İnsanlığa yardım
Allah’a şükürler olsun ki, maddî ve manevî pek çok sıkıntımıza rağmen milletimiz; muhtaçlara el uzatma kararlılığından geri durmuyor. “Komşusu açken, (kendisi) tok yatan bizden değildir” Hadis-i Şerifinin ihtarını aklında tutanlar, gerekirse kendisinden daha iyi durumda olanlara bile yardıma koşuyor.
Bilindiği üzere Türkiye’de yaşayanlar, dünyanın en zenginleri değil. Elbette açlık ve susuzluk çeken Afrika ülkelerine göre zenginiz, ama bizden çok daha zengin olan ülkeler ve milletler de var. Ancak, ‘komşu’ya yapılan yardımlar sözkonusu olduğunda Türkiye’nin öne çıktığını söylemek mümkün. Öyle ki, gözden uzak pek çok ülkeye her türlü zorluğa rağmen yardımlar ulaştırılıyor. Çok önemli bir nokta da bu yardımların büyük çoğunluğunun gönüllülük esasına dayanan çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla olmasıdır. Eğer Türkiye’nin sahip olduğu imkânlar nisbetinde yaptığı yardımlar gibi diğer ‘zengin’ ülkeler de muhtaçlara yardım yapacak olsa, dünyada belki de fakir insan kalmaz.
Üstelik Türkiye’nin sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla yaptığı yardım, sadece deprem, sel ve benzeri musîbetler sonrası gündeme gelmiyor. Ramazan ve Kurban Bayramları da vesile kılınarak, dünyanın neresinde fakir ve muhtaç insan varsa oraya koşuluyor. Büyük bir sektör olmaya doğru giden bu yardımlaşma seferberliğinde en önemli noktanın ‘güven’ olduğu da akılda tutulmalı.
Dünyanın sayılı zenginlerinin adını bile bilmediği ülke ve milletlere, sırf “Allah rızası için” yardım ulaştırmak takdire şayan değil mi? Bu hususta öncülük eden sivil toplum kuruluşları, vakıflar ve dernekler de ayrıca takdiri hak ediyor.
Dünyaca tanınan bazı büyük zenginler, kurdukları vakıflar aracılığıyla başkalarına yardım etmeye çalışıyorlar. Elbette bu gayretler de alkışlanmalı, ancak bu gayretin sınırlı kalması dünyanın mücadele ettiği ‘fakirliği’ ortadan kaldırmaya yetmiyor. Bir iki zenginin bir defaya mahsus ‘büyük yardımları’ yerine, imkânı olan her zenginin, düzenli ve devamlı yardımlarda bulunması ancak açlığa ve fakirliğe kalıcı çözüm olabilir.
Kurban Bayramı vesilesiyle pek çok ülkeye Türkiye’den kurban yardımı ulaştırıldı. Yardım derneklerinin öncülüğünde organize olan belki de binlerce kişi, fakir ülkelere gitti ve orada kurban keserek fakirleri sevindirdi. Tabiî bu yardımlar sadece oradaki fakirlerin karnını doyurmuyor. Çok daha önemli olan, Müslüman milletler arasında kurulan kopmaz bağdır. Adını ve sanını bilmeyen insanların ülkelerine gelip kendilerine yardım etmeleri, karşılığında da sadece ‘duâ’ istemeleri kalplerin fethine de sebep olabilir. Bu çalışmalar ihlâs ile yapılmaya devam ederse, inşallah “İttihad-ı İslâm”a vesile olabilir.
Fert bazında büyük miktarlarda yardım yapan başka zenginler mutlaka vardır, ama nisbeten ‘fakir’ olan milletimizin kendisi muhtaç iken başkalarına yardımdan geri durmaması çok anlamlı. “Mü’min mü’minin kardeşidir” inancıyla hareket edildiği sürece, fakirliği yenmek çok daha kolay olur.
Bu noktada, ‘fakir’ Afrika’dan Van depremzedelerine gelen yardım da çok anlamlı. Hele, İstanbul’da okuyan Somalili bir üniversite öğrencisinin, ‘’Somali’de yaşayan insanlar Türkiye’de yaşanan depremi duyunca gözyaşlarını tutamadı. Afrika’nın farklı ülkelerinde yaşayan Müslümanlar, depremzedeler için duâ ediyorlar’’ sözleri gerçekten gözlerin yaşarmasına sebep oluyor.
İnsanlığa yardım seferberliği artarak devam etmeli, vesselâm.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.