
Allah bir yavruyu aldı, yerine bereketli ve uğurlu bir yavru verdi. Ana babasına da şefaatçi kıldı ahirette o yavruyu. Üstelik onlara sabırlarına karşılık cenneti de verdi. Söyler misiniz Allah aşkına, bunun neresi musibet?
İşte imanın insanı teskin etmesi, acılarını dindirip teselli vermesi, ahlakını güzelleştirip süslemesi.
Bunları bilene musibetin darbesi, ne kadar ani ve büyük de olsa hafif gelir. İnsan metanetini bozmaz, hayata küsmez, vazifelerinden kalmaz. Mutlu ve huzurlu olarak yaşamaya devam eder.
Bu ancak inanan adama nasiptir. Ne mutlu inananlara ve inancını aşk ve şevkle yaşayanlara.